<B>Cüneyt UZUNOĞULLARI</B>
Oluşturulma Tarihi: Mart 19, 2004 21:51
Cirolarının toplamı Türkiye'nin Gayri Safi Milli Hasılası'nın dört katı olan 19 şirketin CEO'su geçtiğimiz hafta İstanbul'daydı. 'En üst düzeyde' ağırlanan CEO'lar, 'Yatırım Danışma Konseyi' toplantısına katıldılar. Yaklaşık altı saat süren toplantılarda CEO'lar Başbakan'a ne istediklerini anlattılar. Yatırım yapmak için ise ‘‘Önce icraatı görelim‘‘ dediler.
Dünyanın en büyük şirketleri arasında yer alan 19 firmanın İcra Kurulu Başkanı (CEO) geçtiğimiz hafta İstanbul'a geldi. CEO'lar devletin en üst düzeyde yetkilileri ve Türkiye'nin önde gelen sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri tarafından ağırlandı. CEO'ların onuruna 14 Mart Pazar gecesi verilen yemeğe Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan ev sahipliği yaptı.
CEO'lar pazartesi günü de Başbakan R. Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Devlet Bakanı Ali Babacan ile buluşarak mesajlarını ve taleplerini iletme fırsatı buldular.
Toplantılara, Dünya Bankası Başkanı James Wolfenson ve IMF Avrupa Direktörü Michael Deppler'in de katılması ortamın ağırlığını bir kat daha artırdı.
Toplantılar kısa sürede tamamlandı. CEO'lar taleplerini ve mesajlarını ilettiler, yatırım için söz vermekten özellikle kaçındılar.
ÇİLELERİNİ ANLATTILARCEO'ların Türkiye toplantılarının seyrine ilişkin ilk işaret geçtiğimiz Pazar gecesi Çırağan Sarayı'nda verilen yemekte geldi. CEO'lar Türkiye'deki yatırım fırsatlarını öğrenmekten çok, kendilerini anlatmaya gelmişti. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı
yemek sonrası merakla kapıda bekleyen gazetecilerin, CEO'larla ne konuştunuz sorusuna ‘‘Dünyanın farklı ülkelerinde yatırım yaparken çektikleri çileleri anlattılar‘‘ yanıtını verdi. Pazar gecesinin tek önemli olayı buydu.
CEO'lar dinlemekten çok anlatmayı, yatırım haberi vermekten çok, Türkiye'ye yatırım yapmaları için nelerin yapılması gerektiğini anlatmayı tercih ettiler.
Zaten etkinliğin adı da toplantıların seyri konusunda bir bilgi veriyordu. Yatırımcıların deneyimlerini ve taleplerini öğrenecektik. Etkiliğin adı bu nedenle ‘‘Yatırım Danışma Konseyi‘‘ toplantısı olarak belirlenmişti.
GİZLENEN GERÇEKLERBir ülkede yatırımı olan veya yatırım yapmayı amaçlayan dev şirket CEO'ların ülke ekonomisini derinden inceleyip fotoğrafın olumsuz yönlerinden söz etmesi beklenemez. Ancak yukarıdaki özetten şu sonuç çıkarılabilir, ‘‘Büyük şirketlerin CEO'ları her zaman gerçeği söylemez.‘‘ Çünkü o CEO'nun görevi gerçeği söylemek değil, halkla ilişkiler biriminin oluşturduğu mesajı medya aracılığıyla kitlelere iletmektir. Bu mesajın nasıl bir uzun çalışma sonucu ince ince ölçülüp biçilerek oluşturulduğu ise malumdur. Şirketin büyüklüğü arttıkça CEO'nun hükmettiği dolarların miktarı milyarları katladıkça, verilen mesajın standarda uygunluğu en üst düzeye çıkar.
Sonuç: Güven adımı atıldı, beklemeye geçildi
Dünyada dolaşan yabancı sermayeden 'yok denebilecek kadar' küçük bir pay alan Türkiye, Yatırım Danışma Konseyi toplantısı düzenleyerek ve toplantıya Başbakan düzeyinde katılarak uluslararası sermayeyi Türkiye'de görme isteğini bir kez daha gösterdi.
