Devlet İstatistik Enstitüsü'nün (DİE) 2002 verilerine göre, Türkiye'de 15 yaşın üzerinde 23 milyonu aşkın kadın var. Bunlardan yalnızca altı milyonu çalışıyor. 15 yaşını aşan erkek sayısı da 23 milyon düzeyinde, ama 15 milyonu çalışıyor. Türkiye'de kadın istihdam oranı yüzde 25.4 iken Avrupa Birliği'nde bu oran yüzde 54.9.
Bir işte çalışanlar ve çalışmak için başvuru yapanlar toplam işgücünü oluşturuyor. Türkiye'de 15 yaşını geçen kadınların yalnızca yüzde 27'si iş gücüne katılıyor. Diğer bir deyişle yüzde 73'ü herhangi bir işte çalışmak için başvurmuyor.
Türkiye İş Kurumu (İş-Kur) Genel Müdürü Necdet Kenar'a göre kadınların işgücüne katılımı özellikle tarımdaki çözülmeden sonra hızla düşmeye başladı:
‘‘Köyden kente göçle birlikte kadınların büyük çoğunluğu işsiz kaldı. 20 yıl önce yüzde 50 olan kadınların işgücüne katılma oranı her geçen yıl biraz daha azaldı. 15 yıl önce bu oran yüzde 44'e indi. Bugün ise ancak yüzde 27'ye ulaşıyor.‘‘
Kenar kentlerde işgücüne katılma oranının kadınlarda yüzde 17 olduğunu belirtiyor. Ancak eğitim alan kadınlarda bu oran çok büyük bir sıçrama yapıyor. Üniversite mezunu kadınların yüzde 70'i işgücüne katılıyor. İstihdamı artırmada sihirli formülün eğitim olduğunu söylüyor:
‘‘Kadınlar için eğitim alanında eşitsizlik yok. Tam tersine devlet zorunlu eğitimle bunu teşvik ediyor. Kadınların işgücüne katılma oranı düşebileceği kadar düştü. Şimdi tekrar yükselişe geçiyor.‘‘
Kadınlar için her şey 'bir işe girince' sona ermiyor. Asıl o zaman başlıyor. Erkeklerle eşit seviyelerde işe başlayan kadınlar, iş 'terfi'ye gelince arka plana itiliyor. Buna 'Cam Tavan Sendromu' adı veriliyor. Bunun için de hala klasik nedenler gösteriliyor.
Yani görünmeyen bir duvar kadınların yönetimde tepe noktalara tırmanmasını engelliyor. Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serpil Aytaç, Türkiye'de tepe noktalara yükselen kadınların oranının yüzde bir olduğunu söylüyor:
‘‘Kadınların tepe noktalara gelmesini engelleyen nedenler var. Erkekler özellikle kadınların 'sosyal' rollerini öne sürüyor. Yani, anne ve eş olarak sorumluluklarının iş hayatını baltaladığını söylüyorlar. Ya da kadınlar duygusaldır, gerektiğinde yönetimde otorite kullanamaz deniliyor.‘‘
Bütün bunlara karşın Türkiye'de işgücünün niteliği artıyor. Artık kadınlar yalnızca para kazanmak için değil kariyer için çalışıyor. Hatta kariyerleri için kendi mesleklerinden insanlarla evleniyor.
Kısa zaman önce yapılan uluslararası bir araştırma da Aytaç'ın görüşlerini destekliyor. Uluslararası Beyin Avcısı firması Boyden'in 16 Avrupa ülkesinde yaptırdığı araştırmaya göre üst düzey yönetimde uzun vadede daha çok kadın yönetici yer alacak.
'Kadınların üst düzey yönetim kademelerindeki kariyer şansları' adlı araştırma geçtiğimiz yaz sonu yapılmış. Belçika, Danimarka, Almanya, Finlandiya, Fransa, İngiltere, İtalya, Hollanda, Norveç, Polonya, İsveç, İsviçre, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Türkiye Boyden ofislerinin aday havuzlarındaki yaklaşık 180 bin kadın ve erkek yönetici baz alınmış. Kadınlar aday havuzundaki yöneticilerin yüzde 10'unu oluşturuyor.
Boyden uzmanlarının ortak görüşüne göre, insan kaynakları şimdilik kadınların üst düzey yönetimde yer alabildikleri tek alan. Satış ve pazarlama, finans ve denetim, Ar-Ge, üretim ve teknoloji, enformatik, kurumsal planlama ve diğer departmanlar ise erkeklerin egemenliği altında olmaya devam ediyor.
Araştırmaya göre kadın ve erkek üst düzey yöneticiler için ideal yaş ortalaması 40-45 arasında.
