Güncelleme Tarihi:
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararında, dosyadaki raporlar, deliller, beyanlar aktarıldı.
Adli Tıp raporundaki tespitlere göre Özal'ın, zehirlenmediği ya da radyoaktif maddeye maruz kalmadığının anlaşıldığına yer verilen kararda, Özal'ın ABD'deki tedavi evrakları ile Türkiye'deki muayene ve tetkiklerine göre, kardiyolojik risk profilinin düşük olduğu, bununla birlikte ani kardiyak ölümünün hiçbir zaman dışlanmayacağı kaydedildi.
Kararda, şöyle denildi:
"Ölüm olayının meydana gelişiyle ilgili anlatımlar ve tıbbi antesedanının öncelikle ani kardiyak bir ölümü düşündürdüğü Adli Tıp raporunda belirtilmiş, ancak ölümünden sonra otopsi işlemi uygulanamadığından ölümün ani kardiyak ölümü olduğu yönünde kesin ölüm sebebinin bildirilemeyeceği adli raporda kayıt altına alınmıştır.
Gizli tanık beyanları Özal'ın radyoaktif maddelerden amerikyum-241 ve polonyum-210 maddeleriyle zehirlendiğine yönelik olup, fethi kabir işlemleri sonucu yapılan incelemelerde radyoaktif madde tespit edilemediği gibi Özal'ın geçmişe dönük laboratuvar teknikleri, yakın çevresinde yaşayan kişilerin anlatımlarında polonyum zehirlenmesi belirtileri olan mide sancıları, yoğun kusma, saç dökülmesi ve aşırı zayıflama gibi belirtilerinin hiçbirinin Özal'da görülmediği anlaşılmakla, bu maddelere bağlı zehirlenmeden bahsedilemeyeceği anlaşılmıştır.
Dosyaya delil olarak bildirilen Turgut Özal'a suikast gerçekleştiren Kartal Demirağ'ın eylemi, Adnan Kahveci'nin trafik kazası sonrası ölümü, 1993 yılı içerisinde meydana gelen önemli olaylar ve Eşref Bitlis'in ölümü ile Turgut Özal'ın 17 Nisan 1993'te ölümü arasında kişi ve eylem yönünden herhangi bir illiyet bağı tespit edilememiştir."
"İspatlanamayan duyumlar"
Gerekçeli kararda, ceza yargılaması hukukunun amacının maddi gerçeğin araştırılıp, hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılması olduğu vurgulanarak, yargılama aşamasında kullanılan aracın deliller olduğu, maddi gerçeğe ancak akla uygun ve gerçekçi kanıt değerlendirmeleri sonucu ulaşılabileceği ifade edildi.
İşlendiği iddia edilen eylemin gerçekleşip gerçekleşmediğinin, böyle bir eylemin var olup olmadığının, gerçekleşmişse sanık tarafından işlenip işlenmediğinin belirlenmesi gerektiğinin altı çizilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Bir olay üzerinde maddi gerçeğin tespiti için yapılacak araştırma ve belirlemelerde 'varsayımlar'la uğraşılmaz. Aydınlatılmış, karanlıkta kalmış noktalar, gerçekliği tartışılır beyanlara dayanılarak ispat edilmiş, kanıtlanmış sayılamaz. Ceza hükmü kurulabilmesi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Somut olayda gizlenen tanık Selçuk ve Deniz Uygar'ın (İlker Çetin) anlatımlarının doğruluğu ispatlanamayan duyumlara dayandığı, kaldı ki bu beyanların tek başına hükme esas teşkil etmeyeceği, bu beyanlarının, ispat konusu olayın gerçekliğini yansıtmadığı, bu nedenlerle maddi gerçeği ortaya çıkaracak nitelikte bulunmadığı, Adli Tıp raporunda da ölüm nedeninin zehirlenme ve radyoaktif maddeye maruz kalarak gerçekleşmediği tespit edildiğine göre, tanık beyanlarına itibar edilmemiş, sanığın atılı suçu işlediği yönünde de yeterli, kesin, birbirini tamamlar delil elde edilememiştir."
Kararda, "Özal'ın zehirlenmek suretiyle öldüğü ispatlanamadığı gibi yüklenen suçun sanık Ersöz tarafından işlendiğinin de sabit olmaması nedeniyle beraat kararı verildiği" belirtildi.