Oluşturulma Tarihi: Haziran 09, 2004 00:00
Günümüzde çoğu insanlar, Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında ve de Hıristiyan ile Müslüman ülkeler arasındaki karşıtlıklarla fazla meşguldür. İdeolojik fanatizm ve bilgisizlik korkuya yol açıyor. Bu, kültür ortaklığımızın değişik bölümleri arasında ilişki ve işbirliğini sağlayan köprülere ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Türkiye böyle bir köprüdür. İdeolojik fanatizm ve bilgisizlik korkuya yol açıyor ve de düşman imajı yaratma sürecine katkıda bulunuyor. Bu tür korkulara karşı daha iyi mücadele etmemiz gerekiyor ve de düşman yaratmanın gerçekte temeli olmadığını göstermemiz gerekiyor. Bunun mümkün olduğuna inanıyorum.Müslümanlar, Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında, eğer birbirimizi tanıyor ve saygı duyuyorsak, anlaşmazlığa neden yoktur. Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika’nın büyük bir bölümünü kapsayan kültür dairesinde geniş bir yelpazede, fikirler, düşünceler ve bilgileri birbirimizle paylaştık.En önemli görevimiz, bu bölgedeki ülkeler arası, ortak değerlerimizin temelinde ortaklığımızı geliştirmektir. DİNLERARASI DİYALOG Son senelerde dinlerarası ve uygarlıklar arası bir diyaloğa gittikçe daha çok önem verilmiştir. Temel değerlere, insanlık değerine, emanet düşüncesine ve insanlık sevgisine önem veriyoruz.Buna rağmen, değişik din mensubiyeti bir çok zaman, anlaşmazlığa neden gösterilmiştir. Bu çok basit ve yüzeysel bir analizdir. Genellikle, dini inanç çarpıtılarak ve suistimal edilerek, nefret ve güvensizliği yaratmak için kullanıldığını ve onun uzantısında anlaşmazlık ve savaşların beslendiğini görüyoruz.Bunun yerine dinin, aradığımız çözümün bir parçası olması gerektiğini düşünüyorum. Bazı gezilerimde, bunu gerçekleştirmek için, dini liderleri toplantılara davet ettim veya ziyaret ettim. Bunu, örneğin, Saraybosna ve Beytüllahim'de yaptım. Bir çoğu bunu olumlu karşılıyor.Ön koşul hoşgörüdür. Diğer insanların inancına saygı gösterilmezse ve tam dini özgürlüğü olmazsa insanlık değeri ve de insan haklarından söz edemeyiz. Hepimiz, bizim gibi olmayanları, farklı gelenekler ve düşüncelere sahip olanlara tolerans göstermeliyiz. Aynı zamanda bazı şartlar öne sürmeliyiz. Bütün dünya dinlerinde var olan insanlık değeri ve de ondan vücut bulan insan haklarından fedakarlık edemeyiz.Ortadoğu’da, Asya ve Afrika’da bir çok insan “Batı'ya” güvenmemektedir. Bunu, biz “Batı'da” büyük ölçüde kendi hatamız olarak kabul etmek zorundayız. Demokrasi ve insan haklarına saygı talep ederken, kendimiz de bunları uygulamamız gerekir. Milliyet, din ve siyasi ayrım yapmadan herkesten bunu talep edebilmeliyiz.Dinlerde farklılıklar ve eşitliği tartışırken ortak değerlerimizi belirleyebiliriz. Tıpkı, yaratılışa saygı, insanlık değerine saygı, kutsallığa saygı ve kişisel sorumluluklar gibi ve birlikte sorunları tartışmaya devam etmeliyiz. Ortak değerler ve anlayış üzerine kurulu olarak insan hakları, barış ve gelişme konularında işbirliği yapabiliriz.AVRUPA, ORTADOĞA VE KUZEY AFRİKA ARASINDA ORTAKLIK Arap ülkelerinde insani gelişme konusunda Birleşmiş Milletler gelişim fonu raporları pek kaygılandırıcıdır. Raporlar, yoksulluğun, kaynakların eşitsiz dağılımın ve demokrasi ile insan haklarının yetersiz olduğu bir bölgeyi ortaya çıkarıyor. Rapor, bölgeden gelen kişiler tarafından yazılmıştır. Bu