Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 2003 00:00
İngiliz Konsolosluğu'ndaki patlamanın ardından olay yerinden ilk fotoğrafları çeken Hürriyet muhabiri Sadi Özdemir anlatıyor: ‘‘Yüzü gözü kanlı insanlar bir şeylerin üzerine basarak İstiklal Caddesi'ne doğru kaçıyorlardı. Bir an herkesin basıp geçtiği birçok organı eksik bir gövde gördüm. Sadece 'Oradan geçmeyin cesede basıyorsunuz, insan parçaları var' diye bağırabildim.’’İSTANBUL Sanayi Odası'nın (İSO) Odakule binasından Tepebaşı tarafına çıkıp TÜSİAD'ın binasına doğru yürümeye başlamıştım. Tam bu anda hayatımda o güne kadar duyduğum en yüksek sesli patlamayı duydum. İngiliz Konsolosluğu'nun sokağından koşarak benim bulunduğum yöne doğru üç şeyin akın ettiğini gördüm. Yüzlerinde kan ve dehşet dolu yaralılar koşuşuyordu, önce onların dehşet dolu yüzlerine bakakaldım. Sonra patlamanın olduğu yerden çıkan toz ve duman olay yerinden kaçarcasına sokaktan hem gökyüzüne hem de yol boyunca bize doğru yayılıyordu. Bir de sokaktaki işyerlerinin camları tuz buz olmuş sokağa dökülüyordu. Doğal olarak çantamı açtım ve fotoğraf makinemi çıkarıp sokağa, İngiliz Konsolusluğu'nun olduğu yere doğru ilerlemeye başladım. O yöne gitmeyi akıl edebilen birkaç kişi gibi dumanı ve binaların üst katlarından düşmeye devam eden cam parçalarını kollayarak olay yerine bir-iki dakikada vardım. Polis ve itfaiye henüz gelmemişti. Hiçbir resmi görevli yoktu ve önce konsolosluğu sokaktan ayıran duvar, giriş kapısı moloz yığınına dönüşmüştü.Koşuşan insanlar, yüzlerindeki kollarındaki kanları fark ettikçe yeniden dehşete kapılarak uzaklaşıyordu. Konsoloslukla komşu işyerlerinin ön duvarları çökmüş, eşyaları birbirine girmişti. Etrafa saçılan molozların, devrilmiş araçların arasında insan parçacıkları gördüm. Bütün halde duran birkaç ceset de vardı ortalıkta.BASMAYIN, CESET...Tam konsolusluk kapısı ile karşısındaki dükkanın arası neredeyse kapanmıştı ve insanları orada bir şeylerin üzerine basarak İstiklal Caddesi'ne
Galatasaray Lisesi'nin önüne doÄŸru yürüyorlardı. Bir an herkesin basıp geçtiÄŸi birçok organı eksik bir gövde gördüm. Sadece ‘‘Oradan geçmeyin cesede basıyorsunuz, insan parçaları var’’ diye bağırabildim.Yine aynı yerde bir beden daha gördüm. Başında 4-5 vatandaÅŸ toplanmış ona bakıyordu. Birileri ‘‘Ne yapsak bunu nasıl götürebiliriz hálá canlı’’ gibi konuÅŸmalar duydum. Kadın olması muhtemel bu yaralı, başını birkaç kez kaldırdı ve sanki mırıldanmak istedi. Sonra mırıldanamadı. Belli ki son nefesini verdi.KonsolosluÄŸun giriÅŸ kapısı yakınında herhalde güvenlik ya da kabul kulübesine ait moloz yığınını kaldırmak için en az 10 kiÅŸi canla baÅŸla çalışıyordu. Küçük parçalar saÄŸa sola atılıyordu ama sıra büyük parçalara gelince ve alttan çıkan bedenler fark edildikçe itfaiyeye doÄŸru bağırmalar baÅŸladı: ‘‘Burada enkaz altında yaralılar olabilir. Ä°tfaiyeci arkadaÅŸlar buraya gelin kaldıralım ÅŸunları.’’Olay yerine ulaÅŸan polislerin uyarıları ile oradan ayrılıp, Ä°stiklal Caddesi'ne doÄŸru çıktım. Gördüklerimin ÅŸokundaydım.Sonra ilk bulduÄŸum taksiye binip, gazeteye döndüm. ÇektiÄŸim fotoÄŸrafları bilgisayara aktarırken, elim ayağım titriyordu. Gördüğüm bomba dehÅŸetini hayatım boyunca unutamayacağım.Â
button