Peşinen söylüyorum 17 yaşındaki Ogün Samart, Hrant Dink’i ne tanıyordu, ne..." />Peşinen söylüyorum 17 yaşındaki Ogün Samart, Hrant Dink’i ne tanıyordu, ne..." />
Güncelleme Tarihi:
Peşinen söylüyorum 17 yaşındaki Ogün Samart, Hrant Dink’i ne tanıyordu, ne gazetesinin adını biliyordu. Ogün üstelik 301’in ne anlama geldiğini bile bilmiyordu. Cinayet planını aylar önce yapıp Ogün’ü devreye sokanlar - kimlerse ve beynini nasıl yıkamışlarsa - eğer 301’den bahsetselerdi, sanırım katil bunu kapı numarası sanabilirdi.
Hemen cinayet planının başına dönelim.
Ogün’ün Agos gazetesi’ne gelişine kadar ki bölümü karanlık bırakalım. Yani senaryo Agos önünde başlasın.
Adi bir polisiye senaryosu değil, tamamen gerçeğe dayanan ve yıllarca hafızalardan silinmeyecek bir suikast senaryosu yazacağız şimdi.
Öncesini bilmediğimiz için, nerede “flashback” yapılacak bunu kestirememem ama varsayıyoruz ki Ogün Agos Gazetesi’ne geldi.
Ve sekreter onu kabul etti. Sekretere Hrant Dink ile görüşmek istediğini söyledi.
Acaba sekreter Ogün’e dönüp “Neyi ve neden görüşeceksiniz?” sorusunu sordu mu?
Muhtemelen sordu.
Belki de meslektaşımız içerde, yani idarehanede veya odasında müsait olsaydı ve sekreter de Hrant’a haber verseydi “Bir genç sizinle önemli bir şey görüşmek istiyor” deseydi ve Dink de kabul etseydi.
Bu durumda Ogün ne yapacaktı?
Sonuçta cinayet mahalli baştan seçilmiş. Cinayet bal gibi gazete içinde gerçekleştirilecek.
Hrant eğer toplantı sırasında bir ara Ogün’e zaman ayırıp kenarda görüşmeye kalkışsa katil o an silahına davranıp toplu katliama da girişebilir mi?
Girişebilir. Senaryo buna müsait.
Danıştay katliamı girişimini hatırlayalım.
İşte bu anda, daha önce eğitilerek ve planlanarak suikasti gazetede gerçekleşmesi istenen piyonun, yani eli tabancalı bitirimin, yani Ogün’ün toplu katliama girişebileceği ihtimali dahi güç kazanmaz mı?
Hemen yine Danıştay’da toplantı salonuna giren katilin elindeki tabancayla üyeleri taraması sahnesine zoom yapabiliriz artık...
Şaka-maka senaryo fena gitmiyor.
Tabii olayın bu yönüne eğilecek olan katil ve azmettiricileri sorgulayacak olanlara tüyolar vermeye devam edeceğim.
Katilin suikast aletini yanında taşıması, kameralara yakalanma ihtimali olmasa, olay yerinden kaçarken başında beyaz bere ile görülebileceği ve bu haliyle profilinin gerçeğe yakın ortaya çıkacağını bilmesi ve suçlu fotografının bilhassa ipucu olarak bırakılmak istenmesi bizlere, ya da soruşturmayı yönetenlere tek şey çağrıştırması lazım:
“Bu suikast baştan sona yerli bir cinayettir.”
Yani..
Yanisi dış bağlantıları yoktur.
Yerlidir ve millidir denmek isteniyor.
Bence tam bir şaşırtma.
Tam bir yanlış yöne çekip dikkatleri dağıtma ve dış bağlantılar ihtimalini sıfıra indirme.
Tabii ki dış servisler bir işi yaparken değişik versiyonları hayata geçirmek isterler. Onlar için suiskast dediğin çözümlenmemeli. Sırlar dünyasına yeni bir suikast katılmalı. Onlara göre tarihi suikastlerden biri olmalı Hrant Dink cinayeti.
Evet Hrant Dink’in cenazesinin kaldırılması beni çok etkilemiş olabilir.
Ama toplumun tepkilerini böylesine doruğa taşıyan hain girişimi tek kişiye bağlamanın son derece yanlış olduğunu düşünüyorum
Cinayeti işleyen sadece bir “varoş psikopatı” yaftasıyla bu işten sıyıramaz.
Fanatizm de tek başına işe yaramaz.
Fakirlik-işsizlik edebiyatı da sosyologların klişesinden öteye gitmez.
Parçalanmış aile sendromu tek “neden” olarak yeterli değil gibi.
Milliyetçilik duygusu ile yola çıkmştır varsayımı, bu yaştaki katiller için üç numara büyük elbise giydirmek anlamına gelir ki, gencimiz son derece modern giysilerle cinayet mahalline ulaşmaktadır.
Gelelim katilin kendisine “Tarihi misyon yükleme” safsatasına.
Ogün Samast’ın bırakın tarihi misyonunu, şu an Agos Gazetesinin bulunduğu semti sorsunlar eğer söyleyebiliyorsa bu cinayeti ikince kez ben üstenmiş sayılayım.
Birincisini baştan söyledim. Eğer suikast örgüt, üstelik dış servis işi değilse bu cinayeti Ogün değil, benim işleme ihtimalim daha yüksektir (!)
Bu böyle biline...
Sezai Bayar