Güncelleme Tarihi:
Turan, konferansa sayılı günler kala Ortadoğu’nun sıcak gündeminden yola çıkarak komitenin konuları arasında yer alan ve Birleşmiş Milletler (BM) ile Avrasya’daki Güvenlik Kuruluşları Arasında İşbirliği, Basra Körfezi’nde Artan Silahsızlanma ve Orta Doğu Üzerindeki Etkileri üzerine hem katılımcıların hem de ilgililerin dikkatini çekecek soruları cevapladı.
“KİTLE İMHA SİLAHLARININ YAYILMASI ORTADOĞU ÜZERİNDE KONTROLÜ GÜÇLEŞTİRECEK”
CSTO, OSCE, NATO ve SCO’ ya baktığımızda hepsinin öncelikle silahsızlanma, anti-terörizm, savunma işbirliği gibi konulara ağırlık verdiğini görüyoruz. Terör ve silahlanma karşıtı işbirliğine Avrasya düzeyinde ulaşmak gerçekçi bir yaklaşım olarak kabul edilebilir mi?
Turan: Söz konusu örgütlerin büyük çoğunluğu Avrasya’da esas endişe uyandıran bölgeleri dışında bırakıyor, günümüzde Ortadoğu’daki gerilim iyice tırmanmakta ancak bahsedilen örgütler Ortadoğu’yu kapsamıyor. Böyle bir tablo içerisinde bu kadar fazla sayıda örgütün masaya oturarak çözüm üretmesi elbette güç olacaktır, NATO’da ikili görüşmeler ile zor sağlanan silahsızlanmaya yönelik işbirliği bu kadar çok sayıda aktörün varlığı durumunda etkili bir şekilde gerçekleşebilse dahi pratikte uygulanması konusunda güçlükler ortaya çıkacaktır.
Günümüzde silahsızlanma konusundaki en büyük sıkıntı silahların yayılması ile ilgili ortaya çıkıyor. Yalnızca İran değil Ortadoğu ülkelerinin büyük çoğunluğu da nükleer güce sahip olma çabası içerisinde, egemen devletlerin de bu devletler üzerinde kontrolü olmadığı böylesi bir tabloda silahların yayılması problemi Ortadoğu ülkeleri kitle imha silahlarına ulaşınca daha da çıkmaza girecek, zira kontrol iyice zorlaşacak.
Günümüzde genişleyen kapsamıyla güvenliği düşünürsek; sürdürebilir kalkınma, eğitim, çevre kirliliğini engelleme, demokratik idare mekanizmalarının yürütülmesi gibi yeni güvenlik kriterleri bu kurumlarca nasıl ele alınabilir?
Turan: Avrasya ülkeleri göz önüne alındığında sürdürülebilir kalkınma ve çevre kirliliğini engelleme konuları birbiriyle çatışan iki kavram olarak önümüze çıkıyor. Söz konusu ülkeler gelişmekte olan ülkeler olduğu için kalkınma süreçlerini tamamlamak adına ucuz üretim ve rekabet gücünü çevreyi kirleterek sağlıyorlar. Birleşmiş Milletler’in bu ülkelerin gelişim sürecini yavaşlatmak adına müdahalede bulunması çifte standart olacağından Avrasya ülkeleri gelişimlerini tamamlayana kadar çevre konusundaki duyarlılıklarını artırmak mümkün olmayacaktır. İşbirliğinin en etkin görüleceği konu eğitimde olacaktır.
Ülkenin demografik yapısına bakıldığında genç nüfusu fazla olduğundan bu ülkelerin eğitilmesi, Avrasya ülkeleri üzerinde etki sahibi olmak isteyen gelişmiş ülkeler için de bir fırsat yaratacak. Günümüzde en çok tartışılan kavramlardan biri olan “demokrasi”; ortak bir tanıma sahip olmadığı için öngörülebilirliği de ortadan kaldırıyor. Avrasya ülkelerinin gelişiminde demokrasi ön plana çıktığı takdirde gelişmiş ülkeler doğabilecek güvenlik tehditlerini engelleme ihtimalini ortadan kaldırmış olacaklarından demokrasiden önce güvenliği birincil önemde tutmayı yeğliyor.
