Onlar kalplerimizin T.C. vatandaşı

Güncelleme Tarihi:

Onlar kalplerimizin T.C. vatandaşı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 01, 2011 16:02

15 yaşındaki Alman Rebecca Feulner, geçtiğimiz günlerde ‘Yetenek Sizsiniz’ yarışmasına katıldı ve elendi… Çok da üzülmedi. Fakat bu olayın altından müthiş bir öykü çıktı… 12 yıldır Türkiye'de yaşayan ve henüz T.C vatandaşlığı alamayan Rebecca ve ailesi, Yalova’daki evlerini hurriyet.com.tr’ye açtı.

Haberin Devamı

Tarih 17 Ağustos 1999… Saat 03:02 gösterirken 7.5 büyüklüğünde bir depremle sallandı Marmara… Sadece Marmara değil Ankara’dan İzmir’e Türkiye’nin birçok kenti hissetti, 45 saniyenin 45 saat gibi geldiği bu sarsıntıyı… Yıllarca yuvaları bildikleri beton yığınları, binlerce insana mezar oldu, 45 saniyede…  

Enkaz altından kendi çabaları ile çıkan insanlar hiçbir şey düşünmeden; akraba, komşu belki de hiç tanımadıkları birini kurtarmaya çalışıyordu, korkunç bir karanlığın içinden…

Gün ışığı ile ortaya çıkan manzara dehşet vericiydi, binlerce bina yıkılmış, deniz ise üzerine yapılan konutları yutmuştu…

Yardım çığlıkları tüm Türkiye’de yankı buldu. Depremin ikinci günde Türkiye, başta merkez üssü Gölcük olmak üzere depremin vurduğu Kocaeli, Sakarya, Düzce ve Yalova’ya koştu…

Haberin Devamı

 

Türkiye’yi vuran deprem haberi dünyayı da ayağa kaldırdı… Yer Almanya… İzlediği ve duyduğu deprem haberleri karşısında çaresiz kalan Michael Feulner, aldığı bir telefonla işini gücünü bırakıp yardım için Türkiye’ye uçtu ve depremin vurduğu şehirlerden biri olan Yalova’ya ulaştı…

Michael Feulner ve arkadaşları, Yalova’nın yaralarını yavaş yavaş sarmasına yardımcı oldu. Biri Yalova’da biri Gölcük’te olmak üzere iki de okul yaptılar.

Michael Feulner’ın Türk insanın sıcakkanlılığına hayran kalarak bir anda Türkiye’ye yerleşmeye karar verdi.

Feulner, eşi Heike, çocukları Rebecca ve Josias’la birlikte tüm hayatlarını geride bırakıp Yalova’ya yerleşti. Şu an 9 yaşında olan Daniel, Yalova’da Almanca bilen bir doktor olmadığı için Bursa’da doğdu. Ailece, Daniel’e Bursalı diyorlar… Malena ise ailenin Türkçe öğrenmesiyle Yalova’da doğdu ve şimdi 7 yaşında.

İki çocuğu Türkiye’de doğan ve Türkiye vatandaşlığına rağmen yaşamlarını bu topraklarda sürdüren ve afet anlarında yardımlarını esirgemeyen bir ailenin hikayesi…

Onlar kalplerimizin T.C. vatandaşı

Haberin Devamı


“SEN BURADA KALMALISIN”


Yardım için Yalova’ya gelme fikri nasıl doğdu?
Michael: Deprem olduğu zaman haberleri aldık, üzüldük, düşündük “biz ne yapabiliriz” diye. Hiçbir şey yapamıyorduk, ondan dolayı bu felaket hakkında fazla düşünmemeye karar verdim. Sonra bir arkadaşım aradı, deprem bölgesini gelmiş, gezmiş ve “Michael biz Yalova’da bir okul yapmak istiyoruz. Sen de var mısın? Almanya’da para topla, gönüllü insanları bul sonra gelin okul yapalım” dedi.

