Güncelleme Tarihi:
Türkiye öyle bir hale geldi ki, dış politika gibi, savaş gibi en hayati konular bile iç politika malzemesine dönüşüyor. Sürekli Kuzey Irak'a girmekten, oraya girerek PKK'yı bitirmekten, savaştan, askerin operasyon talebinden, hükümetin önce içerideki teröristleri halledin demesinden söz ediliyor. Bu gürültü patırtıda, işin aslının ne olduğu, K. Irak'a girmenin mi, girmemenin mi daha akılcı bir tercih olduğu, bir askeri operasyonun ülkedeki terörü bitirip bitirmeyeceği, operasyona dünyanın tepkisinin ne olacağı, gündeme pek cılız bir sesle geliyor. Bu soruları, Amerika'nın Irak'a harekâtı sırasında ve tezkere sürecinde, 2001-2006 yıllarında Türkiye'nin Washington Büyükelçisi olan ve şu anda düşünce kuruluşu ASAM'ın (Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi) başkanlığını yapan emekli büyükelçi ve eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Faruk Loğoğlu'yla konuştuk. NEDEN? Faruk Loğoğlu
Uluslararası politika açısından olumsuz sonuçlar verir büyük bir ihtimalle. Çünkü bugün artık haklı neden ve gerekçelerle de olsa, bir ülkenin diğer bir ülkeye operasyon düzenlemesi, hele gidilecek adres Irak ise, operasyonu yapan da Türkiye ise, bu olumsuzluklar, yanlış algılamalar daha da artar.
Niye?
Irak zaten yeterince karışık. Türkiye'nin Kuzey Irak'a bir operasyonuna, Irak'taki Kürtler, Bağdat hükümeti, Avrupa Birliği ve ABD olumlu bakmadıklarını çeşitli vesilelerle beyan ettiler. Arap ülkeleri de bu operasyona olumlu bakmaz. Türkiye böyle bir operasyonu, kendi ulusal güvenliği için PKK teröristlerine ve teröre karşı yapacaktır ama bunun uluslararası ortamda, medyada yansıtılış ve algılanış biçimi, Türklerin Irak'ta Kürtlere karşı bir harekâta giriştiği yönünde olacaktır. Kürtlerin özerk yönetimini engellemek için yapıldığı şeklinde takdim edilecek ve öyle algılanacaktır.
Bizim Kuzey Irak'a girmemize Amerika nasıl tepki verir peki?
Genel algılama, ABD'nin Türkiye'nin Kuzey Irak'a askeri operasyonuna karşı çıkacağı, hatta buna engel olabileceği yönünde. Oysa bana göre, Türkiye'nin Kuzey Irak'a operasyonuna en az karşı çıkacak ülke ABD olacaktır. Amerika bize, 'Niye böyle yaptın' diye belki biraz homurdanacaktır ama Türkiye'ye karşı ciddi bir karşı duruş durumuna girmeyecektir.
Neye dayanarak söylüyorsunuz bunu? ABD Dışişleri Bakanı daha yeni 'Türkiye ile çalışmaya hazırız. Ancak o sınırda kuvvetli ve tek taraflı bir hareket kimseye yarar sağlamaz' dedi. Türkiye Kuzey Irak'a operasyon yapmasın mesajı değil mi bu sizce?
