Güncelleme Tarihi:
Gazi Üniversitesinde düzenlenen toplantıda konuşan Arslankurt, 2008'de Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Nisan ayının “Dünya Otizm Farkındalık Ayı”, 2 Nisan tarihinin de “Otizm Farkındalık Günü” ilan edildiğini, her yıl Nisan ayı boyunca dünya genelinde otizmle ilgili araştırmaların teşvik edilmesi ve bilinirliğin artırılarak erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılmasının hedeflendiğini söyledi.
Otizmin, “doğuştan gelişen, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen nörolojik tabanlı bir durum” olarak tanımlandığını ifade eden Arslankurt, “Bugün otizm için etkili bir ilaç yok. Tek etkili yol eğitim. Erken tanı ve yoğun eğitimle otistik çocukların sorunlarının giderilmesinde büyük kazanımlar sağlanabilir” diye konuştu.
BM Temsilcisi Ahmet Parla da dünyada her 20 dakikada bir çocuğa otizm teşhisi konulduğunu belirtti. Otizmin, “Karmaşık ve çok değişikliklerle tezahür eden bir durum” şeklinde tanımlandığını anlatan Parla, otistik çocuk ve yetişkinlerin toplumda çeşitli engellerle karşılaştıklarını, ayrımcılığa uğradıklarını söyledi.
Parla, “Toplumun otizmin belirtileri konusunda bilinçlendirilmesi çok önemli. Otistik çocukların eğitimi için gerekli adımların atılmasının büyük önemi var” dedi. UNICEF Temsilcisi Lilia Jelamsci, Türkiye'nin de bulunduğu bölgede 5 milyon zihinsel engelli çocuğun yaşadığının sanıldığını belirterek, bu çocukların eğitim ve okula gitme hakkına sahip olmalarına rağmen bu haktan yeterince yararlanamadıklarını anlattı.
Bu çocukların sosyal yaşama daha fazla katılmasına yönelik UNICEF tarafından gelecek 5 yılda yürütülmesi planlanan projeler hazırlandığını ifade eden Jelamsci, Türkiye'de uygulanan gelişimsel pediatri modelinin önemine işaret etti.
UNICEF'in okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasına yönelik program da yürütüleceğini kaydeden Jelamsci, bununla özel eğitime muhtaç çocukların eğitilmesinin amaçlandığını belirtti.
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanı Bekir Köksal ise ABD'de yapılan bir çalışmaya göre, her 150 çocuktan birinin otizmden etkilendiğinin tahmin edildiğini söyledi. Otizmde eğitime erken başlanamamasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Köksal, Türkiye'de son yıllarda özürlülere yönelik çok sayıda düzenleme yapıldığını hatırlattı.
Otistiklerin hayat boyu kaliteli eğitim alması ve bu konuda farkındalık oluşturulmasının önemine işaret eden Köksal, “Türkiye'de özürlüler konusunda maalesef mesleki eğitimle ilgili sıkıntılar var. Bununla ilgili çalışmalar sürüyor. Mesleki eğitim özürlülerin istihdamı açısından çok önemli” şeklinde konuştu.
21 yaşında otizm tanısı kondu
Hollanda'da yaşayan, 4 yıl önce 21 yaşındayken otizm tanısı konulan Birsen Başar da deneyimlerini aktardı.
“Ben de Artık Fark Edilmek İstiyorum” isimli bir kitabı da bulunan Başar, şöyle konuştu:
“Türkiye'de bir çok aile benim otistik olduğuma inanmadı. Buna çok üzülüyorum. 'Tanı için 21 yaş çok geç' dediler ama 53 yaşında tanı konulan bile var. Yüksek öğrenim görmem ve bir işte çalışmam benim sorunlarım olmadığını göstermez. Gördüğüm eğitime göre daha düşük bir pozisyonda çalışıyorum. Benim mezun olduğum bölümü bitirenler, daha iyi işlerde çalışıyor ve daha yüksek maaş alıyor. Belki ben 10 yıl sonra o seviyeye gelebileceğim.”
Arkadaş edinmekte büyük zorluk çektiğini kaydeden Başar, okul yaşamında da benzer sıkıntılar yaşadığını anlattı.
Okuldan mezun olunca sorunların biteceğini düşündüğünü ifade eden Başar, “Ama otizm her zaman her yerde benimle beraber. Otizm nedeniyle zorluklar yaşıyorum, iletişim kuramıyorum” dedi. Tanı konulduktan sonra kendisinden yapamayacağı şeylerin istenmediğini kaydeden Başar, Hollanda'da ve Belçika'da otizmle ilgili çalışmalar yaptığını, aynı şeyleri Türkiye'de de başarmak isteğini söyledi. Başar, otizmle ilgili 2. kitabını da yazmaya başladığını sözlerine ekledi.