Oluşturulma Tarihi: Haziran 19, 2002 00:00
DÜNYA Şampiyonası'nda geldiğimiz nokta öyle duaların, nefeslerin eseri değil, futbolumuzda süregelen göreceli nitelik yükselişinin sonucudur.Dürüstçe söylemek boynumuzun borcuysa bu yükselişin mimarı da Turgut Özal'dır.Ama maçtan sonra yorum yapanların hiçbiri bu gerçeği vurgulamadı.Herkes, başarıyı sadece futbolcularımızın kahramanca savaşmalarına ve halkımızın nefesine bağladı. Oysa bu başarının başlangıcı Özal'ın spora aktardığı kaynaklardır.Biz gücümüzün ne olduğunu bilmiyoruz. Bu, sporda olduğu gibi ekonomide, sanatta, bilimde ve öteki alanlarda da böyle...Eğer biz Japonya maçına yukarıda belirtmeye çalıştığım bilinçle çıkabilseydik sonuç çok daha farklı olurdu. Hep birlikte gördük, o fırtına gibi futbol oynayan Japon Milli Takımı, bizim karşımızda bir varlık gösteremedi.Neyse, şöyle veya böyle bugün dünyanın 8 takımından biriyiz.Şimdi hakkımız olan bu başarıyı keyfini çıkara çıkara yaşayalım.* * *Bu başarı, bana gazeteciliğin değişmez bir kuralını anımsattı. Bizim meslek büyük laf etmeyi kaldırmaz. Çünkü gazetecilik, binbir olasılığın her an yaşandığı bir meslektir. Bir gazeteci olaylara 360 derece bir açıyla bakmak zorundadır. Yani her olasılığı düşünmeden gazetecilik yapılamaz. Bunun tersini yapanlar, önyargıyla hareket edenler, hele hele kalemlerini duygularının tutsağı yapanlar hep hüsrana uğrarlar. Örneğin, Şenol Güneş'e kızıp işi hakarete kadar götürenlerin düştüğü duruma bakın. Şimdi merak ediyorum, geldiğimiz noktada Güneş'i futbol adamı olarak kapasitesiz ve geri zekálı ilan edenler acaba ne yazacaklar?Dilerim kısır tartışmalara verdiğimiz arayı Senegal maçına kadar sürdürürüz.Milli Takım'ı bu tarihi maça kadar rahat bırakırız. Senegal'i yenersek en kötü olasılıkla dünya dördüncüsü olacağız.Az şey mi bu?Bir başka önemli noktaya daha işaret etmek istiyorum. Kafalarında ‘‘Avrupa Birliği kriterlerini uygularsak bölünürüz, birlik beraberliğimizi koruyamayız’’ diyenler lütfen içeride ve dışarıda sokaklara dökülen ve tek yürek olan 70 milyon insanımızı iyi izlesinler.Belki kafalarına bir şeyler dank eder.NOT YORUMÇiller’in çılgın planıCÜNEYT Arcayürek son kitabı ‘‘Çankaya Muhalefeti’’nde Tansu Çiller'in çılgın İran planını anlatıyor.Arcayürek bu olayı Demirel'in anlatımından aktarıyor. Tansu Hanım'ın İran'la yüzde yüz bir savaş çıkmasına yol açacak çılgın ve sorumsuz planını Demirel'in nasıl önlediğini yazıyor. Bu plan, Başbakan'ın İran'daki PKK kampının önce bombalanmasına, sonra da yapılacak bir operasyonla bazı teröristlerin yakalanıp Türkiye'ye getirilmesine dayanıyordu.Tansu Hanım bu şok operasyonla 4 Haziran 1995'te yapılacak yerel seçimlerde bir oy patlaması sağlamayı hesaplıyordu. Kitapta bazı ayrıntılar yok. Örneğin, Hikmet Çetin'in oynadığı yaşamsal rol.Bugün bunu yazmak istiyordum ama Japonya galibiyeti öne geçti.Bir başka gün bu korkunç planın ayrıntılarını anlatmaya çalışacağım.
button