Evet öyle ama, ABD'den 'Türkiye operasyon yapsın' mesajını beklememiz de çok yanlış olur. Elbette 'Türkiye operasyon yapsın' demeyecek. Ama Kuzey Irak'ta bir PKK varlığı var. Türkiye inciniyor. Bu durum Türkiye'ye zarar veriyor. Her gün Türk ulusu şehit cenazelerinde ayağa kalkıyor. Türkiye ABD'den bu konuda bir şeyler yapmasını istiyor. ABD, 'Konuşalım' diyor. Sonra 'Özel koordinatör atayalım. Onlar konuşsun' diyor. 'Irak hükümetiyle konuşun' diyor. Türkiye bunların hepsini yaptı. Türkiye bir ara bu konuları Barzani ve Talabani'yle de konuşuyordu ama sonuç çıkmadı. Ben Türkiye operasyon yapsın demiyorum... Ama eğer bıçak kemiğe dayandığında Türkiye bu yola gider ise, ABD buna fiziken karşı koymayacak. Türkiye'ye yaptırım uygulamaya bana göre kalkmayacak, kalkamayacak. Çünkü Amerika'nın, sadece Irak bağlamında değil, birçok açılardan hâlâ Türkiye'ye ihtiyacı var.
Önemli olan böyle bir operasyonun haftalarca, on günlerce sürmemesi...
Amerika'nın hangi düzeyde, ne tür bir operasyona izin vereceğini düşünüyorsunuz peki?
Bu operasyon çok kısa süreli ve daha çok bir hava operasyonu olacak. Bir veya iki gün sürecek. Orada zaten sınırlı bir askeri mevcudiyetimiz var. Sınırlı bir harekâttan bahsediyorum.
Amerika, Türk piyadesinin Kuzey Irak'a girmesine izin verecek mi?
Bu sorunun yanıtı iki anlamda yine 'evet'. İzin verecektir. Birincisi, bu izne tabi değil. İkincisi, Türk askerine orada karşı çıkabilecek bir Amerikan gücü şu anda yok.
Amerika, Türkiye'ye karşı peşmergeyi destekleyemez mi?
Eğer peşmerge karşı koyarsa, o zaman durum bambaşka alana taşınır. ABD, peşmergeye, 'Türk askerini sen engelle' dediği takdirde, o zaman Türkiye'nin Kuzey Irak'taki Kürt gruplarına karşı savaşma hakkı da doğar. Askerimize bir direniş olursa, Türkiye buna karşılık verir.
Merkezi Irak hükümetiyle ve Kuzey Irak'taki Kürt yönetimiyle anlaşma sağlanmadan yapılacak tek taraflı sınırlı bir harekâttan söz ediyorsunuz. Bir başka egemen devletin sınırlarından içeri rızası olmadan askerle girmek, savaş anlamına gelmiyor mu?
İlla bir savaş anlamına gelir diye bakmak doğru değil. Saddam döneminde aramızda bir mutabakat vardı ve biz o çerçevede Irak'a giriyorduk. Uçuşa yasak bölge Türkiye'den desteklendiği için, ABD ve İngiltere de bu mutabakatın arkasındaydı. Şimdi Irak'ta durum farklı. Bugün Türkiye'nin K. Irak'a operasyon yapma hakkı şuradan doğuyor. Orada yuvalanmış bir terör örgütü var. Bu örgüt Barzani, Talabani tarafından destekleniyor, PKK'nın hareketlerine izin veriliyor. K. Irak'ta yuvalanmış PKK unsurları Türkiye'nin ulusal güvenliğine doğrudan bir tehdit teşkil ediyor. Ulusal güvenliğe yönelik bu tehdit, Türkiye'nin meşru savunma hakkını doğuruyor. Bu da, Birleşmiş Milletler Yasası'nın 51'inci maddesidir.
Türkiye BM yasasına dayanarak mı operasyon yapacak?
Burada tutunacağımız bir kulp var. Fakat bunu herkes kabul etmeyecek. Ayrıca biz bunu ASAM olarak da belirttik. 'Bu hakka sahip olmak, böyle bir operasyona girişmek için gerekli bir sebep olabilir ama yeterli bir sebep değil' dedik. Yani Türkiye böyle bir operasyon yaptığı takdirde, bunu uluslararası hukukun içine yerleştirme yolu, savları ve argümanları elinde var. Ama tabii böyle bir operasyonun siyasi, diplomatik, ekonomik başka türlü sonuçlarına da bakmak gerekir.
