Güncelleme Tarihi:
Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas’ın Eylül ayında Bileşmiş Milletler’de bağımsız Filistin devleti kurulması yönündeki teklifinin ardından, son haftalarda hem Abbas hem de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Avrupa’yı baştan aşağı dolaşarak liderlerin nabzını tuttu. Ancak bu iki lider geçen bahardan bu yana Washington’ı ziyaret etmemişti.
Bazı ABD’li yetkililere göre, Başkan Obama’nın Mayıs ayında yaptığı “Ortadoğu’daki düğümü çözmek için, Filistin’in sınırlarını belirlemenin atılacak ilk adım olduğu” yönündeki talihsiz açıklamadan bu yana, Beyaz Saray dikkatleri üzerine çekmeyecek bir Ortadoğu siyasetini tercih etti.
AVRUPA BM’DE KRİTİK ROL OYNAYACAK
Avrupa’nın bölgedeki rolünün artmasının sebebiyse ABD’nin bu gönülsüzlüğünün yanı sıra Birleşmiş Milletler’deki Filistin seferberliğinin tuhaf dinamikleri.
Çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerden 100’den fazla ülkenin destek vermesi beklenen, ABD’nin ise karşı çıkacağına kesin gözüyle bakılan ‘Filistin’in tanınması’ kararında İngiltere, Fransa ve Almanya’nın oylarının değişkenlik arz ettiği için sonuçta belirleyici olacağı düşünülüyor.
NATO’nun Libya’daki askeri operasyonunda da başrollerden birini alan Avrupa için, bölgede etkin olma şansı oldukça memnuniyet verici. Fakat bu durum, İsrail’in veya Filistinlilerin yanında taraf olan Avrupalı ülkelerin kendi aralarında fikir ayrılığına düşüp bölünme riskini de beraberinde getiriyor.
Ekonomik darboğaz yüzünden zaten gergin olan Avrupa Birliği ülkelerinin ihtiyacı olan en son şey böyle bir anlaşmazlığa düşmek. Filistin konusunda ise şimdiden Almanya ve İtalya’nın karşı, Fransa ve İspanya’nın çekimser, İngiltere’nin destekleyici tutumlar sergilediği biliniyor.
TANIMA KOZU
Avrupalıların gözünde Filistin’in tanınması seçeneği İsraillileri müzakere masasına döndürmek için etkili bir koz. Filistin’in tanınıp-tanınmaması sorununda İsrail’i müzakere masasına oturtmak için ABD Başkanı Obama’nın Başbakan Netanyahu’nun, Obama’nın Mayıs ayında gündeme getirdiği 1967 sınırları formülüne, Filistinlilerin de İsrail’i bir Yahudi Devleti olarak tanıyacak olması sebebiyle gitgide daha sıcak bakmaya başladığı söyleniyor.
Geçen hafta, ABD böylesi bir taviz için Avrupa Birliği, BM ve Rusya’nın da bulunduğu barış dörtlüsünün desteğini almak amacıyla harekete geçti. Dörtlünün desteği sağlanırsa, hem her iki tarafa da uzlaşma için gerekli baskı yapılmış ve hem de Filistinlilerin tansiyonu düşürülmüş olacak.
“DİPLOMATİK TSUNAMİ”
Filistin ile BM’nin görüşmesi yakında gerçekleşecek olmasına karşın, kimse nasıl geçeceği hakkında tam olarak bir şey öngöremiyor. İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, ülkesinin bir “diplomatik tsunami” ile yüz yüze olduğunu ifade ediyor.
ABD, Avrupalı müttefikleri ve Filistinlilerle, “Filistin’i tanıma” kararının sebep olabileceği, Güvenlik Konseyi’nin Filistin’e yollanan yardımları kesmesi gibi olumsuz ihtimalleri ortaya koymak için çalışıyor.
Filistinli liderler tanınma yönünde ısrarcı olmakla birlikte, bunun, BM Güvenlik Konseyi yerine Genel Kurul’a üyelik dışı statü için dilekçe sunmak ve böylece ABD vetosunu atlatmak gibi daha az agresif yollarının olduğunu ifade ediyor.
FİLİSTİNLİLERİN ÖNÜNDEKİ ÜÇ SEÇENEK
Filistinliler, müzakereler hususunda Başkan Obama’nınkini andıran bir teklifte bulunabilir, İngiltere ve Fransa gibi büyük ülkelerin müdahil olmasına gerek kalmadan daha yumuşak bir çözümü yolunu takip edebilir yahut böyle bir yoldan uzaklaşmayı tercih edebilirler. Eğer, sürece Güvenlik Konseyi ile devam ederlerse, Avrupalılar Başkan Obama’nın prensiplerini de içeren bir alternatif bir çözüm sunabilir.
Daha önce Ortadoğu Dörtlüsü’nün Kudüs büro şefliğini de yapan Council of Foreign Relations analisti Robert Danin, “ABD kartlarını masaya açtı, ama Avrupa hala bunu yapmadı” dedi.
Danin, “Eylül’e kadar olan süreç sayılarla değil, Batı’nın nerede duracağıyla ilgili” şeklinde konuştu.
*New York Times'ın "As U.S. Steps Back, Europe Takes Bigger Role in Mideast Peace Push" başlıklı makalesinden derlenmiştir.