Gördüğümüz her şey, görme anındaki (farkına vardığımız ya da varmadığımız) çok özel algılarla birlikte hafızaya alınır. Bir kadını görürüz. Ama beyin o kadını, o andaki sesi, kıyafeti, parfümü, görevi, dini ve etnik özellikleri ile birlikte kaydeder. Üstelik buna bir de o kadını gördüğümüz mekan ve zamanı da ekleyerek, barkod benzeri bir kodlama ile sistemi ile gördüğümüz kadın ile ilgili özel bir dosya oluşturur ve onu paket olarak saklar.
Mesela kendimizi çok kötü hissettiğimiz bir anda, depremde, yangında veya herhangi bir doğal felaket anında gördüğümüz kadın, normal olarak mutlu bir anda gördüğümüz kadından çok farklıdır. İflas ettiğimiz gün, kanser olduğumuzu öğrendiğimiz gün, sınıfta kaldığımız ya da boşandığımız gün gördüğümüz kadın, en mutlu anımızda gördüğümüz kadından çok farklı bir kadındır.
Normal zamanda “Ya, şunu bana versene…” diye seslenen bir arkadaşımıza “Elbette, buyur…” diye cevap verirken; en kızgın anımızda, aynı titreşimlere ve dalga boylarına sahip “Ya, şunu bana versene…” ifadesi, beynimizi tırmalayan ve bizi öfkeden kudurtan bir ses halini alabilir. Ses aynı ses, ama tepkiler farklı. Görüntü aynı görüntü, ama tepkiler farklı. NLP’de bunu, adına “çıpa” dediğimiz çok özel uyarıcılarla açıklıyoruz. NLP’de ruh halinizi etkileyen ve sizde psikolojik bir değişiklik yaratan uyarıcıya çıpa diyoruz.
Hayatımızın sahibi olan bilinçaltımızda her an uykumuzu ve uyanık halimizi kameraya alan sayısız kameralar vardır. İçerideki kameralar biz uykudayken bile çekimdedir. İlkokul yıllarında yaptığımız “uyuyan arkadaşımızın yanında su sesi çıkartma” testini hepiniz hatırlıyorsunuzdur. Test işe yarar ve uyku dışarıdan gelen uyarıcılara tepki verir ve rüyaların akışı değişir.
Uyanık olduğumuz normal hayatta da durum bundan pek farklı değildir. En sevdiğimiz arkadaşımızla gittiğimiz yemekte, masanın örtüsünden restoranın dekorasyonuna, garsonların isimlerinden fonda çalan müziğe kadar bilinçaltı bunları topyekün (paket olarak) kaydeder ve depolar. Ama sevgilimizin gözlerine bakıp, okyanusları, hayatı, geleceği ve pembe pancurlu evlerde oynayan çocukları görmekten, arka fonda çalan müziği duymaya pek vakit yoktur. Çünkü bilinçli beynimiz, tüm bilincini aşkın kör olmuş gözlerine vermişve gözlerini de aşkının gözlerinde kaybetmiştir. Ama yine de kayıt devam eder. Ve siz gittiğiniz yerin lokanta mı, yoksa sahilde balık ekmek mi yediğiniz tekne mi olduğunun bile farkına varmamışken, 2. gün dinlediğiniz bir müzik birden bire sizde psikolojik bir uyarıcı etkisi gösterir. Ve aniden sevgilinizi hatırlarsınız. Aslında duyduğunuz müzik sizin tarzınız olmasa bile, sevgilinizle baş başa yediğiniz yemek boyunca çalan müzik, bilinçaltınızda o anda yaşadığınız anın muhteşemliğinden dolayı muhteşem bir müzik olarak çoktan kodlanmıştır bile. Ve siz farkına varmadan o gün dinledikleriniz beyninizin hit 10’u oluverir. Yediklerinizi hatır için yeseniz bile en sevdiğiniz yemekler haline gelebilir. Ve en sonunda kendinizi; “şurası göz göze geldiğimiz yer” şarkısına kaptırıp, “bana her şey seni hatırlatıyor” mısralarında sanal hayata adım atabilirsiniz.
SOICHIRO HONDA’NIN SIRRI
Japon Honda fabrikalarının kurucusu Soichiro Honda 8 yaşında iken Ford T marka bir otomobilin peşine takılır. Otomobillere o kadar çok merakı ve sevgisi vardır ki, 15 dakika boyunca araba nereye, Soichiro Honda oraya. Sonunda otomobil bir yerlerde durur. Soichiro Honda otomobilin yanına gider. Ellerini sıcak kaputun üstüne koyar ve motordan yere damlayan yağı koklar. Burnuna gelen koku, tam bir parfüm gibidir.
