OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 07, 2002 00:00
Barbaros Altuğ Türkiye'nin şimdilik tek edebiyat ajanı. Yaptığı iş diplomatlık gibi birşey. O yazar ve yayınevi arasındaki insan. Portföyünde bugün Türkiye'nin en çok satan, en üretken yazarları var. Çalışma hayatına gazetecilik ile başlayan Altuğ, edebiyat ajanlığına 1998 yılında geçti. Böylece bir ajanla çalışan ilk yazar Murathan Mungan, ajanı olan kitap da Üç Aynalı Kırk Oda oldu. Altuğ ile işini konuştuk.Sizin yaptığınız işi Türkiye'de yapan başka biri daha yok. Tam olarak ne yapıyorsunuz?- Literary Agent'ın Türkçesi neyse onu yapıyorum. Dünyada olan bir iş ama Türkiye'de ilk yapan kişi ben olduğum için Türkçesini hep beraber bulacağız. Yazar menajerliği de diyorlar, yazar ajanlığı da. Yazarla, yayınevi arasındaki insan benim. Yayıncılık sektöründe sacayağı vardır. Yazar, yayıncı ve agent. Bütün batılı ülkelerde sistem böyle işler. Ben yazarın sadece kendi dilinde yayınlanan kitaplarıyla değil, diğer bütün yan telif ürünleriyle de ilgilenirim. Yazarın kitaplarından
film yapılabilir, tiyatroya uyarlanabilir, yabancı dillere çevrilebilir, okuma programları düzenlenebilir. Bunların hepsi yazara kazanç getiren iÅŸlerdir ve birisinin takip etmesi gerekir. Bunları izlemek yazarın iÅŸi deÄŸil, yazar yazı yazmakla mükelleftir. Hangi anda devreye giriyorsunuz? Kitap tamamlandıktan sonra mı?- Kitabı yazmaya baÅŸladığı an ben iÅŸin içinde oluyorum. Yazma anı aslında bitirme anıdır. Profesyonel bir yazar için konuÅŸuyorum. Kafasındaki ilk aÅŸama neyse, 100-150 sayfa, onu bitirdikten sonra bana veriyor ve oturup üzerine konuÅŸuyoruz. Bu aynı zamanda yayınevi editörlerine ve bazı okurlara da veriliyor. Herkes notlarını alarak daha sonra yazarla görüşüyor. Yazar o notlara deÄŸer verebilir veya vermeyebilir. Ama kitabın geliÅŸimi içinde ben de varım. Türkiye'de menajeri olan ilk kitap Murathan Mungan'ın Üç Aynalı Kırk Oda'sı. Sizin de ilk iÅŸiniz. Nasıl biraraya geldiniz?- Murathan'la daha önceden tanışıyorduk. Onun kafasında da bu sistemin Türkiye'de denenmesi vardı. Benim ailem yayıncı ve iÅŸin iki tarafını da biliyorum. Yazar olamayacağım da anlaşılınca...Denediniz mi yazarlığı?- Denedim ama bu iÅŸi meslek olarak benimsemeniz gerekiyor. Ben baÅŸka iÅŸler de yapmak istiyordum. Yayıncılık da benim yapabileceÄŸim bir ÅŸey deÄŸil, çünkü bir yere baÄŸlı çalışmayı sevmiyorum. Dolayısıyla ikisinin arasındaki yerdeyim. Ä°lk menajerli kitap olmak Üç Aynalı Kırk Oda'nın kaderini etkiledi mi?- Herhalde. Çok kısa sürede herbiri 25'er binlik üç baskı yaptı arka arkaya. Tanıtımı çok iyi yapıldı. Bu hem benim, hem de yayınevinin çabalarıyla oldu. EÄŸer Metis Yayınevi kabul etmeseydi, bu sistem Türkiye'de hiç oluÅŸmayacaktı. DiÄŸer yayınevleri nasıl ikna oldu?