Güncelleme Tarihi:
Özbek’in, “Türk hâkim ve savcılar, Pakistan’ın hâkim ve savcılarından daha duyarsız değillerdir. Bu bağlamda, üzerlerine düşenleri, hukuk kuralları içinde, yargıyı savunma adına yerine getireceklerdir” şeklindeki kafa karıştıran açıklaması dikkatleri bir anda Pakistan’a çevirdi.
Pakistan parlamentosu son iki yıldır, halkın desteğini kaybetmiş durumda olan Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zardari’nin elindeki önemli yetkileri alacak ve ülkede demokrasiyi güçlendirecek 102 maddelik bir anayasa değişiklik paketini tartışıyordu. Paketin kabul edilmesi durumunda Zardari, kağıt üzerinde devlet başkanı olarak kalsa da asıl yürütme yetkileri başbakanın ve parlamentonun eline geçecekti.
Meclis anayasa komitesi uzun süren tartışmaların ardından Nisan başında, “Umut tasarısı” olarak da bilinen bu reform tasarısını kabul etti.
Pakistan’ın yürürlükte olan anayasası 1977’de darbeyle başa geçen ve 1988 yılına kadar ülkeyi yöneten Muhammed Ziya ül Hak zamanında hazırlanmıştı. Aslına bakılırsa Zardari ve muhalefet lideri Navaz Şerif de 2008’deki seçimler öncesi kampanyalarında seçmene anayasa değişikliği sözü vermiş, özellikle de cumhurbaşkanının yetkilerinin kısıtlanmasına odaklanacaklarını söylemişti.
DARBE ANAYASASI
Bir darbe anayasası olmasının da etkisiyle, cumhurbaşkanına meclisi dağıtma, anayasayı askıya alarak olağanüstü hal ilan etme, yüksek seçim komisyonunun başkanlık görevini üstlenme hakkını vermişti. Kabul edilen anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanı bu yetkilerinden arındırıldı. Dahası Cumhurbaşkanı’nın yargı hâkimlerini atama yetkisi de Pakistan Yüksek Mahkemesi’nin başyargıcı başkanlığındaki yedi üyeli bir komisyona verildi.
Bu değişikliklerden en çok kazanç sağlayacak olan Pakistan Başbakanı Yusuf Rıza Gilani olacak. Ancak Gilani, Pakistan’da iç gerginliğin sürmesi durumunda bu yeni yetkilerin kendisini avantajlı konuma getirmekten çok fırtınanın gözüne yerleştireceğini ifade etti.
Gilani, Zardari’nin liderliğindeki Pakistan Halk Partisi’nin (PPP) bir üyesi ve Cumhurbaşkanı’na sadakatiyle bilinen bir isim olsa da zaman zaman basında, ikili arasında anlaşmazlıklar yaşandığına dair haberler çıkıyor.
ZARDARİ AFFI
Siyaset analisti Hasan Askeri Rizvi, ikilinin birlikte çalışamaya devam edeceğini söylese de Zardari ile Pakistan Yüksek Mahkemesi arasında yaşanan gerginlik Gilani’nin canını sıkacak gibi görünüyor.
Zardari iki yıl önce çıkardığı bir af yasasıyla 1986 ile 1999 arasında yaşanan yolsuzluk olaylarıyla ilgili kendisi ve çevresindekiler hakkında açılması muhtemel davaları önlemeyi başarmıştı. Ancak Aralık ayında başsavcılığa atanan Enver Mansur, bu yasayı iptal ederek davaların yolunu açmıştı. Dahası Yüksek Mahkeme'nin Başyargıcı İftihar Muhammed Chaudhry, yasanın kabulüyle askıya alınan bir dizi yasanın da yeniden açılmasını talep etti.
Bu arada Mansur'un, Adalet Bakanı'nın ve Hukuk Bakanı'nın tavırlarının kendisine dava süreçlerinde engel olduğunu söyleyerek istifa etmesi de tansiyonu yükseltti.
Öte yandan Şerif’in muhalefetteki partisi ise anayasa paketi kapsamında değiştirilmesi teklif edilen Kuzey Batı Sınır Bölgesi’nin yeniden isimlendirilmesi konusuna karşı çıkıyordu. Mecliste Peştunların oylarını toplayan küçük partiler, çoğunluk nüfusunu Peştunların oluşturduğu bu bölgenin yeni adının bu noktanın altını çizmesini istiyordu.
KANLI İSİM DEĞİŞİKLİĞİ
Ancak Peştun olmayan seçmenin oylarını kaybedeceğinden çekinen Şerif bu fikre karşı çıkıyordu. Değişikliğin kabul edilmesinin ardından adı Khyber Pakhtunkhwa’ya değiştirilen eyalette dün Hazara kökenli bir grup sokaklara dökülerek değişikliği protesto etti. Polis ve göstericiler arasında yaşanan çatışmada altı kişi hayatını kaybetmesi ülkede iplerin daha da gerileceğine işaret ediyor.
Pakistan’da anayasa değişikliğinde ordu da önemli bir faktör. Ülkeyi 61 yıllık bağımsızlık süresinin yarısından fazla sürede yöneten Pakistan ordusunun yeni bir darbe yapma ihtimali düşük. Dahası Genelkurmay Başkanı Aşfak Kayani, orduyu siyasetin dışında tutma sözü verdi.
Ancak analistler, ordunun geçen yıl yargıçların görevlerine iade edilmeleri konusunda Zardari ve Şerif arasındaki anlaşmazlığın sonlandırılmasında oynadıkları perde arkası role benzer bir tavırla siyasetteki baskın rolünü yeniden elde etmesini umuyor.