Güncelleme Tarihi:
Hukukçular, dün yürürlüğe giren özel yetkili mahkemeleri tümüyle kaldıran Kanun gereğince Başbuğ hakkındaki tahliye talebine artık Ergenekon Davası'nda kararını açıklayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin değil, nöbetçi mahkemenin bakması gerektiğini belirtiyor.
Konuyu değerlendiren İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Şen, Anayasa Mahkemesinin, İlker Başbuğ'un tutuklama tedbiriyle ilgili bireysel başvurusunu incelediğini ve hak ihlalleri tespit ettiğini hatırlattı.
Anayasa Mahkemesinin başvuruyu kısa sürede sonuçlandırmasının son derece olumlu karşılanması gerektiğini vurgulayan Şen, diğer hak ihlali iddiasında bulunanlar ve özellikle tutukluluk tedbirinden mağdur olduklarını iddia eden tüm başvurucuların başvurularının da kısa sürede sonuca bağlanmasını beklediklerini dile getirdi.
Anayasa Mahkemesi'nin kısa kararında, gerekçeli kararın süresinde yazılmamasının, bu sürede başvurucunun tutukluluk durumunun ve tahliye talebinin görüşülmemesinin hak ihlali oluşturduğuna hükmettiğinin görüldüğünü ifade eden Şen, Yüksek Mahkeme kararında, hak ihlali yönünden gereğinin yapılması ve başvurucunun tahliye talebi hakkında karar verilmesi amacıyla karar örneğinin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verdiğini kaydetti.
İlker Başbuğ'un davasını gören yerel mahkemenin hem Anayasa Mahkemesinin hak ihlali tespiti kararı hem de dün yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanun uyarınca 15 gün içinde gerekçeli kararını tamamlamak zorunda olduğuna işaret eden Şen, "5 Ağustos 2013'ten bu yana yedi aydır beklenen gerekçeli karar artık tamamlanmalı ve dava dosyası Yargıtay'a gönderilmelidir. Yargılamanın makul sürede tamamlanamamasının ve sanıkların uzayan tutukluluklarının bir sebebinin de gerekçeli kararın dava dosyasına koyulamaması olduğu unutulmamalıdır. Gerekçeli karar yazımının gecikmesinin nedeni ne olursa olsun, bu durumdan özellikle tutuklu sanıkların olumsuz etkilendikleri tartışmasızdır" diye konuştu.
"Anayasa Mahkemesi kararı doğrudan tahliye yolunu açmaz"
Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararının, başvurucu yönünden doğrudan tahliyenin önünü açmadığını vurgulayan Şen, yerel mahkemenin, geciken gerekçeli karar yazımını bir an önce tamamlaması ve dosyadan el çektiği gerekçesiyle yapmadığı tutukluluk incelemesini tamamlaması gerektiğini söyledi.
Başbuğ hakkındaki tahliye talebi ve tutukluluk incelemesinin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılması gerektiğini ancak ortada "nevi şahsına münhasır bir durum" olduğunu belirten Ersan Şen, şu bilgileri verdi:
"Çünkü bu mahkeme, dün yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanun'la kaldırıldı. Mahkemede görevli hakimlerin 15 gün süreyle devam edecek gerekçeli karar yazımı ve dosya devirleri dışında kalan tüm yetkilerine de son verildi. Dolayısıyla mahkemenin bu 15 günlük sürede, devam eden kısıtlı yetkilerinin dışında dava dosyasının Yargıtay'a gönderilmesi dahil hiçbir tasarrufta bulunamayacağı anlaşılmaktadır. Başvurucunun tahliye talebinin İstanbul Nöbetçi Ağır ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılacak. Bununla birlikte 13. Ağır Ceza Mahkemesi, konunun hak ihlali tespitiyle ilgili olduğundan ve Yüksek Mahkeme tarafından gereğinin yapılması amacıyla kararın kendilerine gönderildiğinden bahisle tahliye konusunda bir karar da verebilir. Bu tür ilginç kural ve uygulamalar, bir hukuk devletinin olağan döneminde muhtemelen Türkiye Cumhuriyeti'nde gündeme gelebilir. Başvurucunun hak ihlali tespitine dair incelemeyi 13. Ağır Ceza Mahkemesi yapamayacaksa, milyonlarca sayfadan oluştuğu söylenen dava dosyasının bu incelemeyi yapmakla yetkili mahkemeye gönderilmesi gerekir, çünkü dosya incelenmeden tutukluluk şartlarının devam edip etmediği ile ilgili bir karar verilemez."
