Güncelleme Tarihi:
Oran ayrıca, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2011 Türkiye Raporu’nu kabul etmesini değerlendirirken, “Bir manada rapor Başbakan Tayyip Erdoğan’a ‘akıllı ol, otoriter olma’ diyor” yorumunu yaptı.
“OTORİTER DEĞİL AKILLI OL”
AP’nin son Türkiye raporu ile ilgili yazılı açıklama yapan Oran, raporda özellikle otoriterleşme eğiliminin göstergesi olan durumların kaygı ve endişe yarattığı belirtildiğini vurguladı. Oran, “Bir manada rapor Tayyip Erdoğan’a “akıllı ol, otoriter olma” diyor. Raporda belirtilen tüm hususların geniş kapsamlı olarak ele alınıp, acil demokratikleşme adımları atılması lazım. Hükümetin 10 senedir savsakladığı, bilinçli olarak yapmadığı her şeyi de en kısa sürede bir eylem planı ile hayata geçirmesi lazım. Türkiye’nin kaybedecek vakti yok” dedi.
“KISAKÜREK’TEN ‘YUHALI’ ALINTI”
Umut Oran’ın, AP’nin 2011 Türkiye raporu ile ilgili saptamaları satırbaşları ile şöyle:
- Tayyip Erdoğan Necip Fazıl Kısakürek’i çok seviyor. Onun sözüne biraz kulak vermesi lazım. Ne diyor Necip Fazıl? “Devlet büyüklerinin şahsına, alkış kadar “yuha!” herkesin hakkıdır.” Necip Fazıl “her yuha diyene cop, tekme, biber gazı ile Allah ne verdiyse girin, yuha diyenleri de provokatör, eşkıya ilan edin” demiyor. Onu anlamamışlar, Avrupa Parlamentosu Brüksel’den bu durumun altını çiziyor, diyor ki: “Gösteri yapma hakkını garanti eden Anayasa maddelerinin tam olarak uygulanması ve İçişleri Bakanı’ndan Toplantı ve Gösteri Kanunu’nun revizyonunun tamamlanması istenmeli.”
"BAŞBAKAN ARTIK SADECE ARAT’A DEĞİL MİLYONLARA DA HESAP VERMELİ"
- Raporun bir diğer ilginç tarafı Hrant Dink davası ile ilgili bölüm. Tam 5 yıl geçti. Adalet bekleyen insanlar var. Bu hükümet Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde Nazi savunması bile yaptı. Nazi Lideri Kuhnen’in davasını bu davaya emsal gösterdi. Bu akıl almaz durum, devlet makamlarının ağır ihmallerinin üstüne tuz biber ekti. Başbakan’ın artık sadece Arat’a değil, adalet bekleyen milyonlarca insana da hesap vermesi lazım. Türkiye bu sınavdan geçmek zorundadır.
KILIÇDAROĞLU FEZLEKESİ ENDİŞE VERİCİ"
- Raporda bir diğer önemli bölüm CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelen fezleke ile ilgili. Avrupa Parlamentosu diyor ki: “Gerçek demokrat ve çoğulcu toplumlar, hükümet ve muhalefet olarak iki dayanak üzerinde durur. Bu ikisi arasındaki işbirliği ve diyalog devam etmelidir. Bu bağlamda, devam eden davalar, TBMM üyelerini de etkileyen uzun tutukluluk süreleri ve Mahkeme tarafından Anamuhalefet Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılması talebinde bulunması endişe vericidir.”
- Milletvekillerinin dava tehdidi altında olduğu bir demokrasi olamaz. Böyle bir rejime demokrasi denmez, totaliter rejim denir, diktatörya denir. Bunun sorumlusu kim? Hükümet.
MUSSOLİNİ BİLE TERSİNE ÇEVİREMEDİ
- Bir başka önemli nokta uzun yargılama ve tutukluluk süreleri ile ilgili. Bütün dünyada uygulama önce yargılama sonra suç varsa cezalandırma. AKP rejiminde önce peşin peşin cezanı çekiyorsun sonra masum olduğunu kanıtlıyorsun. Benito Mussolini bile bu işi bu kadar tersine çevirmedi. AKP bu işi de dünyada ilk başaran hükümetlerden.
SAHTE DELİL İDDİALARI
- Balyoz ve Ergenekon ile ilgili olarak AP ‘bu davalardaki sahte delil iddiaları endişe verici’ diyor. Sonra da bir adım daha ileri atıp diyor ki “Ey Komisyon git bu davaları izle, incele, bize de raporla”.
- Yazarların ve düşünürlerin oto sansür uygulamasına neden olan tüm baskıların ortadan kaldırılması talep ediliyor. Terörle mücadele, ayrımcılıkla mücadele, bölgeler arası farklılıklar ve işçi hakları vurgulanıyor.
- “Kırsal alanda kız çocuklarını okulda tutabilecek düzenlemeler lazım ayrıca çocuklara verilen seçenekleri değerlendirebilecekleri bir yaşta kendi eğitim yollarını seçme olanağı tanınmalı” deniliyor.
TANDOĞAN KUTLAMASI YAPTIYSAN İMZANA SAHİP ÇIK
- Tayyip Erdoğan’ın AB sürecini dondurma şansı yok. Ne yapacağız, kendi evimize mi kapanacağız? Kafkas politikasında yokuz, Suriye ile savaş çanları çalıyor, İran Cumhurbaşkanı “hastayım” diyip Türkmenistan Başbakan Yardımcısı ile görüşecek kadar soğukluğunu ifade ediyor, Irak’ta zaten bambaşka bir alandayız. Her alanda Türkiye yalnızlığa itilirken, AB sürecini de donduralım diye bir düşünce kabul edilemez. Önümüzdeki 6 ay müzakere süreci açısından çok önemli. Eğer Tayyip Erdoğan ‘ben bu ülkenin Başbakanıyım’ diyorsa, eğer 2005 yılında o imzayı atıp, Tandoğan’da festival gibi kutlama yaptıysa, imzasına da sahip çıkacak. Güney Kıbrıs’ın 1 Temmuz 2012 tarihinde dönem başkanı olacağını 2005 yılında cümle alem biliyordu. Madem bile bile imzayı attın, gereğini de yapacaksın, kaçmayacaksın.