Yaptığınız okulun adı neydi?
Michael:
İlk olarak Yalova Lisesi’ni ardından da Gölcük’teki Halıdere İlköğretim Okulu’nu yaptık.

Yalova’ya yerleşme kararını almanızdaki en büyük etken nedir?
Michael: Burada hizmet ederken, İngilizce bilen Türkler ve tercümanlar aracılığıyla iletişim kurmamıza rağmen çok iyi iletişimler kurduk. Sonra birden kendime, “sen burada kalmalısın” dedim.

Hemen olmadı tabi ki önce Almanya’ya döndüm sonra Gölcük’te yapılacak ikinci okul için geri geldim. Okulun tamamlanmasının ardından eşimle birlikte okulun açılışı için geldik.

Açılışta eşime, burada daha çok işimiz olduğunu söyledim. Arkadaşlarımızla planımız vardı, çadır ve konteynırda kalan depremzedeler için çabuk ve uygun fiyatta evler inşa etmek istiyorduk. Okulları topladığımız bağışlarla yaptık ama sonra düşündük onlara, depreme dayanıklı ev lazımdı, bu yüzden dönmek istemiyordum.

İlk olarak İstanbul’a baktık. Almanya’da yaşadığımız Erlaugen, yüz bin nüfuslu bir yerdi,  İstanbul çok kalabalıktı bu bizi korkuttu. Tabi ki çocuklarımızı düşünüyoruz ve İstanbul onlar için de uygun görünmüyordu. Sonra Yalova’ya baktık. Eşim de burayı beğendi. Yalova, bizim büyüdüğümüz yere benziyordu.

Onlar kalplerimizin T.C. vatandaşı

Feulner Ailesi'nin geride bıraktıkları evleri



MICHAEL FEULNER VE AİLESİ / FOTO GALERİ

“HEMEN ÇAY ISMARLIYORLAR”

Haberin Devamı

Türk kültüründe sizi etkileyen özellikleri neler oldu?
Michael:
İnsanlar çok çabuk ilişkiler kurabiliyor. Özellikle yabancıları merak ediyorlar ondan dolayı hızlı iletişim kuruyorlar. Almanlar, tanımadığı insanlara karşı çok mesafeli…

Ayrıca Türkler çok misafirperver, bundan çok etkilendik… Biz de burada yaşadığımız 12 yılda çok değiştik.

Almanya ve Türkiye arasında gözlemlediğiniz fark ve benzerlikler neler?
Michael:
En beğendiğim şey polise, vergi dairesine ya da belediyeye gidiyorsunuz, insanlar size hemen çay ısmarlıyor. Böyle bir şey Almanya’da mümkün değil.

Bunu özellikle söylemek istiyorum; Türkiye’de ilişkiler ön planda, Alman’da ise işi çabuk ve iyi bitirmek daha önemli, insan ilişkileri ikinci planda kalıyor.

Haberin Devamı

MICHAEL FEULNER'IN TÜRKİYE'DEKİ ÇALIŞMALARINDAN KARELER / FOTO GALERİ


“DÖNMEYİ DÜŞÜNMÜYORUM”

Almanya’da Türk tanıdıklarınız var mıydı?
Michael:
Tabi ki. Aslında Türk kültürü bize o kadar yabancı gelmedi. Biz nereye gideceğimizi, kimlerle yaşayacağımızı biliyorduk.

Türkiye’de sizi zorlayan bir olay oldu mu? Dönmeyi hiç düşündünüz mü?
Heike:
İlk yıl biraz zorlandım. Türkçe hiç bilmiyorduk, tanıdığımız da yoktu. Komşulardan, çocuklardan, alışveriş yaparken zamanla öğrendim Türkçeyi. Şimdi alıştım, dönmeyi düşünmüyorum. Çocuklar bazen orada yaşamak istediklerini söylüyorlar ama ben düşünüyorum, aslında oradaki normal hayatı bilmiyorlar. Sadece yazın gidiyoruz, herkes tatil olduğu için güzel şeyler yapıyoruz. O zaman tabi ki güzel ama günlük hayat buradan farklı değil.