1999 ve 2001 yılları arasında sanayi ve ticarette üst düzey pozisyonlara yerleştirilen adaylara bakıldığında çoğunluğun erkeklerde olduğu görülüyor. Bu durum tüm ülkeler için geçerli. 18 bin kadın yönetici adayından son üç yılda yalnızca 270 tanesi bir pozisyona yerleşmiş.
Hatta İsviçre Boyden ofisi bu alanda bir 'rekora' imza atmış. Bu süre zarfında hiçbir kadın adayı üst düzey yönetim kademelerine yerleştirmemiş. Bunu İspanya, İsveç ve İtalya takip ediyor. Bu ülkelerde bir pozisyona yerleştirilenlerin yüzde 95'i erkek olmuş. Polonya'da durum kadınlar için sevindirici. Çünkü bir işe yerleştirilenlerin yüzde 45'i kadın. Türkiye ve Finlandiya ise en yüksek oranda kadın yönetici yerleştiren ülkeler.
Boyden Türkiye Başkanı Özlem Ergün, üst düzey yönetim pozisyonları için kayıtlarındaki kadın adayların oranını yükselteceklerini söylüyor:
‘‘Müşterinin isteği erkek yönetici olsa bile, yüksek potansiyele sahip kadınlar arasından da
seçim yapılabilmeli.‘‘
Sonuç olarak, araştırmada kadın üst düzey yöneticilerin erkek meslektaşlarının sorumluluklarının aynısını alabilecek özellikte olduğu görülüyor. Kendi kariyer fırsatlarının gelişmesi için etkileyici bir şekilde hazır oldukları ortaya çıkıyor. Kesin kariyer hedeflerini belirlemek için yüksek bir enerji seviyesi, beceri, inisiyatif, yetenek ve irade gibi özelliklerin hepsi kadın adaylarla gözlenmiş.
McKinsey'nin yaptığı bir araştırmaya göre önümüzdeki 15 yılda üst düzey yönetici ihtiyacı üçte bir oranında artacak. Ancak, aynı süre içinde üst düzey yönetimi elde edilebilme potansiyeli yüzde 15 düşecek. Bu da kadın liderlerin orta çıkma zamanının geldiğini gösteriyor.
* Kadınlar enerjik ve becerikli
Beyin Avcısı firması Boyden'in 16 Avrupa ülkesinde yaptırdığı 'Kadınların üst düzey yönetim kademelerindeki kariyer şansları' adlı araştırma yönetici kadınların geleceğine ışık tutuyor. Araştırmaya göre:
-İnsan kaynakları şimdilik kadınların üst düzey yönetimde yer alabildikleri tek alan,
-Kadın ve erkek üst düzey yöneticiler için ideal yaş ortalaması 40-45 arasında,
-İtalya ve Türkiye'de üst düzey kadın yöneticilerin erkeklerden daha yaşlı olması tercih ediliyor,
-18 bin kadın yönetici adayından son üç yılda yalnızca 270 tanesi bir pozisyona yerleşmiş,
-Türkiye ve Finlandiya en yüksek oranda kadın yönetici yerleştiren ülkeler,
-Kadınlar, erkeklere nazaran daha dayanışmacı yönetim tarzlarını tercih ediyorlar ve daha fazla takım ruhuna sahipler,
-Yüksek bir enerji seviyesi, beceri, inisiyatif, yetenek ve irade gibi kavramların hepsine sahipler.
* Her alanda eşitlik gerekiyor
AB Komisyonu, geçtiğimiz hafta aday ülkelere ilişkin ilerleme raporlarını resmen açıkladı. Birçok adayın yüzü gülerken, Türkiye'ye tam üyelik müzakereleri ile ilgili tarih verilmedi. Şimdi tüm gözler aralık ayında yapılacak olan Kopenhag Zirvesi'ne çevrildi. Çünkü bu konu Zirve'de kesinliğe kavuşacak.
Öte yandan, 'çalışmalara ivme vermek' amacıyla bir grup akademisyen, gazeteci ve sivil toplum örgütü temsilcisi Avrupa Hareketi 2002 adlı bir toplum hareketi başlattı. Hareketin Girişim Grubu'nda bulunan Berna Türkili AB'ye girebilmemiz için en önemli kriterlerden birinin 'her alanda eşitlik' olduğunu belirtiyor.
Aynı zamanda KA-DER Yönetim Kurulu Üyesi ve ANAP İstanbul Milletvekili Adayı olan Türkili'ne göre AB'ye girebilmemiz için iş hayatında her türlü ayrımcılığın önlenmesine dair kararlar alınması gerekiyor. Cinsiyet ayrımcılığında Türkiye'nin 66 ülke içinde 63'üncü sırada olduğunu belirten Türkili 'AB bunların düzeltilmesini bizden isteyecektir' diyor.