- Murathan Mungan gibi bir isimle baÅŸlamam bir avantaj. Ardından Latife Tekin, Vedat Türkali ve Perihan MaÄŸden geldi. Hepsi kendi yayınevlerinin star yazarları. Bu kuvvetli isimlerle baÅŸlamanın, sistemi oturtmakta büyük yararı oldu. Portföyünüzdeki yazarlar sıkı isimler. Nasıl biraraya getirdiniz bu isimleri? Siz mi teklifte bulunursunuz?- Hiç kimseye ben kendim gitmedim. Çalışmak isteyip de sonuca erdiremediÄŸim tek yazar Ä°hsan Oktay Anar. Åžimdiye kadar size gelen bütün yazarları kabul ettiniz mi?- Etmedim. Bir defa okuduÄŸum ve anlaÅŸabileceÄŸim bir yazar olması lazım. Altı aylık bir deneme süresi koyuyorum. Bu süreden karşılıklı olarak geçiyoruz. Yazarın ve benim kiÅŸiliÄŸimize baÄŸlı bir iÅŸ neticede, uyuÅŸmayabilir. Diyelim ki, senaryo yayınlamak isteyen bir yazar var. Ben diyorum ki, hayır senaryo yayınlamak senin için ÅŸu anda hiç uygun deÄŸil. Bunun yerine romanını hızlandırmalısın. Siz nereden biliyorsunuz romanı hızlandırması gerektiÄŸini?- Bu aynı anda bir kariyer planlamasıdır. GeçmiÅŸte ne yapmış, ÅŸimdi ne yapıyor, yayıncısı ondan ne bekliyor? Ben yayıncıyla yazarın konuÅŸamadığı ÅŸeyleri konuÅŸuyorum. Yayıncılar da yazara doÄŸrudan söyleyemediklerini bana anlatıyorlar. Çünkü yazar kırılgandır. Çok dikkatli konuÅŸmak gerekir. Ä°ÅŸin en gerilimli anı hangisi?- Yayınevinin deÄŸiÅŸtirildiÄŸi an. Yayınevini kırmamak, yazarın isteklerini de gözönüne almak gerekir. Yazar çok büyümüş ve yayınevinin kalıplarına sığmaz hale gelmiÅŸ olabilir. Yazarın öncelikleri farklı olabilir. Yazar daha çok tanıtım istiyor olabilir. Peki bir edebiyat ajanı çok para kazanır mı?- Zengin olmaz ama açlıktan da ölmez. Yazar ne kazanırsa ben de onun üzerinden bir yüzde alıyorum. Bunun standardı yüzde 10'dur. Daha az üreten ve daha az kazanan yazarlarda bu yüzde 15 olabilir.YAYINEVÄ° SAHÄ°BÄ° OLSAM BEN DE BENDEN HOÅžLANMAZDIM Yayınevlerinin ‘‘aman ne güzel araya baÅŸka birisi daha girdi’’ diyeceÄŸi birÅŸey deÄŸil aslında. Ben yayınevi sahibi olsam, ben de çok hoÅŸlanmazdım herhalde baÅŸta. Yazarlar kitapları yazdıktan sonra yayınevinden çok da fazla birÅŸey istemezler. Ne ekstra bir reklam ister, ne de afiÅŸimi yapmadınız diye ÅŸikayet ederler. Bunlar yazarın isteyeceÄŸi ÅŸeyler deÄŸil, daha ticari ÅŸeyler. Birinin onlar adına kararlar alması gerekiyor, bu da benim. Yayınevleri bundan rahatsız olabilirdi ama olmadılar.Reklama karşı olan yazarların çoÄŸu bu kendilerine yapılmadığı için karşılarPeki bir yazar kitabının reklamını yapmalıdır veya yapmamalıdır tartışmaları hakkında ne diyeceksiniz? Ayıp birÅŸey mi kitabını pazarlamak?