Güncelleme Tarihi:
Trablus sabunu, Çiçek sabunu, Misk sabunu, Hünkari sabun, beyaz ve siyah Paşa sabunu, alaca sabun, kara sabun, kokulu sabun, Kandiye sabunu, Girit sabunu, Arap sabunu, leke sabunu ve fes sabunu... Bunlar Osmanlı İmparatorluğu'nda üretilen sabun türlerinin sadece birkaçıydı. Sabunun tarihi üzerinde çalışmış tek araştırmacı olan Dr. Gülden Sarıyıldız, temizlik maddelerinin başında gelen sabunun bilinmeyen geçmişini yazıyor.
İnsanların eski çağlardan beri kullandıkları temizlik maddelerinin başında akla öncelikle kül ve kil, daha sonraları ise sabun gelir. Sabunun hafif ve güzel kokusu hep temizliği ve saflığı hatırlatmış, sabun dolayısıyla temizliğin simgesi olmuştur.
Sabun esas itibarı ile ana maddesi olan nebati ve hayvani yağların veya yağ asitlerinin alkaliler ile kimyasal reaksiyonu sonucu elde edilir. Geçmişi ise M.Ö. altı binlere kadar uzanmaktadır. Önceleri tıpta hariçten tedavi edici olarak ele alınmış ve sonradan vücut temizliğinde kullanılmaya başlanır. Kullanım alanı ortaçağda genişler ve çamaşırların sabunla yıkanarak temizlenmesi başlanır. Bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkışında da dezenfektan olarak kullanılır.
Sabuna talep bu jekilde arttıkça üretimi de arttı ve sabuncular bir esnaf grubunu oluşturdular. 10. yüzyılda Bizans'ta esnaf loncaları içinde sabuncu esnafı grubu da vardı.
Sabunculuk, Osmanlı Devleti'nde de önemli bir imalat kolu oldu. Sabun esnafı özel zamanlarda tertip edilen törenlerinde yani esnaf alaylarında yeralmaktaydı. Osmanlılarda sabun imali ve tüketiminin oldukça yaygın olduğunu arşiv vesikalarından anlaşılmaktadır.
Osmanlılarda sabunla ilgili ilk düzenlemeler Fatih Sultan Mehmet, İkinci Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devri kanunnamelerinde görülür. Fatih dönemine ait Foça Sabunhanesi ile ilgili düzenlemede ve Yavuz devrine ait Trablus Sancağı Kanunnamesi'nde sabun konusunda hukuki düzenlemeler bulunur. Sonraki dönemlerde sabunun üretimi, kalitesi, fiyatı, kontrolü, ticareti ve sabuncu esnafı konularında oldukça fazla vesika ve düzenleme bulunması dikkat çekmektedir.
SABUN KOTALARI
Sabun, Osmanlı Devleti'nde 'sabunhane' denilen ve şahıslara ait olan imalathanelerde geleneksel yöntemlerle üretiliyordu. Sabunhanelerin yanında Şam'da olduğu gibi miri yani devlete ait sabunhaneler de vardı. Sabunun hammaddesi zeytinyağı ve içyağıydı ekonomik değeri olan ve tercih edilen sabunlar zeytinyağından imal edilenlerdi.
Osmanlı İmparatorluğu'nda sabun üretimi yapılan yerlerin başında Batı Anadolu ve Adalar, Şam, Halep ve Nablus gelmektedir. Bu yerler zeytin ağacı ve sabunun hammadesi olan zeytinyağının bolca bulunduğu yerlerdir. O dönemde en fazla sabun üreten merkezler ise Midilli ve Girit Adaları, Ayvalık, Edremit, Kemer Edremit, İzmir, Kızılcatuzla, Yunda Acası ve Urla'dır. Buralarda imal edilen sabunun büyük bir bölümü, bazı senelerde tamamı, saray, ordu ve İstanbul halkının ihtiyacını karşılamak üzere 'Dersaadet tahsisatı' olarak ayrılırdı.
