Güncelleme Tarihi:
İnsani ölçülerin artık neredeyse tamamen kaybolduğu Büyükdere Caddesi'ndeki gökdelenlerin sonuncusu olan İşbankası Genel Müdürlük binası inşaatı tamamlanmak üzere. 180 metrelik gökdelende saha formeni olarak çalışan İsmet Akgün oturduğu beş katlı apartmanı bile yüksek buluyor ama yine de gökdelenlerin yeşil alanın korunması ve yer tasarrufu için bir çözüm olduğunu söylüyor.
Her gün binlerce insan girip çıkıyor bu koskocaman binaya. Bodrum katlarıyla birlikte toplam 52 katlı gökdelenin dış cephesinde işleyen dört yanı tel kafesle çevrili inşaat asansörleri sanki herkesin yaptığı bir işi yapıyorlarmış gibi, sakin yüz ifadeli binlerce inşaat işçisini taşıyor yerden 180 metre yukarıya. Yaklaşık 1300 kişi her gün Türkiye'nin en yüksek, dünyanın ise sayılı yükseklikteki gökdelenlerinden olacak İşbankası Genel Müdürlük inşaatını, planlandığı gibi bu yılın sonunda bitirmek için çalışıyor.
Asansörlerde tipik inşaat işçilerinin yanı sıra kollarının altında evrak çantaları, pahalı markalarla donanmış kadın ve erkekler de yukarılara tırmanıyor. Sohbet konuları ayrı; asansörde rüzgarın uğultusuna vidalardan, panellerden sözedenlerle, katların yerleşim planlarını ve pazarlamasını tartışanların konuşmaları karışıyor. 180 metreden aşağı baktığınızda 4. Levent'in o bildik (ve artık yerini yavaş yavaş çok katlı binalara bırakan) bahçeli evlerini, kentin sınırlarına doğru uzayıp giden uçsuz bucaksız inşaat denizini ve aralarda kalan tek tük yeşil alanları görüyorsunuz; inşaat sahasında ise karıncalar kadar küçük görünen her biri ayrı iş pozisyonlarını temsil eden rengarenk baretlerin hareketlerini.
51 yaşındaki İsmet Akgün 30 yıldır inşaatla uğraşıyor. Yıllarca Almanya'da, Suudi Arabistan'da çeşitli inşaatlarda çalışmış. Evli, üç kızı bir oğlu var. Kızlarının üçü de evli, bu yıl askerden dönen oğlunu ise yeni nişanlamış. Karadenizli ama Karadeniz'le bir ilişkisi kalmamış. Şimdi İzmit'te oturuyor. İnşaatın başladığı 1996 yılından bu yana aynı yerde çalışmasına rağmen, şimdiye kadar eşini çalıştığı yere hiç getirmemiş. ‘‘Çünkü eve gittiğim zaman rahat olmak istiyorum,’’ diyor ve ekliyor, ‘‘geçenlerde televizyonda gördü, 'Senin paran bile zor geliyor. O yüksekte nasıl çalışıyorsun,' dedi. Ama burda 1200 kişi çalışıyor ve hiç kaza olmadı.’’
Saha genel formeni olarak çalışan İsmet Kalfa beş katlı bir apartmanda oturuyor ama bunun bile kendisine fazla geldiğini söylüyor. ‘‘Çok katlı binaları seviyor musunuz?’’ sorusuna ise, ‘‘Sevmiyorum,’’ cevabını veriyor. ‘‘Şurada otursanız mesela, çocuklarınızı muhafaza edemezsiniz her şeyden önce. Ne kadar balkonuna korkuluk da yapsan, acaba diyorsun, çocuk düşer mi! En güzeli en fazla 4 ya da beş kat. Onun üzerine çıkmamak lazım!’’ İsmet Akgün kendi hayatında çok katlı binalarla pek barışık değil ama yine de (belki de gökdelen inşaatında çalıştığı için) gökdelenleri destekliyor. Akgün, ‘‘Tek katlı iki katlı evlerle yeşil alanlar bitiriliyor; evler geniş alanlara yayılıyor. Burda elli katlı bina varken, orda aynı alanda iki katlı bina var; ne oluyor, yeri zaptediyor. Böylece yeşil alan kalmıyor. İstanbul artık bunu kaldırmıyor. Çocuğunu çıkarıp gezdireceğin yer kalmadı. Apartmanlara hapsoluyor insanlar’’ diyor.
Biz alışkınız
Şimdiye kadar en fazla 15 katlı binaların inşaatında çalışan İsmet Kalfa 180 metrede çalışmanın kendisi için çok fazla bir değişiklik yaratmadığını söylüyor. ‘‘Bizim için değişen pek bir şey yok. İnşaatlarda şöyle bir şey var, insan tepeden gelmeyip sürekli aşağıdan yukarı doğru çıktığı için bir alışkanlık oluşuyor. Sonradan gelip doğrudan tepede çalışmaya başlasaydık herhalde çok zor olurdu.’’ 1996'dan bu yana inşaatlarında hiç kaza olmamasıyla övünen İsmet Akgün'e, işçilerin bu kadar yüksekte çalışmakla aralarının nasıl olduğunu soruyoruz: ‘‘Eğer deneyimi yoksa zaten işçi doğrudan yüksekte çalıştırılmaz. Tansiyonu olabilir. Şahıs binası yapılırken doktor yok mesela; asla denetlenmiyor. İşçi tepeye çıkıyor, tansiyonu düşüyor, başı dönüyor sonra düşüyor aşağıya.’’ Özellikle küçük şirketlerin inşaatlarında ve özel inşaatlarda mutlaka kazaların olduğunu, son dönemlerde sadece büyük şirketlerde güvenlik önlemlerine dikkat edilmeye başlandığını söylüyor.
Tepe İnşaat-Turner Steiner ortak girişimiyle yapılan İşbankası Genel Müdürlük binası inşaatı Kasım 1996'da başladığında herkes ortaya çıkacak bu devasa yapının sadece maketi üzerinden tahminlerde bulunuyordu. Şimdi ise işin sonuna gelindi. Her ne kadar konuyla ilgili teknik çevreler yanyana dikilen bu gökdelenlerin bölgedeki ekolojik dengenin canına okuduğunu söylese de ‘‘Türkiye'nin Manhattan'ı’’ Büyükdere Ceddesi'ne birbiri ardına gökdelenler dikilmeye devam ediyor.