Oluşturulma Tarihi: Eylül 22, 2002 00:00
5 Eylül 2002. Sabah. Bir televizyon kanalında gençlerle yapılan
seçim röportajı yayınlanıyor. Ses alma makinemi televizyonun önüne koyuyorum:'Oy kullanacağım için heyecanlıyım. Ancak önümdeki seçeneklere bakıp heyecanımı kaybediyorum. Hangi partiye baksam tutarlı bir tarafları yok. Büyük ihtimal boş oy kullanacam.''Yani bakıyorum, yani yeni oluşumlara bakıyorum, yeni oluşumların hiçbiri yeni oluşum değil. Elli yıldır siyasette var olan kimseler. İthal bir bakan atadılar başımıza, ona da inanmıyorum. Genç düşünen beyin bence pek fazla yok Türkiye'de.''Önce düşünme sistemlerinin değişmesi lazım insanların. Bu siyaset yüzünden günüm de rezil oluyor diyebilirim. Hayatımı yaşayamıyorum, istediğim gibi hayaller kuramıyorum. Çünkü sürekli tedirginlik.''Türkiye'nin şartlarında oy hiçbir şey ifade etmiyor. Yani, çünkü doğduğumdan beri sürekli aynı insanları görmekten bıktım. Ya birkaç değişiklik hariç tabii. Yani oy hiçbir şey benim için.''Türkiye şartlarında ne oy ne başka bişi benim için fark etmiyor. Bilmiyorum, kime verip ne kullanıyım ki? Ne verecekler?''Ben hiç kimseye oy vereceğimi düşünmüyorum. Boş oy atacam heralde. Çünkü inanmıyorum hiç kimseye.'Kadın sipikerin sesi:'İlk defa oy kullanacaklar için Bursa'da da, Eskişehir'de de durum farklı değil. Gençlerin en büyük korkusu işsizlik. Umutları yok ama istikrarlı bir hükümet ve eğitim sisteminin iyileştirilmesi en büyük dilekleri.'*Sadece gençlerde değil yetişkin seçmenlerde, háttá adları 'kocaman' gazete yazarlarında bile derin bir yanılsama var: Türkiye'yi bu hale yaşlı politikacılar, eski politikacılar getirdi. Bu nedenle eskilerin pabucu dama atılmalı yerlerine gençler gelmeli.Genç politikacı ne demek? Sokaktan toplanan genç erkekler ve kızlar mı? Elbette değil. Batı ülkelerinde, gerçek politikacı bir siyasal partide 15-18 yaşlarında başlar politik çıraklığa. Bunun kalfalığı, genç-ustalığı vardır. Seçilme yaşı istediği kadar 25 olsun, gerçek politikacılar 30 yaşından itibaren seçilme adayı olurlar. 35 yaşında bakan olan yok mu? Var. Ama ender. Politikacı için 'yaş' bir yatırımdır.Parti programı yenilenmeden bir politikacı kendi başına 'yeni'lenemez. Bu nedenle yeni ve genç olan partilerin programlarıdır. Politikacıyı, yenisini yazmaya da zorlayan parti programıdır. Bunu birinin söylemesi gerekirdi ama şimdiye kadar kimse söylemedi.*Kimsenin söylememesi bir yana, kararsız olmak, kimseye oy vermemek, sandığa boş oy atmak sanki büyük bir entellektüel zenginlik gibi sunuldu. Oysa tam tersi: Tam anlamıyla zihinsel tembellik ve sorumsuzluk.Yeni olan politikacının yüzü değildir, ağzından çıkan sözdür; ağzından çıkan sözün kaynağında duran parti ilkeleri ve programlarıdır, bir tür sözleşme önerisi anlamına gelen seçim bildirgesidir. Özellikle genç seçmen içinde bulunduğu lagarlıktan, tembellikten kurtulmak için en küçük çaba sarfetmiyor. Elbette programları okumuyor. Ama 'Oy vermem!' diyor. İktidarı beğenmiyorsan, duygularını değil aklını kendine rehber yapıp sana en yararlı olması gereken partiye oyunu verirsin. Bu da yetmez, oy verirken ülke dengelerini de gözeteceksin. Bunların hiçbirini yapmıyorsun. Tepinerek, 'Vermem de vermem!' diyorsun.Vermezsen verme be birader!*Genç seçmenin, bugün Almanya'da ilk kez oy kullanacak olan Türk kökenli genç Alman seçmenden (başta sorumluluk olmak üzere) öğrenmesi gereken çok şey var.
button