Toplantı aracılığıyla CEO'lar mesaj ve taleplerini Başbakan, Maliye Bakanı ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanına doğrudan sunma olanağı buldu. CEO'ların güvenini sağlamak için önemli bir adım atıldı. Başbakan R. Tayyip Erdoğan aracılığıyla dev şirketlere şu mesaj verildi: ‘‘Biz hazırız sizi Türkiye'de görmek istiyoruz. Reformlara devam ediyoruz. Yatırıma gelirseniz pişman olmazsınız.‘‘
CEO'larda şu mesajı verdi:
‘‘Reformları dikkatle izliyoruz. Yaptığınız reformlar kağıt üzerinde kalmasın. Uygulama olursa, taleplerimiz yerine getirilirse, Türkiye'ye yatırım yapmayı düşünürüz. Ama önce icraatı görelim.‘‘
Mesaj değişmedi: Türkiye’nin geleceği parlak
Toplantının sonucunda medyaya konuk olan CEO'lar yine standart mesajlar verdiler.
Uluslar arası yatırımcının Türk gazeteciye verdiği mesaj farklı zaman ve koşullarda değişmez. Yabancı yatırımcı her zaman şu mesajı verir:
‘‘Türkiye büyük ülke. Eğitilmiş ve genç nüfusu büyük potansiyel oluşturuyor. Bu potansiyel hem yatırımını Türkiye'ye kaydıran şirket için insan kaynağı, hem de büyük ve istekli bir pazar anlamına geliyor. Türkiye'nin jeopolitik önemi çok yüksek, kendinize çeki düzen verin ve tanıtımınız yapın yabancı sermayeyi çekin.‘‘
Bu mesajın ayrılmaz parçası ise, ‘‘Türkiye'nin geleceği parlak‘‘ sözleridir ki, krizin en derin olduğu ortamda bile söylenir.
TALEP LİSTESİCEO'lara sorulan temel soru ‘‘Nasıl olurda yatırım çekeriz‘‘ olunca, yanıt kaçınılmaz olarak uzun bir talepler listesi olarak ortaya çıktı. Toplantının doğası gereği CEO'lar anlattı bizim yetkililer dinledi. Bizimkiler sordu CEO'lar yanıtladı. CEO'ların temel talepleri dünyanın her yerinde sıraladıkları taleplerdi. Bürokrasinin azaltılması, yabancı yatırımın kolaylaştırılması, çifte vergilendirmenin önlenmesi, yabancı yatırımcıya arsa ve arazi bulunması yabancı yatırımcının haklarının korunması, ekonomik ve siyasi istikrar vs...
Yabancı sermaye neden gelmiyor?Dünyada bir yıl içinde bir trilyon dolar doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapıldığı biliniyor. Türkiye geçtiğimiz yıl bu yabancı sermayeden yalnızca 350 milyon dolar pay alabildi. Türkiye doğrudan yabancı sermayeden o kadar az pay aldı ki artık yabancı sermaye çekme konusunda Doğu Avrupa ülkeleri ile değil Afrika ülkeleri ile kıyaslanmaya başladı.
Türkiye'nin büyümesini hızlandırması teknolojisini yenilemesi, istihdamı arttırması için doğrudan yabancı sermayeye ihtiyacı var.
Ancak herkes bu sermayenin peşinde. Kimi ülkeler bedava arazi, ucuz elektrik, gelişmiş altyapı ve vergi muafiyetleri sunarak yabancı sermaye çekiyor. Çin gibi dev ülkeler ise yabancı sermayeye hem ucuz işgücü, hem de büyük iç pazarı kullanma olanağı sağlıyor.
Türkiye ise yabancı sermayeye güven veren bir ortam oluşturamıyor ve doğrudan yatırımlar Türkiye yerine Doğu Avrupa ülkelerine yapılıyor.
Entegrasyona mahkumuz
Yatırım Danışma Konseyi'nin kapanış toplantısında en çarpıcı mesajı Başbakan R. Tayyip Erdoğan verdi: ‘‘Türkiye dışarıya açılmaya, uluslar arası entegrasyona mecbur değil mahkumdur.‘‘ Başbakan 'mahkum' kelimesini bilerek seçtiğini de belirtti. Türkiye'nin doğrudan yabancı sermayeyi çekme konusundaki başarısızlığının uluslararası entegrasyonun önündeki engellerden birisi olduğu göz önüne alındığında ‘‘Başbakan bir gerçeği en yalın haliyle ifade etti‘‘ denilebilir.