Oyun Teorisi’ne göre her iki tarafın da dominant stratejisi: EVET

Güncelleme Tarihi:

Oyun Teorisi’ne göre her iki tarafın da dominant stratejisi: EVET
Oluşturulma Tarihi: Nisan 18, 2004 00:48

Ortada 9 bin sayfalık bir belge var. Taraf ülkelerin Dışişleri kadroları gece gündüz çalışıyor ama diplomatlar bile konuya tam vakıf değil. Plan diye sunulan şey, Rumlara mı avantaj getiriyor, Türkler daha mı kárlı ayrıldı İsviçre’deki görüşmelerden, Avrupa Birliği (AB) yazılanları kabul edecek mi ki, gibi ucu açık sorular arasında 6 gün sonra Kıbrıslılar sandık başına gidecekler.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs için hazırladığı çözüm planı için referandum yapacaklar. Kimsenin attığı oyu tam anlamıyla objektif kriterlere oturtamadığı bir durumda, hangi tarafın nasıl davranabileceği ile ilgili çıkacak sonuçları ‘Oyun Teorisi’nin kuralları çerçevesinde değerlendirdik. İnsan davranışlarının oyunlar yoluyla açıklanabileceği fikrine dayalı bu kurama göre uzmanlardan aldığımız görüşleri birleştirerek, her iki kesim için de hangi kombinasyonun taraflarca nasıl değerlendirildiğini inceledik. Çıkan sonuçlara göre Türklerin ve Rumların doğru stratejileri ne olmalıya cevap aradık. Teoremin uygulandığı matriksin içindeki kombinasyonların gerçekleşmesi durumda, tarafların elde edecekleri kazanç katsayıları (payoff) uzmanlardan aldığımız görüşlere göre oluşturuldu. Bu oranların belirlenebilmesi için Kıbrıs meselesine farklı açılardan bakan isimlerden siyasi analizler istedik. Doktorasını ekonomi-politika oyun teorisi üzerine hazırlayan Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı Direktörü Şerif Sayın, Hürriyet Ankara Temsilcisi Sedat Ergin, emekli büyükelçi, Radikal Gazetesi köşeyazarı Gündüz Aktan görüştüğümüz isimlerdi.

İKİ TARAFTA EVET DERSE

1 Mayıs’ta Ada’daki herkes AB vatandaşı olacak. Bu kombinasyonun gerçekleşmesi durumunda, Türkiye’nin AB üyeliği için müzakere tarihi verilmesi yolunda en büyük engellerden biri kalkmış olacak. Rumlar ise yüksek ekonomik refah seviyelerinden Türkler lehine ödün vermek zorunda kalacak. Kurulacak federal hükümete mali açıdan yapılacak katkılar ve Kıbrıs Cumhuriyeti içindeki ticarete Türklerin de dahil olması ile rekabet artacak. Türkiye’deki liberallere göre Türkler için en iyi kombinasyon. Ulusalcıların birçoğu için en iyi ikinci kombinasyon ama bu seçenek de, federal hükümetin kurulmasının, bazı şartların gerçekleşmesi için belli bir süre ertelenmesi kaydıyla kabul edilebilir. Rum kesimi ise bu kombinasyonu tercih etmiyor. Anlaşmadaki şartlar yüzünden kendilerine siyasal ve ekonomik anlamda yük olacağına inandıkları bir yapıyla bütünleşmek zorunda kalacakları için...

KKTC EVET, RUM KESİMİ HAYIR DERSE

Kıbrıs sorununda çözümsüzlüğün Türklerden değil Rumlardan kaynaklandığına işaret eden kombinasyon. Bu seçeneğin gerçekleşmesi durumunda Kıbrıs için Türklerin üzerindeki baskı kalkacak. Mesele artık AB’nin uluslararası bir sorunu haline gelecek. KKTC’ye uygulanan ambargonun kademeli biçimde kaldırılması gündeme gelecek. Uluslararası arenada KKTC’yi tanıyan devletler çıkacak. Türkiye, AB üyeliği konusunda üzerindeki bir baskıdan kurtulacak ve en azından Kıbrıs’ta Türklerin kendi üzerlerine düşeni yaptıkları ve bundan sonra taviz verme sırasının Rumlara geçtiği tezini işleyecek. Türkiye’deki liberaller için en iyi ikinci, ulusalcıların bir bölümü için en iyi çözüm. Rum kesimi için en kötü seçenek. Diplomatik anlamda Türkiye’ye ve KKTC’ye karşı tüm kozlarını yitirdikleri gibi, AB içinde sorun yaratan yaramaz çocuk pozisyonunda kalacaklar.