Basra Körfezi bölgesinde mevcut olan İsrail- Arap Devletleri- İran blokları arasındaki sürekli tehdit hissinin artan silahlanmaya etkisi olduğu düşünülürse, hangi koşullar altında bu üç blok aynı masaya oturabilir?
Turan: Söz konusu üç bloğun aynı masaya oturması kısa vadede gerçekleşemeyecek; çünkü bölgedeki sıkıntı bozulan güç dengelerinden kaynaklanıyor. Yakın zamana kadar İsrail nükleer alanda, Arap Devletleri finansal açıdan, İran ise her ikisi bakımından da güçlü durumda iken İsrail artık nükleer güç olarak lider konumunu korumuyor, bu durumda Arap Devletleri ve İran arasındaki işbirliği de İran’ın kendisini temel aktör olarak görmesinden dolayı güçleşecek.
Mevcut güvensizlik, bloklaşma ve silah yarışı düşünüldüğünde durumu daha stabil ve barışçıl bir noktaya getirmek için ortaya konabilecek en gerçekçi çözüm önerisi ne olabilir?
Turan: Bölgede dengeyi yeniden sağlayabilmek için izlenebilecek 2 yol var, ya bu ülkeleri destekleyen ABD bölgede askeri varlığını artıracak, ki ABD’nin mevcut politikası ve yeni yapısı bu çözüme sıcak bakmıyor. Bir diğer çözüm ise ABD’nin bölgeyi kendi sorunlarını halledebilecek hale gelene kadar güçlendirmesi, bu noktada karşımıza silah alışverişi çıkıyor; ancak dengeler yerine oturmazsa silahlanma da çözüm olmayacak çünkü olası bir çatışmanın tırmanma olasılığı geçmişe göre şu an çok daha yüksek.
“KÜRESEL SİYASETİ GENÇLER YÖNLENDİRECEK”
MUNTR 2011 açılış seremonisinde katılımcılara detaylı olarak konu hakkında bilgi verecek olan Kürşad Turan aktör sayısı giderek artan küresel siyaset içinde gençliğin rolü ile ilgili olarak şu ifadeyi kullandı:
“Küresel siyasette artık devlet altı grupların önem kazanmaya başladığını ve iç aktörlerin dış ilişkilerde daha fazla rol oynadığını kabul ediyoruz. Bu rolü oynayacak olan kişiler gençler, bu tarz simülasyonlar gençlerin siyasete olan ilgilisini de artırarak iyi bir öğrenme modeli oluşturuyor.”
Turan ayrıca, Ortadoğu’daki gerilimin sebebini 2 başlık altında toplayarak ekonomik sıkıntıların ve kentleşmeyle beraber etkinliği azalan aşiret ve kabilelerle işbirliğinin yetersiz kaldığı Kaddafi’nin muhalefetin baskısını kaldıramamasının gerilimi artırdığı üzerinde durdu. Ürdün ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin ayaklanmaları hafif atlatmasını ise katılıma imkan veren sisteme ve verilen ekonomik tavizlere bağlarken önümüzdeki günlerde Şii nüfusun muhalefeti ile karşı karşıya kalabilecek olan Bahreyn ve merkezden bağımsız hareket eden İslami grupların yoğunlukta olduğu Yemen’de de gerilimin tırmanacağına dikkat çekti.
MUNTR 2011 AÇILIŞ SEREMONİSİNDE ÖNEMLİ İSİMLER
Doç. Dr. Kürşad Turan, Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği görevlisi Metin Çörabatır ve Birleşmiş Milletler Türkiye Ofisi yetkililerinin konuşmacı olarak katılacağı MUNTR 2011 Açılış Seremonisi 7 Mart 2011 14.30’da Antalya AKKA Antedon Otel’de basın mensuplarının da katılımına açık olarak gerçekleşecek.
Zeynep GÜRCAN
MUNTR 2011
Medya Direktörü