takyol@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Aralık 13, 2012 13:09
Bugün savcılığın bir açıklama yapmasını bekleniyor. Bu açıklamadan önce ben bir hukukçu olarak Adli Tıp raporunu nasıl okuduğumu okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Savcılık aksine bir açıklama yaparsa, hukuken tartışmaya ve yorumumu değiştirmeye de hazırım.
Adli Tıp raporuyla iki konu kesinleşti:
1- Özal’ın ölümü zehirden değil. Vücudunda bulgulanan toksik maddeler, o yaştaki insanlarda bulunabilecek normal sınırlar içinde… Buna göre artık zehirlendi iddiasını bırakmak lazım. Haa, öldürdükten sonra vücuttan kayboluveren bir zehir varsa, bunun ispatı ve Özal’a verildiği konusunda deliller gerekir. Böyle bir delil de yok.
2- Adli Tıp, zehirden ölmeyen merhum Turgut Özal’ın neden öldüğünü tespit edemedi. Bu, Adli Tıp kurumunun yetersizliğinden, kafa karışıklığından falan değil. Mesela kalpten öldüyse ve ne bileyim, mesela iç kanama falan gibi fizyolojik bir sebepten öldüyse, bunu ancak ölümden hemen sonra otopsiyle tespit etmek mümkündü. Aradan yirmi yıla yakın zaman geçtikten ve cesetteki çürüme sebebiyle bu gibi fizyolojik bulgular artık yok olduğundan bunu tespit imkansız.
Netice: Adli Tıp Raporu çerçevesinde, Özal zehirlenerek öldürülmedi, vadesiyle öldü!
Vadesiyle ölümünün sebebi ise bugün tespit edilemez. Zamanında Özal’ın özel doktoru kalpten öldüğünü söylemişti.
Adli Tıp raporunun dışında Savcı’nın elinde ‘öldürüldü’ şüphesi yaratan başka deliller varsa, o ayrı bir konu... Savcı elbette “öldürüldü” diyenleri dinlemek üzere soruşturmayı sürdürebilir, sürdürmeli de. Fakat “öldürüldü” diyenler Amerika, Siyonizm, Almanya, derin devlet falan gibi komplo teorileri değil, tıbben ve hukuken geçerli somut deliller söylemelidirler.