Güncelleme Tarihi:
İstanbul’daki toplantı da bu açıdan çok farklı olmadı. Swissotel’in en büyük salonunda, iki saat önce “Avrupa Bütünleşmesinin Geleceği” tartışıldığı sırada sandalyelerin ancak üçte biri doluyken “Arap Baharı Sonrası: Yeni Jeopolitik Bağlam” başlıklı panelde neredeyse oturacak yer yoktu.
Bu durum Twitter’a da yansıdı. Arap Baharı toplantısı, hakkında en fazla “canlı yayın” tweet atılan oturum oldu.
New York Times yazarı Thomas Friedman’ın moderatörlüğünü yaptığı panelde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ürdün Başbakanı ve Savunma Bakanı Fayez Tarawneh, Tunus Dışişleri Bakanı Refik bin Abdusselam, Coca Cola CEO’su Muhtar Kent ve Gallup Müslüman Çalışmaları Başanalisti Dalia Mogahed Arap Baharı’nın nedenlerini ve sonrasını tartıştı.
“YEŞİLDEN KIRMIZIYA”
Arap Baharı’nı hem bir noktaya kadar kendi sınırları içinde hem de komşularında yaşayan Ürdün’ün başbakanı Tarawneh, “Arap Baharı’nın rengi yeşilden kırmızıya dönüyor” uyarısını yaptı; ancak kendi ülkesinin hayata geçirdiği siyasi ve ekonomik reformlarla yeşil kalmaya devam edeceği sözünü verdi.
Tunus Dışişleri Bakanı Abdusselam da ülkesindeki başarılı Arap Baharı deneyiminin getirilerini anlatırken, demokrasi yolunda adım adım ilerlediklerini söyledi. Abdusselam bu süreçte Tunus’un karşı karşıya olduğu asıl büyük sorunun özellikle gençleri pençesine alan işsizlik olduğunu söyledi.
İSTİHDAM BAŞ MESELE
Coca Cola CEO’su Kent ile Gallup Analisti Mogahed de kendi gözlem ve incelemelerinden yola çıkarak benzer sonuçları dinleyicilerle paylaştı. Kent ve Mogahed, bölgede istihdamın artırılmasının önemini tekrar tekrar çizdi.
Özellikle Mogahed, Arap Baharı’nın yaşandığı ve arkasından seçimlerin yapıldığı ülkelerde düzenledikleri anketlerden çok ilginç bir sonuç çıktığını ifade etti: İster liberal, ister İslamcı partilere oy versin, insanlara “Yeni hükümetten beklentiniz ne?” sorusu sorulduğunda yanıt değişmiyor. “Ekonomik gelişme, istihdam, eğitim.”
Bununla birlikte Mogahed, Arap Baharı’nın sadece sosyal ve ekonomik sebeplerden dolayı gerçekleşmediğini de vurgulayarak, “2000’lerin başında bile insanlara Batı’nın nesine özeniyorsunuz dediğimizde özgürlük ve demokrasi yanıtları çoğunlukta olurdu” diye konuştu.
Mogahed, Friedman’ın Arap Baharı’nın yarattığı yeni konjonktürün ABD’nin bölge politikasını nasıl etkilemesi gerektiği sorusu üzerine de şöyle konuştu: “ABD’nin artık bölgedeki ülkelere ataerkil bir tavırla yaklaşmak yerine, bu ülkeleri ortak olarak görmesi gerekiyor.”
KOMŞULARLA SIFIR SORUN VE SORUNLU KOMŞULAR
Sıra Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na geldiğinde Friedman ilginç bir yorum yaptı: “Türkiye’nin kısa bir süre öncesine kadar komşularla sıfır sorun politikası varken, son dönemde sadece sorunları olan komşuları oldu. Peki bundan neler öğrendiniz?”
Davutoğlu, Friedman’ın sorusuna verdiği yanıtta, Türkiye’nin Arap Baharı’nın başından beri sürdürdüğü tutumu bir kez daha tekrarladı: Bu tarihin doğal akışıdır. Bölgedeki iktidar odaklarının Soğuk Savaş ortamını demokrasiye tercih etmesi nedeniyle, bu uyanış 20 yıl gecikmeyle yaşanmaktadır. Bölgemizde Soğuk Savaş sona eriyor. Kazanan diktatörler değil, sokaklara dökülen gençler olacak.
Dışişleri Bakanı, Mısır’ın devrik lideri Hüsnü Mübarek ile Tunus’un devrik lideri Zeynel Abidin Bin Ali’yi de “Twitter çağının daktiloları” olarak nitelendirdi.
SURİYE KONUSUNDA ÇAĞRILAR YİNELENDİ
Bununla birlikte, elbette ki panelde üzerinde en yoğun konuşulan konu Suriye sorunu oldu. Özellikle Davutoğlu ve Tarawneh, ülkelerinden kaçan Suriyelilerin sığındığı komşu ülkelerin temsilcileri olarak Dünya Ekonomik Forumu’ndan uluslararası kamuoyuna bir kez daha kararlı ve ortak hareket etme, Suriye’deki iktidara ve muhalefete kararlı mesajlar gönderme çağrısı yaptı.
Hem Tarawneh hem Davutoğlu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Çin ve özellikle Rusya’nın vetoları dolayısıyla etkili kararlar alınamamasını eleştirirken, Ürdün Başbakanı durumu ABD ile Rusya arasında yeni bir Soğuk Savaş dönemi olarak nitelendirdi.
“Tünelin sonunda ışık görmüyoruz” diyen Taraweh, muhaliflerin silahlandırılmasının da Ürdün’ün dış politikasına kesinlikle aykırı olduğunu söyledi.
Davutoğlu ise geçtiğimiz yıl Ocak ayında Başbakan Tayyip Erdoğan’la birlikte Halep’e yaptıkları ziyarette Suriye lideri Beşar Esad’la yaptıkları görüşmeyi ve Ankara’nın Şam’a verdiği tavsiyeleri anlatarak, “Esad o zamanlar elinde olan fırsatı kaçırdı” diye konuştu.
“BM NATO’YA DEVREDERSE…”
Friedman’ın “Suriye’ye BM güçleri girmeli mi?” sorusuna ise en net yanıt panel katılımcılarından değil dinleyicilerden geldi.
Mısır’daki başkanlık seçimlerinin en güçlü adaylarından, Arap Birliği eski Başkanı Amr Musa, “Asıl mesele BM’nin bir askeri müdahale gerçekleştirip gerçekleştirmemesi değil, BM’nin böyle bir müdahaleyi gerçekleştirmesi durumunda bunun sürdürülebilir olup olmadığı” dedi.
Musa, BM’nin müdahale kararı alıp kontrolü Libya’daki gibi NATO’ya bırakması durumunda çok ciddi sorunlar yaşanacağını belirtti.
MISIR’DA DURUM NE OLACAK
Musa ile toplantının ardından kısa bir sohbet de yaptık. Kendisine Friedman’ın “Mısır seçimlerinde 30 milyon oy alan insan” sözlerini hatırlatarak ülkesinde bundan sonra ne olacağını sordum ama Musa ser verdi sır vermedi.
“İki adayın da şansı yüzde 50, seçim ortada” diyen Musa kendisinin de duruma göre bir adayı destekleyebileceğini ancak henüz buna karar vermediğini söyledi.