- Ayıp deÄŸil, bunun ayıp olmadığının en güzel örneklerinden biri de Erendiz Atasü. Biliyorsunuz bu konu hakkında çok yazı yazdı. Ä°yi bir yazardır o da. Bunun ayıp olduÄŸunu kendisi öne sürüyordu. Ama Can Yayınları'na transfer oldu ve Can Yayınları onun Eylül'de çıkacak kitabı için bir kampanya hazırladı. Aylık kadın dergilerinden baÅŸlayıp, edebiyat dergilerine kadar tek tek arayıp röportaj ayarladığını, ilan verdiÄŸini biliyorum. Demek ki aslında karşı olanların pek çoÄŸu bu kendilerine yapılmadığı için karşılar. Bu bana çok da ahlaki gelmiyor açıkçası. Bazen bazı kitaplar çok satmıyor ve reklamı yapılmadığı için satmadı diyorlar. Hayır, bazı kitaplar satmıyor çünkü gerçekten çok kötü. Onların yayınlanması bile büyük bir hata. Bazı editörler kendilerini yazar yapabilmek için yayınevlerinin olanaklarından yararlanıyor. Kendi editörü olduÄŸu kurumdan kitabını çıkaran insanlar var. Neye güveniyorsunuz, kendi yargılarınıza mı! O zaman çıkardığınız kitabın çok iyi olması lazım. Ama deÄŸil ve satmıyor. Bu arada baÅŸka kitapları da reklam yaptığı için sattı diye eleÅŸtiriyorsunuz. Reklamı yapan da kendi yayıneviniz. Bu durumda o yayınevinden ayrılmak lazım, ya da kendi kitabınızı baÅŸka bir yayınevinden çıkaracaksınız. Bazı eleÅŸtirmenlerin niye, nasıl eleÅŸtirdiÄŸi belli deÄŸil. Kitabı deÄŸil, yazarı ve yazarın kiÅŸiliÄŸini eleÅŸtiriyor. Buna kitap eleÅŸtirisi diyor ve kitap eleÅŸtirmenliÄŸinin kalmadığından yakınıyor. Sizin yüzünüzden kalmıyor eleÅŸtirmenlik. Bazı eleÅŸtirmenler bir yayınevinden kitabı çıktı diye o yayınevinden çıkmış, 5. sınıf kitapları aman ne ÅŸahane kitap diye yazıyor.Ä°ÅžTE AJANLIÄžINI YAPTIÄžI YAZARLARMurathan Mungan Latife Tekin Vedat Türkali Perihan MaÄŸden Aslı ErdoÄŸan Elif Åžafak Celil Oker Ä°lhan Uçkan Buket Uzuner Stella Acıman Hasan Ali ToptaÅŸ Gönül Kıvılcım Yazarların çıkarları için uzman bir avukatla çalışıyorumYayınevleriyle olan iliÅŸkilerinde yazarların çıkarlarının korunması gerekiyor. Telif Hakları Yasası da bu yüzden çıktı. Bu yasa sayesinde artık benim gibi en az 10 kiÅŸiye ihtiyaç var. BaÅŸka türlü yazarlar kendi iÅŸlerini takip edemezler. Telif hakları konusunda uzman bir avukatla birlikte çalışıyorum. Her ay düzenli olarak benim çalıştığım yazarlarla ilgili nerede ne yapılmış listeliyor. Gerekirse dava açıyoruz. Yayınevleriyle olan anlaÅŸmaları da benim için o hazırlıyor ve gözden geçiriyor.ORHAN PAMUK KENDÄ°NÄ°N MENAJERÄ°1998'den bu yana kitap ve yazar ön plana geçti. Bu kendi kendine de olmadı. Daha önce Orhan Pamuk'la baÅŸlamıştı bu. O kendinin iyi menajeri. DiÄŸer yazarların da böyle bir ÅŸeye ihtiyacı var. O kadar çok kitap yayınlanıyor, o kadar çok kitap ortaya çıkıyor ki, herkes kendi okuduÄŸunu, kendisine yakın bulduÄŸunu öne geçiriyor.Â
button