Barış MUTLU
Oluşturulma Tarihi: Kasım 22, 2002 02:10
Yunanca'da bozuk çalgı anlamına gelen buzuki, Orhan Osman'ın ellerinde renkten renge giriyor. Öyle ki, Orhan Osman bütünleştiği enstrümanını bazen bir kemençe, bazen de bir bağlama gibi çalıyor. Orhan Osman her cuma ve cumartesi gecesi Taksim'deki Shaman'da çıkıyor.
Orhan Osman'ın rebetiko öyküsü bir gün kulağına bir rebetiko parçası çalınmasıyla başlamış. Bu sesle Orhan Osman'ın dünyası değişmiş ve hemen annesine koşarak buzuki istemiş. Annesi de başından savmak için ‘kendin yap’ demiş. Orhan Osman bunu ciddiye almış ve bulduğu bir tahta parçasına iki çamaşır ipi çivilemiş, başlamış çalmaya.
1976'da Almanya'da doğan Orhan Osman, aslen Gümülcineli. 26 yıllık yaşam öyküsü de bir göç günlüğü gibi. Bielefeld yakınlarında başlayan serüveni, önce Atina'ya daha sonra Amerika'ya ve nihayetinde İstanbul'a kadar uzanıyor.
Ailesi Yunanistan'a dönerken babası Almanya'yı unutsun diye Osman'a gerçek bir buzuki almış. Aradan zaman geçmiş ve bu arada Orhan Osman ergenlik yıllarında garson olarak iş bulmuş. Çalıştığı mekansa, Atina'da tavernaların merkezi konumundaki Akropolis. Taverna çalgıcılığına ilk adımını atması da yerli filmleri aratmayacak türden. Garsonluk yaptığı yerin yetmiş yaşlarındaki buzuki sanatçısı bir gün rahatsızlanıyor ve Orhan Osman sahneye çıkmak için adeta yalvarıyor. Böylece garsonluktan müziğe yumuşak geçiş yapıyor.
Orhan Osman genç yaşına rağmen Atinalı rebetiko hastalarının gözdesi oluyor, kendisine takılan isim de ‘Orhanaki’. Müşterilerin kendisinden yeri geldiğinde yetmiş seksen yaşındaki şarkıları istemesi genç sanatçıyı başlarda zor durumda bıraksa da yılmıyor. Zaman geliyor, eve kapanıp günde 10 saat buzuki çalıştığı oluyor. Aynanın karşısında saatlerce parmaklarını takip ediyor, kendi deyimiyle bu ‘badi yapmak gibi bir şey’.
Bu arada sanatçı kısa süreliğine bir Bulgaristan macerası da yaşıyor. Bulgarlar'ın müziği Yunanlılar'a göre daha tempolu ve çabuk. Osman oradan Atina'ya olgunlaşmış olarak dönüyor. Ardından bir pazar günü, gitarist arkadaşı Dimitri yanında Lizeta Nikolau'yu getiriyor. Nikoleau Yunanistan'da meşhur bir şarkıcı. Bir konser için ABD'ye gidiyor ve Orhan Osman'ı da götürüyor. Lizeta Nikolau ve ekibi iki gün içinde konseri tamamlayıp dönüyor, Osman kalıyor.
Yunanlılar'ın yoğun olarak yaşadığı Astoria'da altı ay geçiriyor. Burada özgürlük Osman’ın müziğine de yansıyor. Sokak şarkıcıları, caz ve Latin müziği Orhan Osman'ı derinden etkilemiş. ‘Her yerde bir müzisyene rastlamak mümkündü’ diyor Osman. Bir sokakta klarinet çalan bir zenci gördüğünde o da buzukiyle eşlik etmeye başlıyormuş.
AŞK İSTANBUL’A BAĞLADI
Sonunda askerlik onu Yunanistan'a dönmeye mecbur ediyor. Askerlik bitince de İstanbul macerası başlıyor. 1996'da birkaç günlüğüne geldiği İstanbul'da eşine aşık oluyor ve şehri terk edemiyor. ABD'de bulamadığını Beyoğlu sokaklarında bulduğunu ifade ediyor sanatçı. İstanbul'un karışıklığı etkiliyor Osman'ı. New York'ta filizlenen sentez çalışmaları İstanbul'da boy veriyor ve eski grubu Balkan Express'i harekete geçiriyor.
İstanbul'da çeşitli dinletiler ve konserlerden sonra albüm çıkarmayı aklına koyuyor Osman. Bir sabah bütün saz arkadaşlarını evine çağırıyor. Buzukisiyle çalmaya başlıyor ve ‘Takılın peşime’ diyor. Böylece ‘Devr-i Daim’ adlı albümünün maketi oluşturuluyor. Altyapı çalışmaları ve eklemelerle de çalışma tamamlanıyor.
Albüm Orhan Osman Bodrum'dayken çıkmış, arkadaşları arayıp, İstiklal Caddesi'nde çalan şarkılarını dinletmişler. Bunun üzerine İstanbul'a gelivermiş. Şimdi cuma ve cumartesi günleri Shaman'da çalıyor. Bazen bir Haris Alexiu bestesi, bazen de Sırp ve Makedon ezgilerinden örnekler veriyor. Fakat ne olursa olsun müziği hep yüksek sesli ve tempolu. Yıllar önce Sezen Aksu'nun söylediği ‘Gel Gel Sarışınım’ı yahut Goran Bregoviç'in müzikseverlere tanıttığı ‘Edellezi’yi Orhan Osman'ın dinamik performansıyla izlemek istiyorsanız, hiç durmayın. Giriş 12,5 milyon TL. (Bu fiyata bir yerli içki dahil). 0212 249 96 06.