Haberin Devamı

Rebecca: Nedenini tam olarak hatırlamıyorum ama iki yıl öncesine kadar hep dönmek istediğimi söylüyordum. O zaman ortaokuldaydım ve okulda pek mutlu değildim. Almanya’da akrabalarım ve arkadaşlarım var, onları görmek için tatilde gitmek istiyorum. Okulumuz olduğu için sadece yazın gidebiliyoruz. Bir yaz Almanya’ya gidiyoruz bir yaz Türkiye’de tatil yapıyoruz.

Josias: Okulum ve arkadaşlarımla mutluyum, dönmek istemiyorum.

Daniel: Ben de dönmek istemiyorum.

Malena: Ben dönmek istiyorum, Almanya’daki arkadaşlarımı çok özlüyorum.


Akraba ve arkadaşlarınız aldığınız karara tepkisi ne oldu?
Michael:
Ailemiz pek memnun olmadı tabi ki; özellikle çocuklar için kaygı duydular. Türkiye’de okulların nasıl olduğunu bilmiyorlardı, çocuklar Almanca öğrenebilecekler mi diye endişeliydiler. Bir de Türkiye’nin deprem bölgesi olması onları korkuttu.

“YAŞADIĞIMIZ EVİ KENDİM YAPTIM”

Marmara Bölgesi’nde şiddetli bir deprem bekleniyor, siz depremden korkmuyor musunuz?

Michael: Hayır, hiç korkmuyoruz.

Kaldığınız yer güvenli mi, kontrol ettirdiniz mi?

Michael: Bu ev, depremzedeler için inşa etmeyi düşündüğümüz sistemde yapıldı. Kendim yaptım, çelik konstrüksiyon bir ev. Ama sonra fark ettik ki bu doğru bir karar değil, bu evin maliyeti çok fazla ve depremzedelerin bu masrafları karşılamaları mümkün değil.  Ondan dolayı bu fikirden vazgeçtik.

Oturduğunuz bu ev Yalova’da tek mi?
Michael:
Belediye için de bir yer yaptık, zabıta müdürlüğü kullanıyor. Daha sonra benden bu evlerden yapmamı istediler ama ben bütün inşaat malzemelerimi satmıştım.  Bir başka vazgeçme nedenim ise bir yabancı olarak Türkiye’de iş yapmak istiyorsan biraz fazla para ödüyorsun. Bu da beni biraz korkuttu. Şimdi düşünüyorum da bu bir hataydı, Yalova’nın depreme dayanıklı böyle evlere ihtiyacı var aslında.

“HAMDOLSUN ÖLMEDİK”

Van Depremi sizi nasıl etkiledi? Van’a da gittiniz mi ya da gitmeyi düşündünüz mü?
Michael:
Van’a depremden bir hafta sonra gittim. Yine aynı şey oldu, bir telefon geldi, “ya Michael, sen Yalova’da tecrübe kazandın, senin gibi bir insan Van’da ihtiyacımız var. Yardımları organize et, oradaki kardeşlere yardımları ulaştır ve daha neler yapabileceğimizi bize söyle” dediler.

Neler yaptınız Van’da?
Michael:
Her gün 500 - 600 kişiye sıcak yemek dağıttık, ailelere battaniye, yorgan ve kıyafet yardımı yaptık. 50 tane çadır kurduk.100 tane kışa dayanıklı, izolasyonlu barınak yaptık. Aslında bu barınaklar felaket anında hemen yapılabilir, biz bir saatte bir tane yaptık.

