Orgazmın sırrı

Güncelleme Tarihi:

Orgazmın sırrı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 23, 1998 00:00

Haberin Devamı

Orgazm, bir insanın ulaşabileceği en yoğun fiziksel mutluluklardan biri. Bu öylesine yoğun bir mutluluk ki, bazıları yaşamlarını ona ulaşma yolunda harcarken, bazılarının evlilikleri de ona erişememek yüzünden dağılıyor. İnsanın mutluluğu için böylesine büyük önem taşıyan fiziksel bir olay olmasına karşın, orgazm hakkındaki eldeki bilimsel veriler insanı şaşırtacak kadar az. Türkiye'nin en çok okunan bilim dergisi Focus, son sayısında orgazm konusunu inceledi.

Seks üzerine yapılan araştırmaların öncülerinden Alfred Kinsey, 1940'larda orgazmı şöyle tanımlamıştı:

‘‘Cinsel tepkinin doruk noktasında, vücuttaki sinirlerin ve kasların içinde bulunduğu gerilimin bir patlamayla boşalması...’’

Bu arada onu, ‘‘vücutta dolaşan elektrik akımları’’ gibi daha az bilimsel görünen benzetmelerle tanımlayanlar da çıktı. Bu deneyimin fiziksel boyutunun yanında, bir o kadar önemli ruhsal bir boyutu olduğunun altını çizenler de...

On dokuzuncu yüzyıl ortalarında doktorlar, kadın organlarına kuşkuyla, hatta biraz da hatalı birer oluşum gibi bakıyorlardı. Tipik Viktorya Devri kadınlarının tavrı, ‘‘sırtüstü yat ve İngiltere'yi düşün, bu arada da seksten asla zevk alma’’ şeklinde özetleniyordu.

1950'lerde Dr. William Masters ile Virginia Johnson'ın laboratuvar ortamında yaptığı araştırma sonucunda, cinsel ilişkileri sırasında kadınların yalnızca yüzde 30'unun cinsel ilişkilerinde düzenli olarak orgazma ulaştığı, yüzde 29'unun ise hiç orgazm yaşamadığı saptandı. Oysa erkek orgazmı, bir refleks gibi otomatik olarak gelebiliyordu. Yani erkekler, doğru düğmeye basıldığında beklenen tepkiyi anında veriyorlardı. Orgazmı yakalamakta zorlandıkları halde, kadınların yaşadıkları uyarıların daha uzun süreli olabildiği ve belli bir süre içinde karşılaştırıldığında, fiziksel olarak erkeklerden daha fazla sayıda orgazm yaşama yeteneğine sahip oldukları da yaygın olarak kabul edildi. Daha da tartışmalı olan, erkeklerine birden çok orgazma ulaşma yeteneğine sahip olup olmadıklarıydı.

Californiyalı araştırmacı William Hartmann, ‘‘Batı kültüründe çoğu erkek orgazmla boşalmanın aynı şey olduğunu düşünüyor, ancak aslında ikisi tamamen iki ayrı şey. Boşalma salt bir dışarı sperm atma süreciyken, orgazm yaşanan zevkin duyumsanması’’ diyor. 20. yüzyıl sonlarının özgürleşmiş ortamında dahi hâlâ cinsel uyarıma ilişkin araştırmalara karşı belli bir olumsuz yaklaşım söz konusu... New Jersey Üniversitesi'nden, bu alana ışık tutmaya çalışan birkaç araştırmacıdan biri olan sinir uzmanı Barry Komisaruk, ‘‘Fizyoloji alanındaki en yoğun ve güçlü olaylardan birine ilişkin neredeyse hiçbir bilimsel araştırma yapılmamasını şaşırtıcı ve düşündürücü buluyorum’’ diyor.

Masters ve Johnson, ‘‘orgazm üzerine araştırma yapılamaz’’ şeklindeki tabuyu kırdıkları halde, o zamandan bu yana bu konuda büyük ilerlemeler olduğu da söylenemiyor. Bunda bazı yöneticilerin, bu türden bir araştırmanın bağlı bulundukları üniversiteye kötü ün kazandıracağı endişesinin de payı olsa gerek.

Orgazm sürecinde beyinde tam olarak ne olup bittiği sorusu, bir yandan bilimadamları arasında gerçek bir merak alanı, bir yandan ise konuya ilişkin en az bilgi bulunan alan...

Ne oluyor

Orgazm anında kan basıncı ve kalp atışı doruk noktasına ulaşıyor. sonra eski ritmine dönüyor.

Soluk alıp verme ritmi iki katına (dakikada ortalama 14 nefesten 30'a) çıkıyor.

Kadınların yüzde 30-40'ının yüzüne ve göğsüne kan hücum ediyor. Buna ciltteki damarların genişlemesi neden oluyor.

Kan dolaşımının hızlanması ve vücuttaki kasılmalar sonucu, meme başları uyarılıyor ve üçte bir oranında büyüyorlar.

Orgazm onlara ne ifade ediyor?

Orgazm çoğunlukla yalnızca insanlara özgü bir olgu şeklinde ele alınır. Peki diğer hayvanlar onu yaşamıyorlar mı?

Dişi maymunlar üzerinde yapılan araştırmalar, partnerleri boşalma aşamasına geldiğinde onların da benzer fiziksel değişimler geçirdiklerini gösteriyor. Kalp atışlarının hızlanması, daha sık solup alıp verme, vajinal kasılmalar, saptanmış fiziksel değişimlerden bazıları. Rotterdam Erasmus Üniversitesi'nden bir araştırmacı, bu değişimlerin oluştuğu noktada bazı dişi maymunların yüzlerinde doruğa ulaşmanın yansımalarının görülebildiğini de saptadı. Bu hayvanların zevke yakın bir duygu tattıklarına kuşku yok. Ancak hayvanlar duygularını en azından bizim anlayabileceğimiz bir dilde tanımlayamadıklarından, fiziksel değişimleri gözlemek, onların da orgazm yaşadıklarını ilan etmeye yetmiyor.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!