Ersan Şen, dün yürürlüğe giren Kanun ile kaldırılan özel yetki mahkemelerin görev alanına giren suçlardaki tutukluluk süresinin 10 yıldan 5 yıla indirildiğini hatırlatarak, "Böylece, yerel mahkemelerin karar tarihlerine kadar beş yıl tutuklu kalan sanıkların tahliyelerinin gerçekleşmesi gerekir. Dosyaları şu an Yargıtay'a gitmek üzere olan veya Yargıtay'a giden tutuklu sanıklardan, yerel mahkemelerince haklarında verilen kararlara kadar ağır cezalık işler sebebiyle beş yıl tutuklu kalanların tahliye edilmelerinin önünde bir engel gözükmemektedir" tespitini yaptı.
YARSAV Başkanı Arslan
Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Murat Arslan da AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının son dönemde yapılan en doğru iş olduğunu söyledi.
Bu mahkemeler üzerinden yapılan haksızlık ve hukuksuzlukların da giderilmesi gerektiğini ifade eden Arslan, "Siyasi iktidar gerçekten samimiyse bu mahkemelerdeki hakim, savcıları dağıtmalı ve geçmişe dönük ciddi bir soruşturma yürüterek oradaki kumpası ortaya koymalı" diye konuştu.
Anayasa Mahkemesinin İlker Başbuğ ile ilgili kararını da değerlendiren Murat Arslan, hukuk camiasının Yüksek Mahkemenin kararını tam anlamıyla okuyamadığını söyledi. Herkesin Mahkeme kararıyla ilgili hatalı yorum yaptığını ifade eden Arslan, Anayasa Mahkemesinin, yerel mahkemenin 5 Ağustos 2013'te karar verdiğini ancak 7 aydır gerekçeli kararını yazmadığını vurguladığını aktardı.
İlker Başbuğ'un avukatlarının, Ergenekon Davası kararının açıklanmasının ardından Başbuğ'un "görevsiz mahkeme tarafından tutuklandığı ve Yüce Divan'da yargılanması gerektiği" yönünde itirazda bulunduğunu anımsatan Arslan, yerel mahkemenin ise "karar verildiği gerekçesiyle" itirazı incelemeksizin reddettiğini belirtti.
Murat Arslan, "Anayasa Mahkemesi, yerel mahkemeye 'gerekçeli kararı yazman gerekiyordu, 7 aydır yazmadın. Eğer yazmış olsaydın ve dosya Yargıtay'a gitmiş olsaydı, Yargıtay görev yönünden, başvurucunun 'beni görevsiz mahkeme tutukladı' itirazını inceleyebilecekti. Sen 7 aydır gerekçeli kararı yazmayarak, yetkili bir merciye başvurma hakkını engelledin' diyor ve ihlal kararı veriyor" diye konuştu.
Anayasa Mahkemesinin, yerel mahkemeden "tahliye talebi hakkında karar vermesini" istediğini anımsatan Arslan, "Aslında Anayasa Mahkemesi, 'tahliye et' demek istiyor ama yetki olarak deme imkanı olmadığından kararı mahkemeye bırakıyor. Başbuğ'un tüm kalbimle tahliye olması gerektiğine inanıyorum, hatta hukuken de tahliye olması gerektiği kesin. Çünkü oradaki tutukluluk şartları oluşmamıştır, bir kere bu yönüyle tahliye olması gerekir" değerlendirmesinde bulundu.
Anayasa Mahkemesinin, ilk derece mahkemesinde devam eden özgürlükten yoksun bırakma kapsamındaki şikayetleri "süre aşımı" nedeniyle kabul edilemez bulduğunu da hatırlatan Arslan, şu tespitleri yaptı:
"Anayasa Mahkemesi, uzun tutukluluğu, makul sürede yargılamayı incelemedi. Çünkü Mahkeme 5 Ağustos'ta karar verdi ve kararla birlikte tutukluluğu da devam ettirdi. 5 Ağustos'tan sonra bireysel başvuruda bulunmak için geçen 1 aylık sürede bireysel başvuru yapılmadığı için bu konular incelenmedi. Sadece daha sonraki aşamada ortaya çıkan 'görevsiz ve yetkisiz mahkemece tutuklandığı ve Yüce Divan'da yargılanması gerektiği' yönündeki taleplere yönelik bir inceleme yaptı ve burada ihlal buldu. Anayasa Mahkemesinin niyeti son fıkraya bakıldığında çok net. Mahkeme, kararın gereğinin yapılması ve tahliye talebi hakkında karar verilmesi amacıyla dosyayı gönderiyor ve 'tahliye talebini de incele' diyor. Yani 'mümkünse tahliye et' diyor ama hukuken deme imkanı olmadığı için bu şekilde gönderiyor. Mahkeme, karara 'başvurucunun tahliye talebi hakkında karar verilmesi' ibaresini de ekleyerek niyetini ortaya koyuyor ama konuyu mahkemenin takdirine bırakıyor. Bana göre, zaten tutuklama koşulları ortadan kalkmıştır ve Başbuğ'un tahliye edilmesi gerekir."