Nerede kaldınız, artçı sarsıntılar sizi korutmadı mı?
Michael:
Her gün artçı sarsıntı oluyordu, alışmıştık. Sonra 5.2 depremi oldu biraz daha şiddetliydi “umarım bina sağlamdır” diye düşündük. 9 Kasım’da meydana gelen ikinci depremde ise beş katlı bir binadaydık. Bu çok şiddetliydi. Sanki biri beni arkamdan itiyordu, televizyon ve dolaplar düştü, elektrikler kesildi, kolon patladı. Bir arkadaşımız banyodaydı, düşmüş kafasından yara aldı. Ve ben o an şunu düşündüm, bu farklı bir deprem ve biz şimdi öleceğiz. Ama hamdolsun ölmedik.

Aşağı indik, kaos, panik… Sanki bütün Van kaçmak istiyordu. İkinci depremden sonra Van, yüzde 70 boşaldı. Biz bir süre daha kaldık, çünkü yardımlar devam etmeliydi.

Ev hasar gördükten sonra arabada kalmaya başladık, o zaman fark ettim ki evin yoksa hayat gerçekten çok zor. Hava eksi 10,  eksi 14 oldu gerçekten çok soğuktu.

Tekrar gitmek istiyorum çünkü insanlar kış yüzünden perişan, bir an önce onlara kışa dayanıklı evler yapmak lazım.

Marmara’da birçok sivil toplum örgütü var bunlara katılmayı düşündünüz mü?
Michael:
Van depreminden sonra ben, gönüllü olarak bir kriz masasında yer almak ve eğitim almak istediğime karar verdim. Sadece Yalova’da değil, Türkiye’nin herhangi bir yerinde yine bir afette yaşanırsa, sadece deprem değil herhangi bir felakette hazırlıklı olmak istiyorum. Biz hazırlıklı olmalıydık, geç düşündük, daha hızlı harekete geçmeli ve en geç ikinci gün orada olmalıydık.

Siz de eşiniz gibi yardım çalışmalarında yer alıyor musunuz?
Heike:
Biz kadınlar, Van’dan gelen aileleri ziyaret ettik. Onların ihtiyaçlarını tespit edip, elimizden geldiği kadar yardım etmeye çalışacağız.

“MÜLTECİLER İÇİN BANKACILIĞI BIRAKTIM”

 

Almanya’da ne iş yapıyordunuz?
Michael:
Almanya’da bankacılık eğitimi aldım. Bankacılık yaparken mültecilere hizmet etmeye başladım. Onların kaldığı toplu evleri görünce, çok üzüldüm ve onlar için bir şeyler yapmaya karar verdim.

Boş zamanlarımda onları ziyaret etmeye ve ihtiyaçlarını dinleye, yardımlarda bulunmaya başladım sonra da bankacılığı bıraktım.

Peki, Yalova’da ne iş yapıyorsunuz?
Michael:
Farklı farklı işler yaptım şu anda bir turizm şirketim var. Yurtdışından gelen misafirlerimizi Türkiye’nin dört bir yanında ağırlıyoruz.

“TÜRK VATANDAŞLIĞI ALAMADIM”

Türk vatandaşlığı aldınız mı?
Michael:
Sık sık yurtdışına çıktığım için günlerimi tamamlayamadım ve Türk vatandaşlığı alamadım. Çocuklar ve eşim günlerini doldurdu ama onlar da benim yüzümden vatandaşlık alamıyor.

 

Yemek kültürünüz değişti mi?
Heike:
Bence değişti, çünkü Almanya'da tükettiğimiz gıdaları burada bulamayınca, Türk yemekleri yapmaya başladım.

En sevdiğiniz yemek hangisi?
Michael:
Heike, kuru fasulyeyi Türklerden daha güzel yapıyor. Aslında en güzel yaptığı yiyecek börek... Tavuk kıymalı bir börek çıtır çıtır süper bir şey.

Rebecca: Ben Türk yemeklerinden en çok pilavı seviyorum annem de çok güzel yapıyor. Ben de hamur işleri yapmaktan hoşlanıyorum, çünkü kendinden bir şeyler katabiliyorsun.