Siz Kuzey Irak operasyonu konusunda Türkiye'nin Amerika ile gizli bir pazarlık yaptığını mı düşünüyorsunuz?
Böyle bir gizli pazarlık yapılmadıysa da yapılması gerekir diyorum ben.
Amerika, Türkiye'nin Irak'a operasyon konusunu Barzani'yle görüşmesi gerektiğini söyledi.
Ben de öyle düşünüyorum.
Barzani'yle görüşülmeli.
Genelkurmay Başkanı Barzani'yle görüşülmesine karşı çıktı. Nitekim Başbakan Erdoğan da görüşülmeyeceğini açıkladı. Barzani'yle görüşmeyerek yanlış mı yapıyor?
Barzaniyle görüşülmemesi yapılan yanlışlardan sadece bir tanesi. Daha büyük yanlışlar var. Bugün 'terörle mücadele' deyince, aklımıza sadece işin ilk tabakası geliyor. O ilk tabaka da, Türk askerinin sahada teröristlere karşı verdiği fiili mücadele. Bu konuda hiçbir sıkıntı yok. Askerler bu konuda ne gerekiyorsa yapıyorlar. Bugün bütün yük ve sorumluluk askerin sırtına bırakılmış durumda. Sanki sahada teröristleri sildiğiniz takdirde, bu terör bitecek. Hayır bitmeyecek.
Niye?
Terörle mücadele için daha geniş bir stratejik anlayış lazım. Ama hepimiz 'terörizmi', terörist unsurların ortadan kaldırılmasıyla başlayan ve onunla sınırlı olan bir konu olarak algılıyoruz. Terörizmin dibine inemiyoruz. Terörü kim besliyor? Yerel halkın terörist unsurlarla ilişkisi ne? Bu ilişki niçin böyle? Bunları hakkıyla değerlendirmiyoruz. Hükümetin terörizmle mücadele stratejisi yok. Biz sahadaki 500 teröristi ikiye indirebiliriz. Ama o iki terörist iki gün sonra dört oluyor, altı oluyor. PKK terörü bitmiyor. Dolayısıyla bunun kurutulma yeri askeri mücadele değil. Daha geniş bir çerçeve lazım. Soruna siyasi, ekonomik, sosyal bütünlük içinde bakmak lazım. En sonunda da temel çare demokrasi zaten.
Türkiye'de bir askeri müdahaleden çok sık bahsedilmeye başlandı. Eğer Türkiye demokrasi dışına çıkarsa Amerika'nın tavrı ne olur?
Türkiye'de bir askeri darbe, müdahale olmaz. Ama sizin faraziyenizden hareket edersek, Türkiye bir askeri darbe noktasına gelir ise, herkes tavrını buna göre alır. ABD de kendi ulusal çıkarları açısından davranacaktır, Türkiye'de oluşan yeni tabloyla işbirliği imkânlarını yeni baştan arayacaktır. Ama bugünkü koşullarda ne ABD, ne AB, Türkiye'de bir askeri darbe olmasını, demokrasinin kesilmesini ister.
Türkiye'nin Rusya, Çin ve İran'la ittifakından söz ediliyor. Kemal Derviş de BRIC ülkelerine katılmaktan bahsediyor. Türkiye bu kamplara girebilir mi?
Ben bunları, fuzuli ve gerçekdışı düşünce egzersizleri olarak görüyorum. AB'den koptuğumuz takdirde bile Türkiye'nin yüzü yine AB'ye, Batı'ya dönük olmalıdır. Elbette Rusya'yla, Çin'le, İslam dünyasıyla, Arap ülkeleriyle, komşularımızla ilişkilerimiz olacak ama Türkiye'de cumhuriyetin temel ilkelerini, laik yapıyı, 150 yıldır sürdürdüğü Batılılaşma sürecini devam ettirmek istiyorsak, köklerimiz Atlantik camiasının içinde olmalıdır.
