Şermin SARIBAŞ
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 04, 2004 00:03
Herkesin İstanbul Çapa’da körüklü bir otobüsün içinde patlayan bomba haberleriyle ilgili bilgisi, ‘yanlışlıkla’ patlayan bombadan ibaretken, Sevim Şahin adında bir görgü tanığının Habertürk’e anlattıkları kafaları karıştırdı.
Sadece kafaları karıştırmakla kalsa iyi; gazetecileri de birbirine düşürdü. Şahin’in iddiasına göre, polisler otobüsün içinde bomba olduğunu biliyordu ve şoförün yolunu keserek onu uyarmışlardı. Şoför kapıları açana kadar da bomba çoktan patlamıştı. 4 kişinin öldüğü, 21 kişinin yaralandığı bu olayda, polis bu tanığın ifadesine başvurmadı. Soruşturmayı yürüten savcı, Şahin’in üzerinde hiç durmadı. Herkes ona ‘kaçık’ gözüyle baktı. DHKP-C’nin ‘Kaza oldu, hatamızı kabul ediyor, halkımızdan özür diliyoruz’ diye açıklama yayınladığı olay, normalde DGM kapsamında olması gerekirken, DGM’lerin 30 Haziran tarihinde kapanmasıyla akıbeti de meçhul olan dosyalardan biri.
Sevim Şahin, iddialarını olayın olduğu ilk gün, telefonla Habertürk’e anlattı. Habertürk muhabiri Filiz Akgün olayı izlemek için olay yerine geldiğinde görgü tanığı bulmaya çalışıyordu. Tıbbi malzemeler satan bir dükkana girip, olayla ilgili bilgileri olup olmadığını sordu. Dükkandakiler bir arkadaşlarının o otobüste olduğunu söylediler. Muhabir, bahsedilen arkadaşlarıyla görüşmek istedi ve Sevim Şahin muhabirin ve kameramanın bulunduğu dükkána geldi. Yaşadıklarını kameraya anlatmayacağını sadece muhabirle konuşacağını söyledi. Muhabirin ısrar etmesi sonucu canlı yayına telefonla bağlanabileceğini söyledi. Sonra iddialarını kendisine bağlanan TRT’ye de anlattı. İddiaları o kadar çarpıcıydı ki, Habertürk onu mutlaka ekrana çıkarmak istiyordu. İki gün sonra Habertürk ana
haber bültenine çıkmayı kabul etti. Fakat şartı vardı; can güvenliği için peruk ve gözlük takacaktı.
Ekrana çıktığında, daha önce telefonla da anlattıklarını tekrar etti: ‘Otobüsün kapısına dayalı olarak ayakta duruyordum. Yolların boş olduğunu gördüm. Arkamızdan bir ekip arabası geliyordu ve ambulanslar vardı. Herhalde bir yerde yangın veya kaza oldu, yollar o yüzden boşaltıldı diye düşündüm. Fakat sonra polis arabası otobüsün önüne geçti, dur ihtarı yaptı. Daha sonra otobüsün şoför tarafına yanaştı ve otobüste bomba var diye eliyle işaret etti. Şoför panikledi. Otobüsü durdurdu. Kapıyı açmak için düğmeleri aramaya başladı ama şaşırdı. Kapılar açıldı, ben zaten kapıya dayandığım için önce ben çıktım. Sonra başkaları çıkmaya başladı. 10 saniye içinde de bomba patladı. Birazcık şüpheciyimdir, etrafıma bakıp bir takım şeyler düşünen insanımdır. Yolların boş olması, polisin orada olmasından şüphelendim. Polis olay olduktan sonra ifademizi aldı. Bu anlattıklarımı olayın sıcaklığıyla onlara anlatmadım. Onlar zaten nereden bindin nerede indin diye sorular soruyorlardı. Arkadaşımın dükkanına gittiğimde olayı anlatırken, bunları da hatırladım.’
Sevim Şahin’in bu iddialarından sonra kendisiyle konuşmak isteyen hiçbir gazeteciyle konuşmadı. Bir süre sonra da cep telefonunu tamamen kapattı. Bu haberin yapıldığı sırada Sevim Şahin’e hálá ulaşılamıyordu. Sevim Şahin öylesine sırra kadem basmıştı ki, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah bile Uğur Dündar’a verdiği röportajda şunları söylüyordu: ‘İstanbul polisi hiç böyle bir acemilik yapar mı? Otobüsün yaralı şoförü orada! İsteyen gider konuşur. Ayrıca görgü tanığı olduğunu iddia eden kadın nerede? Biz aradık ama bulamadık! Terör örgütü mensubu olmadığı ve sahte bir isimle konuşmadığı ne malum?’
Otobüs şoförü Erdem Kara da, ne polis ifadesinde ne de bizimle yaptığı görüşmede Sevim Şahin’in söylediklerini doğrulamadı. ‘Otobüs durağından yolcuları aldıktan sonra hareket ettim. Yeşil yanıyordu, orta şeride geçerek yola devam ettiğim sırada yakınımda bir patlama oldu. Yani o kişinin dediği gibi patlama sırasında otobüs durmuyor, hareket ediyordu. Hatta el frenini zorlukla çekip otobüsü durdurabildim. Kesinlikle bir polis arabası önümü kesip, bomba var diye işaret etmedi.’
