Güncelleme Tarihi:
Başbuğ'un ziyaretinden fotoğraflar
Başbuğ, Kara Harp Okulundan 1962 yılında birlikte mezun olduğu arkadaşlarıyla Anıtkabir'e yaptığı ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, son günlerde özellikle son iki gün içinde terör eylemleri sonucunda 6 vatan evladını şehit verdiklerini kaydetti. Türk milletine başsağlığı dileyerek, şehit ailelerinin acılarını paylaştığını ifade eden Orgeneral Başbuğ, Nisan ayı ve Mayıs'ın başında terör eylemlerinde bir tırmanışın ve artışın olduğunu gördüklerini kaydetti.
Terör örgütünün son dönemlerde kendi içinde yaptığı değerlendirme ve talimatlara bakarak Nisan ve Mayıs ayında terör eylemlerinde bir artış olabileceğini beklediklerini anlatan Orgeneral Başbuğ, son iki günde gerçekleşen saldırılarla ilgili şunları kaydetti:
“Defalarca söyledik, bizim özellikle 3. ve 2. Ordu bölgesinde, sınır hattı da dahil olmak üzere yurt içinde binden fazla karakol ve bağımsız görev yapan birliğimiz var. Bini aşkın karakol ve üst bölgesinde görev yapacak birliklerimiz her halükarda kendi kendine yeterli olmak durumundadır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bizim bağımsız karakol ve üst bölgelerinde görev yapan birliklerimiz kendi kendine yeterli, herhangi bir saldırı anında bu saldırıyla mücadele edebilecek güçte ve yetenektedir. Bunu sağlamak mecburiyetindeyiz. Örneğin Cuma akşamı meydana gelen saldırı esnasında yine çok zaman olduğu gibi maalesef hava şartları kötüydü. Görüş imkanı yoktu.
Karakoldaki terörist eylem aslında bir saldırıdır. Bu saldırı yaklaşık 3 saat sürmüştür. Bu 3 saat saldırı esnasında karakol personelimiz, başta karakol komutanı ve onun emrindeki astsubay ve uzmanlar erbaş ve erler omuz omuza çarpışmış, mücadele etmişlerdir. Orada 4 şehit verdik. Karakol komutanı astsubayımız, bir uzman çavuşumuz ve iki tane Mehmetçiğimiz. Burada da görüldüğü gibi astsubayımız, uzman çavuşumuz ile erbaş ve erlerimiz omuz omuza mücadele etmiş ve çatışmışlardır. O karakol orada niçin var? O karakol orada bölgedeki insanımızın güvenliğini sağlamak, onların savunmasını sağlamak ve o alanları teröristlere boş bırakmamak nedeniyle oradadır. Hava şartlarının kötülüğünden dolayı bir tek orada sağlanamayan silahlı helikopterlerin saldırı esnasında kullanılamamasıdır. Orada şehit olan 4 askerimiz ve o çatışmaya giren 70'e yakın astsubayımız, uzmanımız, erbaş ve erlerimiz kahramanca mücadele etmiş, görevlerini yerine getirmiştir. Görevlerin yerine getirilmesinde gerekirse şehit olmakta vardır. Elbette 3 saat süren çatışmada teröristlere de zayiat verdirilmiştir. Aksini düşünmek söz konusu değil. Ancak bölgede yapılan taramalarda herhangi bir terörist bulunmadığı için biz bunları açıklama durumunda değiliz. Ancak bundan herkes emin olsun ki 3 saat süren bir çatışmada teröristlerin zayiat vermemesi söz konusu olamaz.”
Gazetecilere açıklamalarda bulunan Başbuğ, Tunceli’deki saldırıda teröristlere zaiyat verildiğini belirtti. Tunceli’deki terör saldırısında bir tek silahlı helikopterin sağlanamadığını söyleyen Başbuğ ‘Hava şartları olumsuzdu. Komplo senaryoları yazmak hainliktir’ diye konuştu.
MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, elbette şehitler yüreğimizi yakıyor ama bu mücadeleyi kararlılıkla sürdürmekten başka da hiç bir alternatifimiz yok” dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Kara Harp Okulundan 1962 yılında birlikte mezun olduğu arkadaşlarıyla Anıtkabir'e yaptığı ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, son dönemlerde özellikle Karadeniz ve Tunceli bölgesinde olayların yoğunlaştığını izlediklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Bu olaylar bir noktada Tunceli'de bulunan teröristlerin lideri tarafından yönetilmektedir, bunlar bellidir. Ben burada şunu ifade etmek istiyorum. Yine 1993'te, yine Tunceli'de bir terörist lideri vardı. Bu 33 erimizin şehit olması olayını gerçekleştiren teröristlerin başında olan liderdi. Şu an Tunceli'deki teröristlerin başındaki lider gibi. Ama bu kişi bir gün dağda, 1995 yılında güvenlik kuvvetleri karşısında hayatını kaybetti. Onun için diyorum ki, terörle bir yere varamazsınız.”