Kuzey Irak'a ve PKK'ya dönersek... Amerika'nın PKK'yla gizli ilişkileri var mı sizce?
Hayır. Temasları olabilir ama PKK'yla düzenli bir diyaloğu olduğunu kesinlikle düşünemiyorum. Çünkü Amerika'nın son yıllardaki en kötü yönetimi olan Bush yönetimi bile, terörizmle mücadele konusunda bu kadar bağırıp çağırırken, kendi halkına mesajlar verirken, terörist ilan ettiği bir örgütle gizli bir sürekli diyalog içinde olmasını hiç kimseye anlatamaz bu ilişki ortaya çıktığında.
Amerika'nın PKK'yı İran'a karşı kullandığı söyleniyor.
Bu gerçek değil mi?
ABD, İran'a karşı çeşitli unsurları kullanmaya çalışıyor olabilir. İran'da PEJAK var. Bu, PKK'nın İran versiyonu. Eğer Amerika PEJAK'ı kulanıyorsa, hata yapıyor demektir. ABD'nin terörizm konusunda katıksız bir tutum içinde olması ve nerede terörist örgüt varsa ona karşı çıkması lazım çünkü.
Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesi halinde Amerikan birlikleri Türk ordusuyla çatışır mı?
Hayır. Çünkü bunu göze aldığı takdirde, mesele sadece Türkiye-ABD meselesi olmaktan çıkar. İşin içine NATO girer ve NATO, bir anda çökmüş olur. ABD'nin, Türkiye ile çatışması için NATO'nun çökmesini göze alması gerekir. NATO kurulduğundan beri iki NATO üyesi ülke birbiriyle çatışmadı. Yunanistan ve Türkiye çatışma noktasına geldiler ama çatışmadılar.
Amerika'nın himayesinde bulunan Barzani de arada sırada çok kışkırtıcı demeçler veriyor. Niye böyle demeçler veriyor?
Irak'taki Kürtler, bağımsız bir Kürt devleti kurmak bakımından ilk defa bütün rüzgârların arkalarında olduğu bir ortamı yakaladıklarını düşünüyorlar. ABD'nin yanlarında olduğunu, Avrupa'nın Kürtlerin bu umutlarına olumlu baktığını düşünüyorlar. Bütün bunları dikkate aldığınızda Barzani, Türkiye'ye yönelik bu tarz açıklamalar yapıyor. Ama şu var. 'Barzani Kürtler için beslediği umutları beslemesin' demeye kimsenin hakkı yok. İstediği şeyi besleyebilir.
Bağımsız Kürt devleti arzusunu mu besleyebilir?
Besleyebilir. Bir ideal olarak onu besleyebilir. Ama bağımsız Kürt devletinin olabilmesi için Irak'ın parçalanması gerekir. Bu da bütün Irak halkı, bölge ülkeleri ve bölgenin geleceği için çok olumsuz sonuçlar doğurur. Onaylanan Irak anayasasına göre bugün Irak'ta federal bir sistem kuruldu. Biz, 'Irak federal olarak kalsın. Irak Kürtlerinin geleceği, emniyeti, refahı tek bir Irak içinde daha sağlam bir zemine oturur' diyoruz.
Amerika, 1 Mart tezkeresinin intikamını almak için Türkiye'yi Kuzey Irak'ta bir tuzağa çekmek isteyebilir mi?
Böyle bir operasyon çok ciddi olumsuz sonuçlar yaratacaktır. Amerika, AB, Araplar, BM Güvenlik Konseyi karşı çıkacaktır. Sorunuza gelince... ABD'nin gündeminde 1 Mart tezkeresinin intikamını almak gibi bir gündem maddesi olduğunu düşünmüyorum. Amerikan yönetiminin Türkiye'ye bakış açısı, 'Irak'ta işbirliğine devam edelim. Afganistan'da birlikte hareket edelim. Enerji konularında birlikte olalım' diyen bir Amerikan yönetimi var. Ama şu soruyu sorarsanız anlarım. Aslında Kuzey Irak'a bir operasyon Türkiye için bir tuzak mı' diye sorarsanız, o tartışılabilir.