Midilli Adası'nda çok miktarda zeytinyağı ve sabun imal edilirdi. Adanın başlıca gelir kaynağı zeytin, zeytinyağı ve bu zeytinyağından yapılan sabundu ama Midilli'deki sabunhanelerde imal edilen sabunlar kalite itibarı ile Girit sabunları ile mukayese edilemezdi. Bunun sebebi, Midilli zeytinyağlarının Girit zeytinyağları kadar kaliteli olmayışıydı. Midilli ayrıca zeytinyağını yeterince üretemeyen İzmir ve Ayvalık'taki sabunhanelerin zeytinyağı ihtiyacını da karşılamaktaydı.
SABUNUN İYİSİ GİRİT’TEN
Osmanlı Devleti'nde en kaliteli ve en çok aranan sabunlar Girit Adası, özellikle de Kandiye'de yapılanlardı. Kandiye sabunları temizlik ve iyi pişmiş olmaları ile nam salmıştı. Bu özelliklerinden dolayı Midilli ve Edremit sabunlarının üzerine 'Girit Sabunu' damgası vurularak taklit edilmiş ve bu durum Giritli sabuncuların şikáyetine sebep olmuştu. Hanya, Kandiye, Resmo başta olmak üzere Girit'te elde edilen zeytinyağının önemli miktarı sabun üretiminde kullanılmaktaydı. 18. yüzyılın ilk yıllarında Girit'te sabunhane sayısı birkaç tane iken, yüzyıl ortalarına doğru on mislinden fazla arttı ve adadaki sabunhanelerin adedi daha sonraki dönemlerde 45'e ulaştı.
Lübnan'daki Trablusşam kenti ve çevresi de zeytinyağının bolca bulunduğu ve sabun üretiminin de o nispette fazla olduğu bir bölgeydi. Özellikle Nablus, Kudüs, Rakka ve Şam sabunculuğun çok geliştiği ve sabun ihraç eden şehirlerdi. Buralarda sabunun geçmişi 14. yüzyılın oratlarına kadar gidiyordu. Anadolu'nun ve Mısır'ın sabun ihtiyacı da büyük ölçüde bu bölgelerden karşılanmaktaydı.
Sabunu çok meşhur olan ve sabun ihraç eden Halep'te 19. yüzyıl sonlarında 12 sabunhane mevcuttu. Halep ve civarında imal edilen sabunlar yerel ihtiyacı karşılamaları dışında, Avrupalı ticaret şirketleri ve büyük tüccarlar tarafından Suriye dışına ihraç ediliyordu.
Edirne ve Kudüs'te imal edilen 'misk sabunu' ise Osmanlı sarayına, sultanlara ve devlet ricaline sunulan değerli hediyele arasındaydı.
Arşiv belgelerinde Osmanlı sabunlarının cins ve adlarına da rastlamaktayız. Bunlar arasında Trablus sabunu, Çiçek sabunu, Misk sabunu, Hünkari sabun, beyaz ve siyah Paşa sabunu, alaca sabun, kara sabun, kokulu sabun, Kandiye sabunu, Girit sabunu, Arap sabunu, leke sabunu, fes sabunu ve Iraki sabungibi çeşitler vardır.
BAŞKENTİN SABUN MERAKI
Sabunun kalitesi, kullanılan malzemeye ve üretim tekniklerine bağlıydı. Zeytinyağının kalitesi, kullanılan suyun temizliği, katılan maddelerin oranı, pişirme teknikleri, sabuncu ustasının mahareti ve becerisi sabunun kalitesini belirleyen başlıca unsurlardı.
İstanbul'un yeme-içme ihtiyacının temini gibi sabun ihtiyacının karşılanması da Osmanlı idarecilerini sık sık uğraştıran bir sorundu. Zorunlu ihtiyaç maddelerinden sayılan sabunun İstanbul'a zamanında ulaştırılması ve sarayın, ordunun ve İstanbul halkının talebinin karşılanması için Osmanlı tarihi boyunca pek çok düzenlemeler yapılmıştı. Osmanlı topraklarında geleneksel sabunhanelerin yanısıra sabun fabrikalarının da kurulup seri üretime geçilmesi için 19. yüzyılın ikinci yarısının gelmesi beklenecektir.
Dr. Gülden Sarıyıldız
Trakya Üniversitesi Tarih Bölümü