Hangi takımı tutuyorsunuz?
Michael:
Bayern Münih


Daniel: Ben Fenerbahçeliyim

“TELEVİZYON İZLEMİYORUZ”

En sevdiğiniz TV programı ve Türk sanatçı hangisi?
Michael:
Ailece televizyon izlemiyoruz. Televizyonun anteni bağlı değil, sadece DVD seyrediyoruz.

Televizyon izlemiyorsunuz. Peki, yarışmaya gitme fikri nereden çıktı?
Rebecca:
Ben, Yetenek Sizsiniz’in videolarını internetten izliyordum. Bir gün arkadaşımdaydım birlikte Acun Medya’dan videoları izlerken, yan tarafta ‘Yetenek Sizsiniz’in başvuru formu çıktı. Arkadaşım “sen de başvur, en fazla ne olabilir ki” dedi. Formu doldurdum, bir süre sonra “ön elemelere katılmak için hak kazandınız” mesajı geldi.

Babam, ben ve arkadaşım İstanbul’a gittik ön elemeye katıldım. Elemeyi geçersem haber vereceklerini söylediler, tam 14 gün sonra bir kadın aradı, “Katılmaya hak kazandınız” dedi ve tekrar İstanbul’a gittik.

“MÜZİK HER ZAMAN HAYATIMDA OLACAK”

Rebecca, jüri üyelerinden aldığın ‘hayır’ cevabı seni nasıl etkiledi?
Rebecca:
O gün biraz hastaydım sonra dinlediğimde ben de sesimi pek beğenmedim, aslında şarkımı söylerken jürinin surat ifadelerinden “hayır” diyeceklerini anlamıştım. Neden seçmediklerini de söylediler ama ben hiç üzülmedim.

Müzikle profesyonel olarak ilgileniyor muydun?
Rebecca:
Şarkı söylemeyi çok seviyorum, sabah uyanır uyanmaz, okuldan gelir gelmez hemen müziği açıyorum. Annemler rahatsız oluyor ama yine de dinliyorum. Hayatımın her yerinde müzik var.

Okulda geçen sene liseler arası bir müzik yarışmasına katıldım. ‘Hatırla Sevgili’yi söyledim, elemeyi geçtim ilk 13’e girdim ama ilk üçe kalamadım. Bahar şenliklerinde şarkı söylüyorum. Eski okulumda korodaydım ve müzik gecelerine katılıyordum.

İleride müzik üzerine profesyonel bir çalışma yapmak istiyor musun?

Rebecca: Aslında müzik üzerine bir şeyler yapmayı çok istiyorum ama Yalova’daki konservatuar pek gelişmiş değil. Müzik üzerine çalışmalarımı sürdürmek istersem İstanbul’a gitmem gerekiyor. Ailem de İstanbul’a gitmemi pek onaylamıyor.

Müzik her zaman hayatımda olacak ama profesyonel olarak mı? Bilmiyorum.

Hangi mesleği seçmek istiyorsun?
Rebecca:
Şimdi eşit ağırlık öğrencisiyim, Uluslararası İlişkiler okumak istiyorum. Çünkü dil yeteneğim var ve ben yeni bir dil öğrenmeyi çok seviyorum.

BİR ALMAN OLARAK UTANDIM
 

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Michael:
Türkiye’de özellikle Almanlara karşı büyük bir saygı ve sevgi gösterdiklerini gördüm, o zaman bir Alman olarak utandım. Çünkü Almanlar genelde aynı saygıyı, aynı ilgiyi Almanya’daki Türklere göstermiyor. Keşke diyorum biz de onlara aynı şekilde davransaydık. Ben şahsım bunu yaptım, onlarla ilgileniyordum ama bunu tüm Alman vatandaşları için söylemek mümkün değil.

Almanya’da ortaya çıkan bu son olaylar beni çok üzdü, utandırdı. Neo Naziler tabi ki küçük bir kısım ama Almanya’ya yakışmıyor. Ümit ediyorum ki bu sorun bir an önce bitecek.

 
ayolcu@hurriyet.com.tr 

https://twitter.com/#!/aynuryolcu

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!