Peki tuzak mıdır?
Bu, hükümetin yapması gereken çok ince ve zor bir tartı meselesi. Hükümet, terazinin bir kefesine operasyonun askeri ve güvenlik açısından yararlarını, terör örgütü üzerindeki etkilerini, kaç teröristin yok edileceğini koyacak. Terazinin öbür kefesine de operasyonun siyasi, ekonomik ve sosyal sonuçlarını koyacak. Geçmişte yapılan sınırlı hava operasyonları ve geniş kapsamlı kara destekli operasyonlarda gördük ki, bu operasyonlar yarar sağlıyor ama bu yararlar sınırlı ve geçici oluyor. Bugün yapıldığı takdirde yine sınırlı bir yarar sağlar ama zararları, olumsuz sonuçları daha fazla olur.
Amerika istese PKK'yı durdurabilir mi?
Hayır durduramaz. O, Türkiye'nin işidir. ABD'nin Irak'ta yapabileceği iki temel iş var. Birincisi, Kuzey Irak'taki önde gelen PKK liderlerini Türkiye'ye teslim etmek. Bunun hukuki zemini, gerekçesi hazır. Bunlar İnterpol tarafından hazırlanan kırmızı bültenlerle aranan şahıslar. Bunların dosyaları, isimleri, ayrıntılı bilgileri Irak hükümetine ve ABD'ye verildi. İkincisi, Mahmur kampının kapatılması.
ABD bunları yapabilir. Yapmamasını, ABD'nin basiretsizliği, beceriksizliği ve yetersizliği olarak görüyorum.
Peki Kuzey Irak'a girerek PKK terörünü bitirebilir miyiz?
Hayır. Sadece sınırlı, geçici bazı sonuçlara ulaşabiliriz. Böyle bir operasyon yapıldığında, oradaki teröristler büyük ölçüde zaten başka yerlere gitmiş olacaklar. Terörizmle mücadele böyle büyük operasyonlarla olmuyor. Terörizmle mücadele daha kapsamlı bir şey. Askeri anlamda en etkili mücadele, özel harekât birlikleri tarafından yapılmasıdır. En etkili yol, mücadelenin teröristler gibi yaşayan, hareket eden birliklerince yapılmasıdır.
Başbakan'ın geçen hafta topladığı güvenlik zirvesinde Irak'ın içinde bir tampon bölge kurulması kararı alındığı ileri sürülüyor.
Tampon bölge fikri geçmişte de telaffuz edildi. Olabilme şansı sıfırdır. Tampon bölgeye Irak hükümeti, kuzeydeki Kürt gruplar karşı çıkacaktır. ABD de muhtemelen hayır diyecektir.
Amerika, aramızda 1 Mart tezkeresi anlaşmazlığı olmasa başka türlü bir politika izler miydi?
Bugünkünden daha yakın, daha rahat bir ilişki içinde olurduk. Türkiye çok önemli bir fırsatı kaçırdı tezkereyi onaylamamakla. Tezkere geçmiş olsaydı... Türkiye'nin mevcudiyeti nedeniyle ABD, Irak konusunda yaptığı hataların önemli kısmını belki yapmayacaktı. Irak bugün daha iyi bir durumda olabilecekti. Ayrıca Türkiye Kerkük'te belki bu kadar sıkıntı çekmeyecekti. K. Irak'taki Kürt oluşumu da muhtemelen yine aynı doğrultuda gelişecekti ama bu kadar hoyrat, keskin olmayacaktı. Belki daha yavaş gelişecekti, sözlerine daha fazla dikkat edeceklerdi. PKK konusu ise bugünkü konumunda olmayacaktı. Tezkere keşke geçseydi...