Özel okullar cesur Devlet okulları kötümser

Güncelleme Tarihi:

Özel okullar cesur Devlet okulları kötümser
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 07, 1999 00:00

Haberin Devamı

İzmir Barosu İnsan Hakları Hukuku ve Hukuk Araştırmaları Merkezi 1998-99 öğrenim yılı içinde üç devlet okulu ve üç özel okulda, toplam 450 öğrenciye bir anket çalışması yaptı. Sekizinci (ilköğretim son) sınıf öğrencilerini kapsayan ankette insan haklarıyla ilgili 13 soru soruldu. Amaç ‘‘Eğitim Çalışmaları’’ kapsamında, öğrencilerin hak ve özgürlük kavramlarına nasıl baktığını görmekti. Devlet ve özel okul öğrencileri sorulara birbirlerine neredeyse zıt tepkiler verirken, öğretmenlerin de okuldan okula ciddi anlayış farkı gösterdiği gözlemlendi.

İzmir'in en çok göç alan bölgesi olan Limontepe'de üç ilköğretim okulu seçildi. İlkkurşun, Nazire Merzeci ve Adil İçel. ‘‘Bu bölgeyi seçmemizin birkaç nedeni vardı. Burada yaşayanlar sosyo-kültürel ve ekonomik açıdan daha düşük düzeyde olmakla birlikte, devlet otoritesine bakışları daha farklıydı. Bu okulların yanısıra üç özel okul belirledik. Amerikan Lisesi, Aliağa TED Lisesi ve Çakabey Lisesi. Hedefimiz çok net ve belirli olmamakla birlikte, amacımız şuydu: İnsan Hakları Hukuku alanında temel alınan iki uluslararası belgeyi tanıtmak. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi. Hak ve özgürlük kavramlarını öğrencilerle tartışmak istiyorduk.’’ Avukat Nilgün Tortop'un yanında sadece kadın avukatlardan oluşan 9 kişilik bir çalışma grubu 4 ay boyunca öğrencilerle iç içe yaşadı.

‘‘Çalışma yaptığımız öğrencilere, üç ya da daha fazla örnek olay veriyorduk. Bu örnek olayların, gerçek yaşamdan alınmış olmasına dikkat edip, hak ve özgürlük kavramlarını bu örnek olayın içine yerleştiriyorduk. Zaten ülkemiz gerçek olay bulma konusunda bizleri hiç zorlamadı.’’

Olayların içinde ne gibi hakların ihlal edilmiş olduğunu bulmaya çalışan öğrenciler, bu ihlalleri birlikte tartıştıktan sonra 13 soruluk bir anketi yanıtladılar.

İnsan Hakları Hukuku ve Hukuk araştırmaları Merkezi Müdürü Hülya Üçpınar da anketin uygulanması, değerlendirilmesi aşamasında görev aldı: ‘‘Devlet ve Özel okullarda okuyan öğrencilerin ilgi alanı farklı olduğu gibi, öğretmenlerde de fark gözlemledik. Devlet okullarındaki öğretmenler düzeni sağlama konusunda kendilerini daha sorumlu hissettikleri için çocuklara sürekli müdahale ettiler. Bizimle ilişkileri daha mesafeli idi. Özel okullardaki öğretmenler ise öğrencileri bizimle başbaşa bırakıp çalışmalarımıza dinleyici olarak katıldılar.’’

Nilgün Tortop, anket sırasında Devlet okullarından birinde okuyan bir erkek öğrencinin kendisine yöneltilen soruya verdiği cevaptan çok etkilendiğini anlatıyor:

‘‘Anketin sonudaki kişisel bilgileri yanıtlarken, arka arkaya üç şıklı bir soru vardı. ‘Devletten dileğim, ailemden dileğim ve okuldan dileğim diye... O sakin görünüşlü çocuk, üçüne birden tek bir yanıt verdi: ‘Ben hayattan her istediğimi aldım, herkese teşekkür ederim.' O yaştaki bir öğrenci için çok ironik ve iç burucu bir yanıttı. Onun ne yaşadığını açıklamasını istedik ama sustu.’’

