"Özal 12 Eylül darbecileriyle iÅŸbirliÄŸi yapmıştır"

Güncelleme Tarihi:

Özal 12 Eylül darbecileriyle işbirliği yapmıştır
Oluşturulma Tarihi: Kasım 24, 2012 14:15

Haberin Devamı

ADNAN Menderes gibi Turgut Özal da AK Parti için önemli siyasi referanstı. Â

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sık sık atıf yaptığı bu iki lider, AK Parti tarafından seçim kampanyası yüzü olarak da kullanılmıştı.

2007 seçimlerinde bilbordları süsleyen afişler anımsanacaktır.

"Demokrasinin Yıldızları" başlığının altında, Erdoğan ile birlikte Menderes ve Özal’ın fotoğraflarının yer aldığı bu afişlerdeki şu sözler herhalde unutulmamıştır:

"Atatürk’ün açtığı demokrasi yolunda bayraklaşan liderler... Onlar demokrasi ufkunda parlayan yıldızlar..."

AMA ARTIK O EFSANE GÖLGELENDİ

Evet, Menderes gibi Özal da AK Parti için önemli bir siyasi referanstı.

Ta ki düne kadar.

Yani, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun Salı günü Meclis Başkanlığı’na teslim edeceği ana raporunun taslak metninin ortaya çıktığı ana dek.

Haberin Devamı

Ve, bu metinde Özal için yapılan değerlendirme, "Demokrasinin Yıldızları" afişindeki Özal fotoğrafına ciddi bir fırça darbesi indirdi. Efsane gölgelendi de denebilir.

AK Partililerin çoğunluğunu oluşturduğu komisyonun raporu sözünü hiç sakınmadan söylüyor:

"Özal, 12 Eylül darbecileriyle ciddi işbirliğine girmiştir."

Sonra da, "Kendisi bugün bir demokrasi kahramanı olarak algılanmaktadır, bu tutarsızlıktır" diyor.

Ä°ÅŸte rapordaki o deÄŸerlendirme:

DARBECİLERLE İŞBİRLİĞİNE GİRDİ

"Her ne kadar 1960 ve 1971 dönemlerine ilişkin tarihsel olarak bir fırsat kaçtıysa da 12 Eylül ve 28 Şubat sürecinin aktörlerinin hemen hemen hepsi bugün hayattadır. Örneğin, Turgut Özal, 12 Eylül darbecileriyle ciddi bir işbirliği içerisine girmiştir. Başbakan yardımcılığı yapmıştır ama kendisi bugün bir demokrasi kahramanı olarak algılanmaktadır. Bu tutarsızlıktır çünkü darbe, kendi bakanlarını, kendi bürokrasisini, kendi polis teşkilatını da yaratmıştır. Darbecilere karşı ayakta duran ve "Hayır, ben sizlerle birlikte hareket etmek istemiyorum, çünkü sizler bu ülkede demokrasiyi yok ediyorsunuz." diyen siyasetçiler, gazeteciler ya da daha önemlisi aktörler çok az sayıdadır ve bugün onları değil, hâlâ onlarla işbirliği yapanları Türkiye’nin anıyor olması önemli bir paradokstur, önemli bir çelişkidir."

Haberin Devamı

ÖZAL’IN IMF’Yİ BİLE ŞAŞIRTAN ÖNERİSİ

Komisyon bünyesinde oluşturulan 12 Eylül Alt Komisyonunun taslak raporunda da, "Darbe süreciyle yakından ilişkili olan dikkat çekici üç önemli husus vardır" denilerek şu bilgilere de yer veriliyor:

"Bunlardan birincisi, 24 Ocak kararlarının Turgut Özal ve ona yakın küçük bir ekip tarafından IMF yetkililerin danışmanlığı altında hazırlanmış olmasıdır. Hatta IMF yetkililerinin yapılacak devalüasyonda Dolar’ın 50 lira olması önerisine karşı Özal 70 lira olmasını önererek bu yetkilileri şaşırtmıştır. Hatta kararlar açıklandığında bazı bakanlar kurulu üyeleri, bu kararları kendilerinin görmemiş olmalarından dolayı rahatsızlıklarını belirtmişlerdir ve özellikle önlemlerin bu ölçüde radikal nitelik taşımasına tepki göstermişlerdir.

Haberin Devamı

MALÄ° DESTEK DARBEDEN SONRA GELDÄ°

İkinci olarak, iktidarda bulunan Demirel azınlık hükümetinin ve özellikle Turgut Özal’ın bütün çabalarına karşın gerek IMF, Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası kuruluşların, gerekse ABD ve Almanya gibi ülkelerin, çok şiddetli bir döviz ihtiyacı içinde olmasına rağmen 24 Ocak kararları öncesinde mali yardım konusunda isteksiz

olmalarıdır. İlginç bir biçimde 24 Ocak kararları açıklandıktan sonra da bu kuruluş ve ülkeler yardım konusunda Özal’ın beklentilerini karşılamaktan uzak kalmış, söz konusu mali destek ancak 12 Eylül darbesinden sonra gelmeye başlamıştır. Bunun anlamı söz konusu ülke ve onların fiili denetimindeki uluslararası kuruluşların, ekonomik istikrar tedbirlerinin azınlık hükümeti tarafından uygulanabileceğine kuşkuyla yaklaşmalarıdır. Başta Demirel hükümeti ve Özal gibi bu programı hızla hayata geçirme iradesine sahip bir aktörler olsa da, Batılı ülkelerin, Türkiye’nin o dönemki siyasal, hukuksal ve toplumsal düzeni içinde bu geçişin yaşanabileceğine dair bir inanca sahip olmadıkları anlaşılmaktadır.