Ne demiştik? Kokladığınız şey çok kötü bir koku olabilir. Peki ama o koku eğer hayatta en çok sevdiğiniz otomobillerin yanık yağ kokusuysa? Dolayısı ile Bay Honda, koku ile ilgili sensörlerini araba ile ilgili mükemmel ve muhteşem hisleriyle sarmalar ve o şekliyle en güzel bir anı olarak paketler. Bu anekdota bakarak Honda fabrikalarında, arabalarında ya da elemanlarında Bay Honda’nın en çok değer verdiği özelliği tahmin edebilirsiniz. Ve onun evliliğinin nasıl olduğunu da…
Peki elimizde olmadan hayatımızı şekillendiren çıpaları, elimizde olacak şekilde planlı bir şekilde kullanarak, istediğimiz sonuçları almanın bir yolu yok mudur? Elbette var. ÖSS terapi işte tamı tamına öyle bir şey.
Arabaları sevmeyen birisi için yanmış motor yağı ne ise, öğrenciler için sınav, okul, öğrenci, öğretmen, ÖSS, üniversite, ders, sınıf, sıra, tahta, çalışmak, test, deneme, seviye tespit… v.s. v.s. de aynı şey. Sonuçta koşuldukları Gladyatör arabalarındaki yarış atı pozisyonlarından hiç de memnun değiller. Hayatları 180 dakikaya bağlı. 10-15 yıl, sadece ve sadece bu 180 dakika için yaşamayı, içlerine ve insanlıklarına sindirememiş durumdalar. Sınavın s’sini gördüklerinde, testin t’sini gördüklerinde midelerinin bulanması, içlerinin kararması boşuna değil. Bütün bunlar onların beyinlerinde stes ve gelecek kaygısı ile birlikte çıpalanmış ve paketlenmiş. Arşivlerinde sınav dendiğinde, olumlu anılarını çağırabilecekleri bir kayıt sistemi yok.
5 ALGI SİSTEMİ
İşte bu amaçla, sınava görecek öğrenciler için “ÖSS terapi” diye adlandırdığım çok özel bir beyin programlaması öneriyorum (Bütün bu uygulamaları sessiz sakin bir ortamda yapmanızı öneriyorum). Sınavda kullanacağınız çok özel bir kurşun kalem edinin (Özellik ifademden ne anlıyorsanız odur. Ama bu konuda birkaç ipucu verebilirim. Mesela en sevdiğiniz kişiden size o kalemi hediye etmesini isteyebilirsiniz. Görüntüsü en çok hoşunuza giden kalemi seçebilirsiniz. Yumuşak uçlu olmak kaydı ile, kalitesi, rengi ve görüntüsü ile ilgili özel bir seçimde bulunabilirsiniz. vs.).
Bu kalemin görüntüsüne dikkatlice bakarken, aynı anda başarılı olduğunuz mükemmel bir sınav anını düşünün (Aslında NLP’de en mutlu anınızı düşünün de diyebilirim. Ama en mutlu olduğunuz an, eğer okul dışı bir etkinlik ise, aynı anda sizi okul ile ilgili hedeflerinizden de soğutabilir).
Kaleme her bakışınızda, en başarılı sonucu aldığınız bir sınav anını düşünün. En mutlu olduğunuz, en sevindiğiniz, en muhteşem duygulara kapıldığınız geçmiş bir sınav anını düşünün. O anda gördüklerinizi görün, duyduklarınızı duyun, hissettiklerinizi hissedin. Kaleme her bakışta o muhteşem anı düşünmeyi tekrarlayın.
Kalemi yazı yazma pozisyonunda 3 parmağınızla yumuşak bir şekilde tutun. Tutma hissi, dokunma hissi parmaklarınızın ucundan beyninize doğru yükselirken, yine aynı şekilde başarılı olduğunuz mükemmel bir sınav anını düşünün. En mutlu olduğunuz, en sevindiğiniz, en muhteşem duygulara kapıldığınız geçmiş bir sınav anını düşünün. O anda gördüklerinizi görün, duyduklarınızı duyun, hissettiklerinizi hissedin. Kaleme her dokunuşta o muhteşem anı düşünmeyi tekrarlayın.