Polisin ifadesini aldığı 14 görgü tanığını tek tek arayıp görüştüğümüzde de farklı bir durum ortaya çıkmadı. Otobüsün içinde şoförün hemen arkasındaki üçüncü sırada ayakta yolculuk yapan ve yaralanan Zeynep Gökalp (24) gördüklerini şöyle anlattı: ‘Ben de ön sıradaydım ama hiç polis arabası görmedim. Ambulans da görmedim ama orada ambulans olmasından daha doğal ne olabilir? Tam hastanenin karşısındaydık.’ Yine aynı otobüste olan ve şoförün hizasında üçüncü sıradaki tekli koltukta oturan Tuğba Karaca (20)’nın anlattıkları da şöyle: ‘Otobüs durağından kalktıktan bir süre patlama oldu. Polis şoförün yan tarafına geçip bir uyarı yapsaydı, önde olduğum için mutlaka görürdüm.’
Peki Sevim Şahin, yalan söyleyip kamuoyunu yanıltıyorsa bunun herhangi bir cezai müeyyidesi yok muydu?
Ceza avukatı Ergin Cinmen, yalan da söylese, yanlış da söylese biri böyle şeyler anlatıyorsa polis mutlaka onu bulup ifadesini almak zorunda. Sevim Şahin, mahkemede herhangi bir yalancı tanıklıkta bulunsaydı o suç olurdu. Ama burada mahkeme yok, gördüklerini ya da gördüğünü sandıklarını anlatıyor. Bu suç değil. Bunun herhangi bir cezai müeyyidesi yok’ diyor.
Bu olay bir delinin bir kuyuya taş atıp kırk akıllının çıkartmaya çalışmasına mı benziyordu? Bütün bu soruların cevabı, davanın akıbeti İstanbul Emniyeti’nin ‘terörist olmadığı ne malûm’ deyip de bulamadığı Sevim Şahin’in ortaya çıkmasına bağlı. Merakla bekliyoruz.
Gazeteciler restleşti
HINCAL ULUÇ (Sabah Gazetesi Yazarı)
Polis otobüste bomba olduğunu biliyor muydu?..
Habertürk TV’de Sevim Şahin adında bir kadınla konuştular... Kadının sözleri müthiş.. Ne vali, ne de polis böyle bir açıklama yapmadı o ana kadar. Polis otobüste bomba olduğu ihbarını almıştı da bunu mu yapmıştı? Hemen atv Haber Merkezi’ni açtım.. ‘Haber Türk’ü izliyor musunuz’ dedim.. İzliyorlarmış. Sandım ki atladılar. Gittiler, kadını buldular, alıp atv’ye getirdiler.. Sandım ki, kadını konuşturup, sonra Vali’ye, Emniyet Müdürü’ne bağlanacaklar. Sandım ki otobüs şoförünü, sandım ki, otobüse ‘Dur’ işareti veren polis arabasındaki görevlileri bulacaklar. Hayır. Hiçbiri yok...
MEHMET TEZKAN (ATV Genel Yayın Yönetmeni)
Hıncal Abi, atv asparagas yapmaz
Hıncal Uluç, ‘Bugün de atv Haber Merkezi’ni üzeceğim’ diye başlayan yazısında atv haberi yerden yere vurmuş. Baştan söyleyeyim; üzülmedik. Çünkü Hıncal Abi’nin yazdıkları gerçeği yansıtmıyor. Kadın anlatıyor... Yani polisin acemiliği bombanın patlamasına neden oldu. İddia müthiş... Haber atv’de yoktu, çünkü doğru değildi. Sabah’ta da, Hürriyet’te de yoktu. Soruyorum. Yüzünü bile görmediğimiz bir kadının söylediklerini hiçbir süzgeçten geçirmeden, doğrulatma ihtiyacı duymadan vermek mi dinamik habercilik?... Hıncal Abi, diyor ki; ‘Sandım ki otobüse dur işaretini veren polis arabasındaki görevlileri bulacaklar.’ Ben de diyorum ki, böyle bir olay yok. Otobüsü durduran polis aracı da yok. Otobüste bomba var diye bağıran polis de yok. Olmayan bir haberi olmuş gibi gösterip haber yapamayız.
MELİH MERİÇ (Habertürk Genel Yayın Yönetmeni)
Kadını biz icat etmedik
Sayın Mehmet Tezkan, haberi eleştirirken görgü tanığı için, ‘Yüzünü bile görmediğimiz bir kadın’ ifadelerini kullanıyorsunuz. İşte o kadın cumartesi akşamı Habertürk Ana Haber Bülteni’ndeydi...Sevim Şahin’i biz icat etmedik. O otobüsteydi. Bizden sonra TRT de Sevim Şahin’e bağlandı, aynı şeyleri TRT’ye de anlattı... O gün ana haber bültenlerine davet edildi. Sıradan bir vatandaş olduğu ve popülerite peşinde olmadığı için bültenlere çıkmadı... Haberci, polisin usulen yaptığı açıklamalarla mı yetinir? Size bilgi veren yetkililer bu iddianın asparagas olduğunu nereden anlamış?... O yetkililerden hiçbiri bu yazıyı yazdığım pazar günü saat 15.30’a kadar Sevim Şahin’i aramadı... Tanığa, ‘Gel bakalım, ne anlatıyorsun sen, ne gördün’ diye sormayan bir otoritenin verdiği bilgiye güvenmek mi habercilik?... Bize göre toplum bilgi aldığında, ne olup bittiğini tam olarak öğrendiğinde huzurlu olur. Bilgiler kendisinden saklandığında değil...