rapor, bölgede bir çok kişinin değişim istediğine dair işaretlerden sadece bir tanesidir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da bir çok devlet ve hükümet başkanları da zaten reform istediklerini dile getiriyorlar. Türkiye, bir çoğu için örnek oluşturmaktadır.Norveç ve Türkiye, diğer Avrupa ülkeleri gibi bu sürece katkıda bulunmalıdır. Gerek zorluklar altında yaşayan insanlar, gerekse kendi güvenliğimiz açısından ayırımcılığın büyümesine karşı pasif kalamayız. Özellikle Akdeniz'e ve Ortadoğu'ya sınır ülke olan Türkiye için bu açıktır. Norveç’in gözüyle bu durum aynı şekilde değildir, fakat günümüzdeki güvenlik tehditleri küresel olduğu için, ahlaki sorumluluğumuz komşu ülkelerimizde olup bitenler için ne kadar güçlü ise, Ortadoğu’daki olaylar için aynı güçlülükte olmalıdır.Akdeniz’in kuzeyindeki ülkeler, Ortadoğu ülkeleri ve Kuzey Afrika ülkeleri arasında ortak değerler ve ortak amaçlara dayanan işbirliğini desteklememiz gerek. Bu, ticareti, geliştirme, kültür, insan hakları konuları ve güvenlik sorunlarını içermelidir. Böylece, Akdeniz bölgesindeki var olan ekonomik ve sosyal farklılıkları ortadan kaldırmaya çalışabiliriz. Barselona süreci, Akdeniz ülkeleri ve tüm Avrupa Birliği'ni içeriyor. Bu nedenle, bu süreç, Akdeniz'in kuzeyindeki ülkeler, Ortadoğu ülkeleri ve de Kuzey Afrika arasındaki ortaklik için cok iyi bir çıkış oluşturmaktadır. Bu işbirliği ortak amaçlar ve herkesin sürece sahiplenme hakkı üzerine oturtulmuş ve de tarihin ürettiği kültür ortaklığının bölgesi içerisinde herkese açık. ENFORMASYON TOPLUMU Tarih gösteriyor ki, kültür dairemizin öğeleri içerisinden diğerlerinden bilgi devralmaya en açık olanlar, en hızlı gelişmeyi de kaydetmiştir.Bu bilgiye önem verilmelidir. Örneğin, orta çağda, Hıristiyanlık Ortadoğu’daki zengin Müslüman kültür şehirlerinden matematik öğrenmiştir. Yüzyıllar sonra olan enformasyon devrimi bu karşılıklı öğrenim sürecinin direk bir sonucudur.Bilgi, gittikçe önem kazanan bir rekabet faktörüdür. Yeni makinelere ve üretim mekanlarına yatırım yapmaktansa gittikçe yeni fikirlere yatırım yapılıyor. Enformasyon topluluğu, hoşgörü, merak ve eleştiresel yetenek gerektiren eğitim sistemleri öngörüyor. Eğitime olan bu talepler, barış ve insan hakları çalışmalarında olan taleplerle aynıdır. Bu nedenle eğitim, Ortaklık için, yatırım alanı olmalıdır.Bunun yanı sıra, iyi bir yönetim biçimi, aynı derecede önemlidir. Otoriter rejimler enformasyon toplumuna korkuyla bakar. Yeni teknoloji, enformasyon engellerini imha ediyor ve daha eşit yeni bir hareket düzeni getiriyor. Enformasyon toplumu daha açık bir toplumdur. Enformasyon akıcılığını engellemeye çalışan toplumlar dışta, sosyal ve ekonomik olarak geride kalır. Aynı zamanda sözde siber (cyber) suç olarak adlandırılan faaliyeti durdurmak için bazı düzenlemelerin getirilmesi gerekir. Bu konuya Ortaklık’da önem verilmelidir.Ben, Avrupa devletleri ile Akdeniz’in doğu ve güneyindeki ülkeler arasında, karşılıklı saygı ve paylaşmaya dayalı bir sahiplilik ortaklığına inanıyorum. Amaç, ekonomik ve sosyal farklılıkları azaltıp değişik halklar ve dinler arasında gerilimler yaratan düşman imajları ve stereotipleri imha etmek olmalıdır. Böylece, Müslüman ve Hıristiyan ülkeler arasında ve günümüzde yaşadığımız toplumlara ve kültur dairesine neden olan işbirliğini geliştirebiliriz.Kjell Magne BONDEVİKNORVEÇ BAŞBAKANI
button