Kalemi yazı yazma pozisyonunda 3 parmağınızla yumuşak bir şekilde tutun. Bu sırada kaleme özel bir ses verdirecek şekilde (mesela kol saatinize tıklatarak ya da sıraya, kalemtraşa v.s. bir şeye tıklatarak kalemden bir ses çıkartın). Kalemin sesini her duyuşunuzda, en mutlu olduğunuz, en sevindiğiniz, en muhteşem duygulara kapıldığınız geçmiş bir sınav anını düşünün. O anda gördüklerinizi görün, duyduklarınızı duyun, hissettiklerinizi hissedin. Kalemden o sesi her duyuşta, o muhteşem anı düşünmeyi tekrarlayın.
Kalemin arka kısmına en sevdiğiniz parfümden hafifçe sıkın. (Parfümü kalemi tuttuğunuz yere sıkarsanız, parfümdeki yağ v.s. dolayısı ile eliniz kayganlaşabilir. Ve bu durum sizde bir rahatsızlık yaratabilir. Bundan korunmak için parfümü kalemin arka kısmına yakın bir yere sıkabilir, ya da kalemin silgi kısmına yakın bir yere parfüm sıktığınız bir ipliği sarabilirsiniz).
Kalemin kokusunu her kokladığınızda, en mutlu olduğunuz, en sevindiğiniz, en muhteşem duygulara kapıldığınız geçmiş bir sınav anını düşünün. O anda gördüklerini görün, duyduklarınızı duyun, hissettiklerinizi hissedin. Kalemden her sesi duyuşta, o muhteşem anı düşünmeyi tekrarlayın.
Kalemin silgi kısmına en sevdiğiniz gıdadan bir parça sürün. Aman dikkat, sarımsaklı çemen en sevdiğiniz gıda olabilir ama siz sınava girecek arkadaşlarınızı da düşünüp, mesela bir parça çikolata ile durumu kurtarabilirsiniz. Bu hem beyninizin daha iyi çalışmasına, hem de çıpanın amacına ulaşmasına yarayacaktır.
Kalemin arkasındaki çikolatayı (ya da çikolata sürülü yeri) her yaladığınızda, en mutlu olduğunuz, en sevindiğiniz, en muhteşem duygulara kapıldığınız geçmiş bir sınav anını düşünün. O anda gördüklerinizi görün, duyduklarınızı duyun, hissettiklerinizi hissedin. Kalemi dudaklarınıza her götürdüğünüzde, o muhteşem anı düşünmeyi tekrarlayın. Şimdi artık kalemi 3 parmağınızla hafifçe sıksanız bile aynı muhteşem duyguların oluşmasını gözlemleyin. Artık kalemi her tuttuğunuzda muhteşem anlarınızı yaşayacak ve stresinizi yok edeceksiniz.
Sınavdan önce bu egzersizleri her gün 3-5 kez tekrarlayın. Ama her seferinde aynı şeyleri, milimi milimine hep aynı şeyleri yapmaya azami dikkat gösterin. Sınav günü geldiğinde sabah kalktığınızda bu 5 maddeyi 1 kez tekrarlayın. Sınava girdiğiniz anda (henüz sınav başlamadan önce) bir kez daha tekrarlayın. Ve soruları çözmeye başladığınızda, sadece kalemi 3 parmağınızla hafifçe sıksanız bile aynı duyguları yeniden yaşayacaksınız. Sınav süresince kah kalemi parmaklarınızla hafifçe sıkarak, kah koklayarak, kah tadarak J ya da dikkatlice kaleme bakarak aynı duyguları yeniden yaşayabilirsiniz.
Böylelikle, adı stres ve kaygı ile özdeşleştirilmiş ÖSS’yi, en muhteşem anlarınızla eşleştirmeyi başarmış oluyorsunuz. Bir soru çözerken kaygılanma yerine muhteşem anlarınızı hatırlamış oluyorsunuz. Geçmiş başarılarınızı hatırlamış ve sınav süresince bunları defalarca yaşamış oluyorsunuz. Beyninizde var olan bilgileri dikkatlice kullanmak adına gerekli hormonları ihtiyaç duyduğunuz kadar salgılamış oluyorsunuz.
Bundan sonra bir sınav kağıdı gördüğünüzde, geçmişteki olumsuzluklar yerine gelecekteki başarılarınızı gördüğünüz muhteşem sınavlar diliyorum hepinize. Başarılar.
Münir Arıkan – Düşünce Öğretmeni ve NLP Trainer