Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin dört bir yanından binlerce arayan, destek için yanlarına koşanlar oldu. Her başsağlığında yaraları biraz daha kanadı, ama güçlü duruşlarından ödün vermediler.
GATA’da tören oldu. Askerlerin çelik sesli komutları oradakilerin tüylerini ürpertti, ama onlar kırılmadı.
Duru, henüz küçücüktü, cami avlusunda beklerken gelen herkes yanağını okşadı, üzercesine “Üzülme emi…” dedi, o çocukça gülümsedi.
Batu delikanlıydı. Babasının şapkası sanki kafasında değil onu tepeden tırnağa bir baba gibi koruyan zırhtı. Taziye için uzanan elleri öyle sert sıkıyordu ki, “biz güçlüyüz” diyordu.
Sema Hanım, sanki çocuklarının babasını yitirmiş bir anne değil, eşini uzun yol görevine uğurlayan gurur dolu bir eşti. Vakur, üzerinde dolaşan meraklı gözlere yumuşacık bakıyordu.
Duru, Batu ve Sema işte böyle dimdik durdular cezaevinden ölüm haberi geldiğinden itibaren.
Durdular, durdular, durdular…
Ta ki, Albay Murat Özenalp’in Bayrağa sarılı tabutu, önlerinden geçene kadar…
İşte o an, daha fazla direnemediler. Denetim, beyinlerden içinde fırtınalar kopan yüreklerine geçti.
Önce Duru bağırdı gidenin ardından, “Babacığım” diye. Sonra, o güç abidesi delikanlı Batu. Sonra da Sema Hanım…
Daha fazla direnemedi o güçlü üçlü. Ağladılar ama yıkılmadılar…
Kocatepe Camii’nin avlusunu dolduran herkesi yıkıp geçtiler.