Özel yetkili mahkemeleri tümüyle ortadan kaldıran Kanun'un da dün yürürlüğe girmesi nedeniyle Başbuğ ile ilgili tahliye kararının, Ergenekon Davası'na bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin yetkisinden çıktığını anlatan Arslan, Başbuğ ile ilgili tahliye kararının artık nöbetçi ağır ceza mahkemesince değerlendirileceğini ifade etti.
"Yeni bir döneme girildi"
Ergenekon ve Balyoz davasında bazı sanıkların avukatı Celal Ülgen da özel yetkili mahkemelerin tamamen kaldırılmasının çok önemli bir karar olduğunu söyledi. Ülgen, "Bu mahkemeler, hukuksuzluk demekti, işkence demekti, taraf tutmak demekti. Devletin resmi görüşünü zorla uygulamak demekti. Bu açıdan kaldırılması oldukça sevindiricidir" dedi.
Kaldırılan özel yetkili mahkemelerin yerini genel yetkili ağır ceza mahkemelerine bırakacağını anımsatan Ülgen, "Tutukluluk, adli kontrol, tahliye gibi konularda nöbetçi mahkemeler meşgul olacaklar düzenleme gereği. Ancak burada çok önemli bir husus var. Eğer yargının bağımsızlığını, hukukun üstünlüğü ilkesini önemsemezseniz, kurumsallaştırmazsanız, bütün genel yetkili mahkemeler o kaldırdığınız özel yetkili mahkemeler gibi çalışır ve artık yapacak hiçbir şeyiniz de kalmaz. O nedenle önce hukukun temeli, kaynağı, yargıçların atanmasını sağlayan nesnelliği sağlayan HSYK'nın bağımsızlaştırılması gerekir" değerlendirmesinde bulundu.
Yeni bir döneme girildiğini ancak, kuşkuların, kaygıların, sıkıntıların ve özel yetkili mahkemelerin yarattığı tahribatların devam ettiğini dile getiren Ülgen, yüzlerce sanığın özgürlüğünden mahrum bırakılmış şekilde parmaklıklar ardında bu işin düzelmesini beklediğini söyledi.
Anayasa Mahkemesinin İlker Başbuğ ile ilgili kararına İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin bakmayacağını, özel yetkili mahkemeleri kaldıran Yasa'nın Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla bu mahkemenin görevinin sona erdiğini belirten Ülgen, yasaya göre, 15 günlük süre içinde devir teslim işlemi yapılması gerektiğini, bu devir ve teslim işlemi yapılırken bu mahkemelerin dosyalarıyla ilgili her türlü koruma tedbirini o yer nöbetçi mahkemelerinin değerlendireceğini anlattı.
Kararla ilgili içerik tartışmasına da değinen Ülgen, "Bir kısım hukukçular 'sadece ihlali tespit etmiştir, bu nedenle gerekçeli karar yazılırsa ya da tahliyeye bir cevap verilirse bu iş düzelmiş olur, tahliyenin reddedilmesi de işin düzeltilmesidir, bu nedenle tahliyeye gerek yok' diyor. Böyle bir düşünce olmaz. Eğer bir Anayasa ihlali varsa o ihlalin kaldırılması o kişiye özgürlük verilmesiyle olur. Aksi takdirde koskoca Anayasa Mahkemesi böyle bir kararı vermeseydi de olabilirdi. Böyle bir şey olmaz, işin doğasına aykırıdır. O nedenle düşüncem bugün mutlaka İlker Başbuğ paşayla ilgili bir tahliye bekleyebiliriz" diye konuştu.
Kararın tüm Ergenekon sanıkları için geçerli olduğunu savunan Ülgen, buna karşın özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin görevi sona erdiğinden, değerlendirmeyi nöbetçi mahkemeler yapacağı için başvurunun şart olduğunu kaydetti.