Terörle mücadelenin zor ve acılı bir süreç olduğunu, bunun yapısında ve karakterinde bulunduğunu ifade eden Orgeneral Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Elbette şehitler yüreğimizi yakıyor. Ama bu mücadeleyi kararlılıkla
sürdürmekten başka da hiç bir alternatifimiz yok... Bugün bir olay oluyor, daha
olayla ilgili elinizde en ufak bir bilgi yok, en ufak bir şey yok, hemen olayla ilgili olarak komplo senaryoları ortaya atmak ve her şeyde Türk Silahlı Kuvvetleri'ni eksik ve hatalı olarak göstermek hainliktir.
Bir kere her şeyden evvel, bu şehitlere haksızlık yapıyorsunuz. Hakkınız yok. Orada kahramanca çarpışan, hayatını feda etmekten çekinmeyen 70 tane astsubayım, uzmanım, erbaş, erim var. Onlara bu haksızlığı yapamazsınız. Bu kadar hainlik olmaz. Ben size ifade ettim, biz bin noktada da yeterli kuvvetle, güçlü bulunmak zorundayız. Hava şartlarını biliyoruz, bölgeyi takviye edemeyiz. Her şeyi biliyoruz. Dünkü olayda sağlanamayan bir tek silahlı helikopterdir. Silahlı helikopter de hava şartları müsait değil, nasıl göndereceksiniz? Onun dışında her şey yeterlidir. Kahramanca mücadele edilmiştir. Ancak bunun altında hala nedenler aramak, komplolar sürmek... Utansınlar. Mütareke basını bile böyle değildi.”
“ÜMİTLERİNİZ DÜN OLDUĞU GİBİ YARIN DA BOŞA ÇIKAR”
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik haksız eleştiriler olduğunu dile getiren Orgeneral Başbuğ, haklı, bilgiye dayanan, sağlıklı tenkitlere açık olduklarını vurguladı. Orgeneral Başbuğ, şöyle konuştu:
“Elbette hatamız varsa yerine getirmek bizim görevimiz, karşı tedbirleri almak. Ama haksızlıklara hayır. Kötü niyetlilere hayır. Her vesileyle Silahlı Kuvvetler'e saldırmayı kendine görev addeden başka bir görevi yok bu basının, bu medyanın. Yok. Ayıptır. Ben gerçekten İstiklal Savaşı'ndaki mütareke basınının bile bunlardan daha düzgün, daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Bu kadar hain değildiler.
Bakın, uzmanımız şehit oluyor, deniliyor ki 'Niye uzmanlar yalnızca şehit oluyor?' Bu ne kadar ayıptır? Bu ne biçim insanlıktır? Ben erimle, erbaşımla, uzmanımla, astsubayımla, subayımla, generalimle nasıl ayırım yaparız? Bizim için her can önemlidir, değerlidir. Yani subayın canı daha fazla değerli, astsubayın az... Bu ne kadar hainliktir. Bunu açıkça ifade ediyorlar, 'Niye uzmanlar şehit oluyor?' Sanki bunu söyleyenler uzmanları çok seviyor, onların çok hakkını koruyor. Hayır arkadaşlar, bu değil. Bu tamamen Silahlı Kuvvetler personeli arasına nifak sokmak. Bu adiliktir. 'Niçin uzmanlar yalnızca şehit oluyor?'. Ertesi gün çıkıyorsunuz, 'Niye subay şehit olmuyor?'. Utansınlar.
Bugün 6 tane şehidimiz var, iki günde. Bir subay, bir astsubay, bir uzman çavuş, üç tane Mehmetçiğimiz. Bunlar omuz omuza görev yapıyor. Bana göstersinler hangi orduda tugayının başında 20, 30 gün harekata katılan general var? Hangi orduda? Terbiyesizliktir artık bu. Çıksınlar bana desinler ki, şu orduda başındaki tugay komutanı, tugayıyla birlikte 30 gün, Mehmetçiğiyle beraber yürüyerek harekata gider. Göstersinler bir örneğini. Özellikle ön yargılı olmayan, olaylara objektif bakan, elbette doğru olduğu zaman eleştiri yapan basına saygılıyım, tüm basına saygılıyım. Onları bir kenara bırakıyorum ama sadece ve sadece haksız yere, yalanlara dayalı olarak Silahlı Kuvvetlere saldırı için her vesileyi kullanan basını lanetliyorum. Zannetmesinler ki onlar böyle yaparak Türk Silahlı Kuvvetlerinin kararlılığını, moral ve azmi zarara uğratıyorlar. Hayır. Bilakis onların bu saldırıları bizi daha çok bütünleştiriyor, bizi daha çok kararlı hale getiriyor.”
Terörle bir yere varılamayacağını yineleyen Orgeneral Başbuğ, “Terörle bir yere varılacağına dair başarı ümitleri taşıyanlara söylüyorum ki, ümitleriniz dün olduğu gibi yarın da boşa çıkar” dedi.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, güvenlik kuvvetlerinin ve Türk milletinin terör karşısında, terör eylemleri karşısında bütünüyle dimdik ayakta durmak mecburiyetinde olduğunu söyleyen Orgeneral Başbuğ, şehitlerin acısının büyük olduğunu, bu acının yüreklere gömüleceğini ve mücadelenin kararlılıkla, aynı azim ve iradeyle sürdürüleceğini vurguladı.
Şehit ailelerine başsağlığı dileyerek, acılarını paylaştığını belirten Orgeneral Başbuğ'un konuşmasının sonunda dinleyenler alkışladı.