Haberin Devamı

ÖZAL’DAN GENELKURMAY’A BRİFİNG

Üçüncü olarak, yine ilginç bir şekilde Turgut Özal hazırladığı ekonomik programı 8 Ocak 1980’de Genelkurmay’a gidip komuta heyetine ayrıntılı bir şekilde sunmuş ve onların takdirini kazanmıştır. Hem Sayın Hasan Celal Güzel’in Komisyonumuza verdiği beyanda, hem de döneme ilişkin bazı kitaplarda bu noktaya değinilmektedir. Hatta, Özal kararlar açıklandıktan sonra da Mart 1980’de Genelkurmay’da bir brifing daha vermiş ve bu kez alınan önemleri ayrıntılarıyla anlatmış ve yine takdir toplamıştır.

BAKANLARDAN ÖNCE ASKERİ BİLGİLENDİRDİ

Darbeler açısından buradan çıkaracağımız birinci nokta, Özal’ın hükümet üyesi bakanları istikrar programı hakkında bilgilendirmezken Genelkurmay’ı iki kez bilgilendirmek için kendisinin girişimde bulunması ve kabul görmesidir. Bu süreçte Özal, 12 Eylül darbesinin güçlü isimlerinden dönemin Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Haydar Saltık aracılığıyla bağlantı kurmuştur. Böylece, daha en başından askerlerin bu önlemler konusunda desteği sağlanmıştır.

Haberin Devamı

Bir diğer nokta ise askerlerin hem istikrar önemlerinden haberdar oldukları, hem de ekonominin geneli hakkında bilgi sahibi olduklarıdır. Diğer bir deyişle, ordunun komuta kademesi iktidara el koyduğunda nasıl bir ekonomik program uygulanacağını, bu programın uygulanması sürecinde kiminle çalışması gerektiğini öğrenmiştir. Yoksa devalüasyon, faiz hadleri, ithalatın serbestleştirilmesi gibi hususlar iktisadi açıdan, tüm ülkeyi ilgilendirdiği gibi askerleri de etkiler ve ilgilendirir ama bakanlar kurulunun bile tam olarak bilmediği bir programın iki kez Genelkurmay’da sunulup tartışılmış olması dikkat çekicidir.

PROGRAMIN ENGELÄ° DARBEYLE KALKTI

24 Ocak Kararları ile ilgili genel bir çerçeve içinde üç yönlü değerlendirme yapanlar bulunmaktadır. İlk olarak 24 Ocak programında yer alan boyutlarıyla devalüasyon, KİT zamları ve fiyat denetimlerinin kaldırılması gibi şok tedavisi ögeleri, IMF’nin üç yıldır Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinden istediği nicel boyutları fazlasıyla aşmış, yani istenenden fazlası verilmiştir. İkincisi bu kararlar sadece bir istikrar programı niteliği taşımamaktadır. Uluslararası sermayenin özellikle Dünya Bankası aracılığıyla pazarladığı ve içte ve dışa karşı piyasa serbestliği ile uluslararası ve yerli sermayenin emeğe karşı güçlendirilmesi gibi iki yönü de vardır. Programın bu boyutu zaman içinde daha da ön plana çıkmaktadır. Son olarak, Demirel Hükümeti bu programı, Özal’ın ve sermaye çevrelerinin istekleri doğrultusunda yani sistemli ve sürekli olarak emek aleyhtarı bir doğrultuda uygulayabilmenin ve geliştirebilmenin araçlarından yoksundur. İşte 12 Eylül 1980’de gerçekleşen rejim değişikliği, 24 Ocak programının önündeki bu önemli engeli ortadan kaldıracaktır.

HERKES GÄ°DERKEN BÄ°R ONA DOKUNULMADI

24 Ocak Kararlarının alınışından yaklaşık dokuz ay sonra Türk Silahlı Kuvvetleri ülkedeki ekonomik ve sosyal ortamdaki bu kargaşaya son vermek gerekçesiyle 12 Eylül 1980 tarihinde ülke yönetimine el koymuştur. Ülkede can güvenliğinin kalmaması ve ekonomik sorunların artması ülke içinde askeri müdahalenin olumsuz tepki almaması için elverişli bir ortam yaratmıştır. TSK, ülkedeki demokratik kurumları ortadan kaldırıp siyasileri uzaklaştırırken, sadece Turgut Özal ve ekibinin görevine devam etmesi kararı alınmıştır. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri askeri müdahale öncesi uygulanan ekonomi politikalarının uygulanmasından yana tavır koymuştur."

Â


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!