Güncelleme Tarihi:
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi'nin pandemi servisinde görev yapan İç Hastalıkları Anabilim Dalı Asistanı Dr. Burcu Çoban, salgının başladığı mart ayından itibaren hobisi olan fotoğrafçılığı mesaisi dışındaki saatlerde hastanede deneyimlemeye başladı.
Koronavirüs salgını sürecini hem ölümsüzleştirmek hem de insanlara sağlık çalışanlarının ön safhalardaki mücadelesini göstermek isteyen Çoban, şimdiye kadar hastanenin içinde 500'ün üzerinde fotoğraf çekti. Doktordan temizlik personeline kadar hastane çalışanlarının yoğun mesaisini gözler önüne seren Çoban, hastane işleyişini bozmadan doğal fotoğraflar çekti.
Rektörlük ve hastane yönetimi tarafından beğenilen fotoğraflar Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi'nin dergisinde yayınlandı ve hastane arşivine konuldu. Hastanenin her bölümünde fotoğraf çektiğini anlatan Dr. Çoban, "Acil servisi, poliklinik, yoğun bakım, laboratuvar, hastanede aklınıza gelebilecek her yeri fotoğraflamaya çalıştım. Fotoğrafları görenler, o olayın içinde olduklarını hissettiklerini söylediler. Sağlık çalışanlarının doğalını bozmadan, onların işlerini etkilemeden yapmaya çalıştım ve başardığımı düşünüyorum. Beni en çok heveslendiren düşünce, bundan 50 yıl sonra bu fotoğrafları gören insanlar neler yaşadığımızı, nasıl bir ortamda çalıştığımızı görebilecekler" diye konuştu.
'SANATIN PANDEMİ SÜRECİNDEN OLUMLU ETKİLENDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM'
Koronavirüs salgını ilk başladığında sağlık çalışanları olarak zorluk yaşadıklarını aktaran Dr. Çoban, "Tüm hekimlerde bir bilinmezlik vardı. Çünkü yeni bir virüsle karşı karşıyaydık ve hastaları nasıl yönlendireceğimiz konusuna hakim değildik. Zaman içerisinde hastalarla ilgili tecrübe ettik bu hastalığı. Başlarda zorlu bir süreçti ancak sistemimizi oturttuktan sonra tüm sağlık çalışanlarımızla birlikte pandemi servisinde özveriyle çalışmaya devam ediyoruz. Yaklaşık 2 yıldır amatör olarak fotoğrafçılıkla ilgileniyorum. Özel bir atölyede fotoğrafçılık eğitimi aldım, kurslara katılıyorum. Şu an çok tarihi bir sürece tanıklık ediyoruz, tüm dünyayı etkileyen bir salgın yaşıyoruz. Bunu çok değerli buluyorum. Sanatın da bu süreçten olumlu etkilendiğini düşünüyorum. Çünkü sürecin başında herkeste yeni bir dünyayla karşı karşıya olduğumuz düşüncesi oluştu. Birçok insan 'Hayatımız eskisi gibi olmayacaksa, yeni hayatta nasıl mutlu ve verimli olabiliriz?' diye düşündü. Gerek edilgen, gerek aktif bir şekilde sanata yönelen çok insan oldu. Bendeki fikir de bu şekilde çıktı, 500'ün üzerinde fotoğraf çektim. Bu fikri idari birimdeki hocalarımızla paylaştığımda çok olumlu yaklaştılar" dedi.
'SEVDİKLERİMİZİ KORUMAK ADINA UYMAMIZ GEREKEN KURALLAR VAR'
Yasaklar hafiflese de üç kurala dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatan Dr. Çoban, şu ifadeleri kullandı:
"Çok sıkı karantina sürecinde değiliz şu an. Kısmen yasaklar hafifledi. Fakat yine de uyacağımız üç kuralımız var. Uzun vadede bu kurallara uymaya devam etmemiz gerekiyor. Sosyal mesafe, maske ve el hijyenine dikkat etmek gerekli. Sevdiklerimizi korumak adına uymamız gereken üç basit kuralı hatırlatmak istedim. Ben şanslı kesimdeyim, yalnız yaşıyorum. Eve gittiğimde herhangi birine bulaştırma gibi bir endişe yaşamadım. Ailem farklı bir semtte yaşıyor. Onlarla çok fazla görüşemiyorum. Nöbetten sonra kendimi izolasyona bırakıp ondan sonra görüşmeye çalışıyorum. Evde aile büyükleriyle ya da çocuğuyla yaşayan arkadaşlarımız için çok daha zorlu bir süreç oldu. Bazı arkadaşlar otellerde konaklamak zorunda kaldılar. Haftalar ya da aylarca ailelerinden uzak kalmak zorunda kalanlar oldu."