OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 24, 2001 00:00
"OSMANLI" POLEMİĞİ(KIŞGÜNLÜĞÜ Diye Başlamıştım Ama…) Hastaydım. Tembel biri olarak diyebilirim ki evde geçirdiğim günlerden bir farkı yoktu geçen haftanın. Yapılacak ödevler, yazılacak yazılar vardı, gezip görülecek yerler, gülünecek sohbetler, sevilecek dostlar vardı. Olmadı; bir hafta boyunca hepsi askıya alındı. Şaka maka, ironik eleştiri yaftası altında hissediyorsunuz değil mi sayın okur kitlesi, yavaş yavaş nasıl da diğerlerine benzemeye başladım. Ama şimdi ben bu yazıyı sadece kendime iyi olduğumu söylemek için yazıyorum. Aslında benim bütün yazıları yazmamın altındaki temel amaç da budur. Birilerinin beni çok okuyup çok beğenmesi beni ilgilendirmiyor, gerçekten.... Söylemek istediğim şu sayın okur kitlesi: Ben, bugün ben yaşarken mutlu olmak için yazıyorum, yani ismimin benden sonra, benim olmadığım bir dünyada bir ya da bin kişi tarafından bilinmesi beni hiç ilgilendirmiyor. Yaşadığım ve kendime kurduğum dünyanın merkezinde ben varım ve böyle bencil bir adama göre içinde olmadığı bir dünya da yok demektir zaten. Bunu bu hastalık ve devam eden nekahet devresinde de çok iyi anladım. Şu anda tekrar nükseden baş ağrıma ve klavyenin üzerinde gittikçe yavaşlayan parmaklarıma rağmen yazmaya devam etmemin nedeni sadece sağlıklı olduğuma kendimi inandırmak. Evet bana da ilginç geliyor "gribal" bir rahatsızlığın beni bu üzmesi: "Olmaya devlet Cihan'da bir nefes sıhhat gibi" gibi birşeydi değil mi Kanuni'nin söylediği?.. Üzülmeyelim, sinirlenmeyelim: Bundan önceki günlük yazısında olduğu gibi hiçbir şeyden bahsetmemek niyetinde değilim. Kanuni dedik ya konuyu tarihe getirelim. Haftalar önce burada, Agora'da, çevirilerini okuduğumuz Levent Göktem'in tam deyimiyle "evlere şenlik" bir yazısı yayınlandı. Yazı "Deli İbrahim ve Osmanlı Devleti" diye bir başlık taşıyor, Deli İbrahim'den, IV. Murat'dan bahsediyor, onların "deliliklerini" ele alıyor ve şu satırlarla bitiyordu. "Osmanlı tarihi içinde sayısız idam, işkence, katliam var. Ama bizlere hep şanlı zaferlerden, erdemli sultanlardan söz ettiler. Hiçbir Osmanlı padişahı kötü değildi. Hepsi de birer melekti sanki. Oğullarını ve kardeşlerini öldürtenler, babalarını zehirletenler, harem kadınların sözleri ile devlet idare edenlerle dolu olan Osmanlı tarihinde bir Türk için övünecek bir yön bulmak pek güçtür. Osmanlı, Türk'ü ve Türklüğü inkar eden bir hanedandı. Türkler köylü sayılır, Türk dili sarayda konuşulmazdı. Hiçbir padişah annesi de Türk değildi zaten. Osmanlı'nın nesi Türktü diye araştırırsanız fazla bir şey bulamayacağınızı göreceksiniz. Türk'e en büyük değeri veren, yüce önder ve Tanrı'nın bu ülkeye cömert bir armağanı olduğunu düşündüğüm Mustafa Kemal
Atatürk'tür. Milleti "koyun sürüsü" olarak gören Osmanlı hanedanının köküne baltayı indirerek Türklere en büyük iyiliklerinden birini yapmıştır. Son Osmanlı hanedanı Vahdettin, bir Ä°ngiliz zırhlısı ile Malta'ya kaçarak canını kurtarmaya bakarken, o, akıl almaz bir idealizm ile memleketi, elinde hiçbir maddi güç olmadığı halde kurtarma çabasına giriÅŸmiÅŸtir. "Nutuk" içinde çok manidar bir cümle vardır. El yazısı ile kaleme aldığı "Nutuk"ta Atatürk, önce Beni hatırlayınız yazmış, daha sonra bu cümlenin üzerini çizerek asıl metinden çıkartmıştır. Milletinden bu kadarcık bir ÅŸeyi bile istemekten geri duran yüce bir insandır o. Onun ve ülküdaÅŸlarının bu ülke için yaptıklarını asla ödeyemeyiz. Ama, yıkılışını bayram olarak kutladığımız Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nun kuruluÅŸunu büyük törenlerle kutlamaya bir son verebiliriz diye düşünüyorum." Biliyorum, sayın okur