Güncelleme Tarihi:
Tabii askeri ortak gücün askeri masrafları, dünyada silaha ayrılan para, silah baronlarının elde ettikleri gelir hiç bir zaman gerileyecek gibi görünmüyor.
Yani silahlanma yarışındaki para gücünün yüzde biri dahi, geri kalmış ülkelere yönelik sosyal polititikalar için kullanılmıyor.
Ama ABD Başkanı Bush, terörden kurtulmanın tek yolunun demokrasidan geçtiğini ısrarla savunuyor, altını çiziyor.
Elhak demokrasi, dünyadaki yönetimlerin ehven-ı şer’i. Daha iyisi keşfedilmiş değil.
Ama “önce demokrasi” nasıl olacak, nereden başlamak gerek bunun üzerinde fazla durulmuyor.
Durulmuyor çünkü zengin ve fakir arasındaki uçurumun “önce açları doyurmak, sonra eğitmek, daha sonra da demokrasiye alıştırmak” gibi koşullarlarla kapanacağı görmezden geliniyor.
İşte Afganistan örneği. Yakında seçimler yapılacak. Seçmen kayıtları başlamış. 5 milyon Afgan seçmen olmuş. Yarın gidin kimi işaret ediyorlarsa ona oy verecekler. Yani serbest seçimle güya yöneticilerini seçmiş olacaklar.
Böylece demokrasi için adım atılmış olacak.
Halkın refahı, eğitimi, sağlığı sonradan ele alınacak.
Afgan ordusunun kurulması, eğitimi ve silah kullanmasını öğrenmesi için ayrılan para, halkın beslenmesine, sonra yeni okulların ve hastanelerin açılmasına ayrılsa kötü mü olur.
Aç insanı, eğitimsiz insanı sandık başına getirseniz ne yazar.
Atalarımızın aç insan konusunda söyledikleri önemli sözler var ki, bugün dünyada az gelişmiş ve fakir ülkelerin ortamına cuk oturuyor.
Aç, anansa (atansa) da kaç: Aç kimsenin en yakınlarına bile zararı dokunur.
Aç, elini kora sokar: Aç insan, karnını doyurabilmek için yaşamını tehlikeye atmaktan çekinmez.
Aç ile eceli gelen söyleşir: Aç insan tehlikelidir. Karnını doyurabilmek için, kendisine güçlük çıkaran kimseyi öldürebilir de.
Aç köpek fırın deler (yıkar): Aç kimse, karnını doyurabilmek için, aklın almayacağı bütün kötü işleri yapabilir.
Terörün kaynağını, din ırk ve renk farklılıklarında aramaya ne kadar gerek var bilemem ama G-8’lerin pamuk elleri cebe girmeden, NATO’ya ayrılan bütçenin büyük bölümü dünyadaki az gelişmiş, hatta hiç gelişmemiş ülkelere aktarılmadan ne terör bataklığı kurutulabilir ne de demokratik yönetimler iş başına getirilebilir.
Türkiye’nin 85 yılda aldığı yolu az gelişmiş ülkeler açısından kısaltmanın tek formülü, gelir dağılımından başlayarak eğitim ve sağlık hizmetlerini yaygınlaştırmak, sonra da “artık bu ülkelere demokrasi gelebilir” demekten geçiyor.
Irak’ta demokrasiyi sağlamak için NATO’nun öncülüğünde Irak polisini eğitmekle işe başlamak, kulağı ters tutmaktan başka bir şey değil.
Ah şu kalkınmış, tuzu kuru zengin ülkelerin başındakiler, biraz olsun demokrasi algılayışlarını değiştirebilseler, fakirlik ve terörün ortadan kalkması için öylesine mesafe alınabilir ki.
Sevgiler,
Sezai