Anket sonrası çıkan sonuç çok çarpıcı: ‘‘Özel okuldaki öğrenciler çok daha cesur ve kendine güvenli. Devlet okullarında okuyan öğrencilerse hayata karşı biraz daha kötümser. Birçoğunun siyasi etkileşime açık olması, hatta bazılarının etkileşim içine girmiş olmaları dikkat çekici. Özel okullar politikaya teorik olarak bakıyorlar. Devlet okulu öğrencilerinde ise önemli suskunluklar var. Özellikle ‘‘devlet’’ sorusuna verilen yanıtta. Özel okullarda bu soruya yanıt vermeme oranı yüzde 5'in altındayken, devlet okullarında öğrencilerin yaklaşık yüzde 33'ü bu soruyu yanıtsız bıraktı. Özel okullarda okuyanlar arasında devlet kavramıyla ilgili çok ilginç cevaplar verenler de çıktı. Mesela ‘devlet kutsal ama işe yaramıyor' gibi. Aralarında Aile içi demokrasiyle ilgili sorduğumuz sorularda da de bu fark iyice belirginleşti. Belki de çok yoğun göç alan ve devletin olumsuz otoritesiyle karşı karşıya bulunan bir bölge yerine daha farklı bir bölgedeki devlet okullarını örneklem olarak seçseydik, sonuç daha farklı çıkabilirdi. Özel okullarda aile içi demokrasi tam bir şekilde işliyor, kararlar aile içinde ortaklaşa alınıyor, devlet okullarında ise bu oran çok daha düşük. Devlet ya da özel okul farketmiyor, 15 yaşında erişkinliğe adım atan çocukların ailelerinden istekleri hep aynı. Daha fazla özgürlük, baskı ve dayağın azalması ve ailelerinin kendilerine daha fazla güvenmesi. Okullarından ise üç beklentiler var: Adam yerine konma, dayağa, hakarete- aşağılanmaşa son.

Devlet ve Özel okul öğrencilerinin sorulara verdikleri yanıtlar birbirinden farklı

Reşit olduğunda ne olacak?

DEVLET OKULLARI

Askerlik yapmak için hazırlıklar başlayacak.

Yeni bir hayat kuracağım.

Ben ne bileyim?

Hayatın bütün sorumlulukları beni bulacak.

Hiçbir şey değişmeyecek fakat literatüre göre yetişkin olacağım.

Köklü değişiklikler olmayacak, ailemin baskılı otoritesi altında olacağım.

Ben bir iki yaş daha büyüyüp, ömrümden biraz daha azalacak.

ÖZEL OKULLAR

Özgürlüğüme kavuşacağım.

Bana bazı haklar ve büyük yasaklar verilecek.

Ehliyetim ve cep telefonum olacak.

Çocuk haklarıyla ilgim kalkıyor.

Oy kullanacağım, daha çok haklara sahip olacağım.

Ehliyet alıp sevdiğim partiye oy vereceğim, ayrıca yalnız yaşamayı düşünüyorum.

Ülke yönetiminde söz sahibi olacağım

Dayak cennetten çıkmadır dendiğinde

ÖZEL OKULLAR

Bu soruyu alay ederek, küçümseyerek karşıladılar ve hiçbir pratik vermediler.

DEVLET OKULLARI

Dayak eşşeğe atılır, insanlar da eşşek değldir.

Dayağın da yeri ve zamanı vardır.

Dayak için doğru yer ve zaman uygulanmalıdır

Dayak deyince akla ‘‘Babam’’ gelir.

Devlet dendiğinde aklıma

DEVLET OKULLARI

Rüşvet olayları, yolsuzluklar ve yöneticilerin acımasızlığı geliyor.

O, ülkenin sahibi

Üç kağıtçılar geliyor

Sadece devletin işe yaramazlığı geliyor

Okul, hastane, karakol ve Milli Eğitim geliyor

Sömürü, eziklik, yeni bir ihtilal, milliyetçilik faşizm geliyor.

Hırsız milletvekilleri geliyor.

ÖZEL OKULLAR

‘‘Baba’’gelir. Kavram böyle.

O, en üstün otoriteymiş. Maalesef ona irade vermişiz. Aklıma, Türkiye'dek ‘‘Devlet Baba’’sistemi geliyor. Kutsal otorite gibi gözüken bu otorite biçimini sürekli sorguluyorum.

Yasama, yürütme, yargı erkleri geiyor.

Hiçbir şey yapamayan, fakir insanları koruyamayan, içi düşmanlarla dolu siyasi teşkilat aklıma geliyor

Öğrencilerin yediği dayaklar aklıma geliyor

Süleyman Demirel ve bizim Devlet kurma çabalarımız geliyor

A.B.D geliyor

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!