kitlesi, yukarıdaki metin ve bu metin üzerine bir ÅŸey okumak oldukça sıkıcı olmalı. Ama inanın yazmak da sizinki kadar meÅŸakkatli bir iÅŸ. Uzun zaman boyunca sayın Göktem'in bu yazısını ele almamamın nedeni de bu zaten. Ama enerjimi toplayıp bu garip fikirlere cevap vermeliyim dedim kendime. Bu yazı Agora'nın sayfalarında bir "doÄŸru" gibi kalmamalı. Evet baÅŸla diyor aranızdan biri, böylelerine kulak asmayın diye defalarca söyledim… Söyleyin, ben istediÄŸim zaman baÅŸlarım, üstelik hastalığının nekahet döneminde alınganlığımın had safhaya çıktığını bildiririm sayın kitle! Åžimdi Sayın Göktem, madem size okul sıralarında bu "canavar" padiÅŸahlar birer "melek" olarak anlatıldı, hep onları muzaffer orduların lideri filan bildiniz bu Osmanlı nefretini nereden edinmiÅŸ olabilirsiniz? Bir kere resmi tarihin Osmanlı Hanedanından bir melekler silsilesi devÅŸirdiÄŸi külliyen yanlış? Lise kitaplarında Deli Ä°brahim veya "Duraklama", "Gerileme", "Dağılma", "Çöküş" gibi adlandırılan dönem padiÅŸahları için olumlu görüşler yoktur. Resmi tarihin memleket geçmiÅŸindeki tercihinin en önemli göstergesi üniversite giriÅŸ sınavındaki tarih sorularının dağılımıdır. Bakalım: 19 sorunun, 11'i Ä°nkılap Tarihi ile ilgilidir. Geriye kalan 8 sorudan ya 4'ü ya da 5'i Osmanlı tarihinden seçilir. Bu sorular da genelde süreç olarak "Dağılma" diye adlandırılan 19. Yüzyıl sonu ile 20. Yüzyıl başını kapsar. Bu rakamlar gösteriyor ki resmi tarihin arası Göktem'in sandığı gibi Osmanlı ile çok da iyi deÄŸildir. Tarih konusunda öğrencileri sınarken yedi asırlık bir dönemi deÄŸil yetmiÅŸyedi yıllık bir dönemi öncelikle tercih eder. Birincisinde dair olan tercihi de genelde onu olumsuzlayan "dağılma" dönemine iliÅŸkindir. Ayrıca, Ä°mparatorluk olan bir yapının hakim olduÄŸu etnik gruplar içinde birine dair bir tercihte bulunması manasızdır. Bugüne ve ulus-devlete iliÅŸkin kavramlarla dünü ve bir imparatorluÄŸu deÄŸerlendiremezsiniz! Osmanlı'nın "Türk"leri sevmemesi, Osmanlı'ya dair bir bakışın referansı olamaz. Korsan kitap tezgahlarında satılan "PadiÅŸah Anaları" gibi kitaplardan öğrenilmiÅŸ garip fikirlerle koca bir tarih deÄŸerlendirilemez. Sayın Göktem'le benim annem Türk olduÄŸu için çok daha mutlu, çok daha zeki miyiz Osmanlı padiÅŸahlarından. Neseb bağı Türklerde babadan kaynaklanır, Yahudilerde olduÄŸu gibi anneden deÄŸil! Onun için Levent Göktem hiç endiÅŸelenmesin: Ahfadı Türktür. Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'ta yazdığı cümleye ilk defa bu yazıda rastladım ben. Ama bu konuda ÅŸu bilgiyi vermek isterim. ÇoÄŸu Ankara'da olmak üzere, 1923'ten 1938'e deÄŸin bu memlekette 13 tane Atatürk anıtı yapılmıştır! Serdar Turgut'un deyimiyle: Bilmem anlatabiliyor muyum? Günlük yazısı olmak için fazla ciddi oldu galiba. Ama mevzudan ben de sıkıldım. Göktem'in diÄŸer yazdıklarını yukarıda öyle bırakıyorum. Bir çok cümle yoruma bile ihtiyaç duymuyor. Sanırım şöyle bir saptamayla bitirmek en iyisi. Milliyetçi ÅŸuur bir baÅŸkasına raÄŸmen varolabilir: bir baÅŸkası dediÄŸim öteki'dir. Rumlar, Bulgarlar, Sırplar Osmanlı'ya raÄŸmen kendi milliyetçiliklerini yarattı. Ancak aynı ÅŸey Osmanlı için geçerli olamazdı. Asırlardır kendine tabi olan milletlere raÄŸmen bir milliyetçi ÅŸuur inÅŸa edilemeyeceÄŸi açıktı, edilemedi de. Cumhuriyet'in ilk yıllarında evet ülkenin "tek dostu" yine kendisiydi, ama somut olarak bir öteki yoktu. Ben, Osmanlı hayaletinin bu anlamda Cumhuriyet ideolojisinin ötekisi olduÄŸunu savlıyorum. Levent Göktem'in yazdıklarını bu son söylediklerim üzerinden deÄŸerlendirmek sanırım olası polemiklerin önünü açacaktır. Hakan KAYNAR- 24 Ocak 2001, ÇarÅŸamba Â
button