KKTC HAYIR RUM KESİMİ EVET DERSE

Rumlar 1 Mayıs’ta AB’ye huzur içinde girecekler. Hem KKTC ile birleşmek zorunda kalmayacaklar, hem de diplomatik açıdan Türklere karşı her anlamda bir üstünlük kazanacaklar. Rum tarafı için en iyi kombinasyon. Türk tarafı için ise bir kabusun başlangıcı. Çözümsüzlüğün tek suçlusunun Türk tarafı olduğu düşüncesi hakim hale gelecek. Bu sonuç hem Türkiye’nin hem de Kıbrıs’ın dünyadan iyice izole edilmesine neden olacak. Bu durumda KKTC’nin Türkiye’ye bağımlılığı daha da artacak ve Türkiye’nin daha güçlü olması gerekecek ama dünya politikasından izole olacak Türkiye tam tersine şimdikinden göreceli olarak daha zayıf hale gelecek. Türkiye’deki liberallere göre 1974 koşullarına geri döneceğiz. Rum tarafı, plandaki istemediği kısımları da müzakereye açıp Türk tarafından ilave tavizler isteyebilecek ve planı bu haliyle kabul etmeyen Türkler, istenen ilave tavizlere hiç yanaşmayacak.

İKİ TARAFTA HAYIR DERSE

Akdeniz’in uçak gemisinde hiçbir şey değişmeyecek. İki toplum da birbirini istemediğini tescil etmiş olacak. BM ve AB, Ada’da tarafların ‘Evet’ diyene kadar referandum yapması konusunda ısrarını sürdürecek. Belki iki toplum da bu referandumlar sonucunda bir gün anlaşmaya ‘Evet’ deme konusunda ikna olacaklar. O güne kadar Türkiye, AB üyeliği konusunda bazı manevralarla yine kendine avantaj sağlayabilir. Ya da KKTC, uluslararası alanda kendini tanıyacak devletler bulabilir. Ama Rum kesimi için hem tavizler verilmesi gerekecek bir birleşmeden kurtulunmuş olunması hem de karşı tarafın ‘Hayır’ demiş olması nedeni ile en iyi ikinci seçenek. AB üyeliği ile Ada’nın zengin kesimi olarak kalmaya devam edecekler. İkna edilmesi gereken tek taraf olmaktan kurtulacaklar.

DEĞERLENDİRME

Matrikste yer alan R, R+1, R+2, R+3 değerleri, en kötüden en iyiye doğru, oluşan kombinasyonlardan Rum tarafının elde edeceği kazanç katsayılarını (payoff) işaret ediyor. T, T+1, T+2, T+3 değerleri ise Türk tarafının kazanç katsayıları. Ortaya çıkan katsayılara göre tarafların dominant (baskın) bir stratejilerinin olup olmadığına bakacak olursak:

Eğer Rum tarafı ‘Evet’ diyecek olursa, Türk tarafı için ‘Evet’ demek daha avantajlı (T+3 > T)

Eğer Rum tarafı ‘Hayır’ diyecek olursa, Türk tarafı için ‘Evet’ demek yine daha avantajlı (T+2 > T+1)

Bu durumda Türk tarafı için, Rumlar ne derse desin ‘Evet’ demek daha avantajlı olacağından, Türklerin dominant stratejisi ‘Evet’

Eğer Türk tarafı ‘Evet’ diyecek olursa, Rum tarafı için ‘Evet’ demek daha avantajlı (R+1 > R)

Eğer Türk tarafı ‘Hayır’ diyecek olursa, Rum tarafı için ‘Evet’ demek yine daha avantajlı (R+3 > R+2)

Bu durumda Rum tarafı için de, Türkler ne derse desin ‘Evet’ demek daha avantajlı olacağından, Rumların da dominant stratejisi ‘Evet’.

OYUN TEORİSİ NEDİR?

Oyun Teorisi, özetle insan davranışlarının oyunlar yoluyla açıklanabileceği fikrine dayalı bir matematik teoremi. Teoremi ilk düşünen, Macaristan doğumlu matematikçi John von Neumann. Neumann’ın 1928’te yazdığı bir makale ile ortaya çıkan düşünce, 1944’te Oskar Morgenstern ile birlikte yazdıkları ‘Oyunlar Teorisi ve Ekonomik Davranış’ kitabıyla bir teoriye dönüştü. Kitapla birlikte konu üniversitelere ders olarak girdi ve matematik bölümlerinde ‘Oyunlar Teorisi’ adıyla öğretilmeye başlandı. Teoremin gelişmesini sağlayan bir diğer matematikçi, ‘Akıl Oyunları’ (A Beautiful Mind) ismiyle yazılan kitaptan ve sinemalarda oynayan filmden de tanıdığımız John Nash. Oyun Teorisi, esas olarak iki teorem üstüne kurulu. Bunlardan birincisi, min-max olarak bilinen ve John von Neuman tarafından geliştirilen kuram, ikincisi ve çok daha önemlisi ise Nash tarafından oluşturulan ‘Nash Dengesi’.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!