Güncelleme Tarihi:
Gelişi hava muhalefeti yüzünden birkaç gün geciken dev platform Cuma sabahı nihayet ufukta göründü. Bir seminer dolayısı ile birkaç gündür Akçakoca’daydım ve kahvaltı sırasında Adıyaman’da, Batman’da ve Ankara’da kendilerine eğitim verdiğim TPAO mühendisleriyle karşılaşmak çok sevindirici bir olaydı. Önceki seminerler sırasında Karadeniz’de petrol arama ile ilgili konuşmuştuk. 6 ay sonra, konuştuğumuz bir projenin gerçekleştirilmesine şahit olmak, gerçekten büyük bir mutluluk. Otel’de hem petrol arama platformunun yabancı mühendisleri hem de TPAO mühendisleri ile birlikte kalıyoruz. Ve konu ister istemez ‘ne olacak bu ülkenin haline geliveriyor’
Dünya’da deniz üstünde kurulu platformlarla petrol veya doğalgaz arama faaliyetleri 1930’lu yıllarda başlamış. Bizde o yıllarda savaş, yokluk, acı ve sefalet varken, eller deniz üzerinde platform kurup petrol arıyor, ve çıkartıyor. Bir cihan imparatorluğunun çocukları ve torunları ise, o yıllarda ekmeği karne ile, ayakkabıyı sıra ile alıyorlar. Çünkü yok. İnsanlar resmen ot topluyor, ot kaynatıyor, ot yiyor. İnsanların umutları yitik. Kurtuluş Savaşı kazanılmış ama o savaşın hayatta kalan canlı şahitleri, düşmandan kurtulabildikleri gibi, açlıktan ve yokluktan kurtulabileceklerine inanmamış.
Dünya büyük bir hızla yeniden yapılanır ve savaşın yıkımlarını sararken, biz sırf kendimize olan güvenimizi kaybettiğimiz için, büyük bir duraklama dönemi yaşamışız. Yıkıma hem de bizdekinin 10 misli büyük bir yıkıma maruz kalan Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere ve hatta Japonya 10 yıl içinde toparlanıp, dünya muasır medeniyetler yarışında öne geçerken, biz yerimizde saymışız.
Sn. Başbakanımızın dünya liderleri ile gülücükler dağıtan pozlarına bakıp, aynı karede yer almanın aynı ligde oynamak anlamına geldiğini sanmayın sakın. O fotoğraflardan birinde Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD devlet başkanları ve başbakanları arasında belindeki geleneksel kaması ile poz veren bir arap ülkesi devlet başkanını gördüğünüzde aklınızdan ne geçiyorsa, bizi gördüklerinde onların aklından geçenler de bunun aynısı.
Peki biz bu duruma nasıl geldik?
Yukarıda bahsettiğim petrol platformunun öyküsü ile bizim dünya liginde istediğimiz yere gelemeyişimizin öyküsü büyük benzerlikler gösteriyor.
Sizi teknik bilgilere boğmak istemiyorum ama TPAO’daki eğitimlerim sırasında aldığım bilgilere göre, bir yerde petrol aramaya karar verilmesi ve bir platformun denizde petrol arama faaliyetine başlaması yaklaşık 1 yıllık sıkı bir çalışmanın ürünü. Sismik çalışmalar, arazi ve saha çalışmaları, uydu fotoğrafları incelemesi, analizler, araştırmalar… Uykusuz gecelerle devam eden toplantılar. Tartışmalar. Geziler. Yerinde keşifler. Ve karar!
Karar aşaması işin daha başı. Bir kere karar verildi mi, hemen petrol aramaya başlayamıyorsunuz. Petrol aramadan önce uygun olan platformu arıyorsunuz. Onların iş planına göre, verdikleri teklife göre hangi platformun ne zaman, kaç paraya geleceğine ve ne kadar süre ile tespit ettiğinizi noktalarda arama faaliyetinde bulunacağına dair bir anlaşma imzalıyorsunuz… Yani kısaca bir hedefiniz varsa, çok iyi bir nişan alıyorsunuz. Hedefi tutturmanın yegâne yolu bu.
Önce Ateş Et, Sonra Nasıl Olsa Nişan Alırsın
Bizim öykümüzde ise durum tamamen tersi. Dünya’da araştırma geliştirmeye en az kaynak ayıran ülkelerin başında geliyoruz. Çok büyük bir holdingin başkanı, yoldan geçerken gördüğü büyük bir binayı gösterip, ortağı olan çok sevdiğim bir ağabeyime, ‘Ahmetçiğim, hipermarketi buraya kuralım, bu binayı 1 milyon dolar verip alalım hemen’ diyebiliyor.
Hâlbuki buna benzer bir hipermarket açma öyküsüne çok yakinen şahit olmuştum. Bir Fransız şirketi, nerede bir hipermarket açmaları gerektiği konusuna, 6 ay süren büyük bir araştırma, inceleme ve AR-GE faaliyeti sonrasında karar vermişti.
O bölgedeki bankaların verdiği kredi kartlarına, okullardaki öğrenci sayısına, benzin istasyonlarındaki satışlara, yollardaki araçların marka – model ve sayısına varıncaya kadar titiz bir araştırma faaliyeti yapılmış, elde edilen datalar çok hassas metotlarla işlenerek, karar verme sürecinin en hatasız bir şekilde olması sağlanmıştı.
İşte bizdeki eksiklik de bu zaten. Görmediğimiz hayali verilere, bir dünya para harcamak yerine aklımıza esen, bize ait kendi - şahsi ve o güzelim fikirlerimize göre davranmak bize daha rasyonel geliyor. Ondan sonra da bunu neye göre yaptın diye soranlara bana göre gibi garip bir cevap verebiliyoruz. Peki bu doğru mu? Elbette! Kime göre? Bana göre. Bana göre, kafana göre, aklına estiği gibi, keyfe keder bir yaşam.
Hâlbuki verileri yani bilgileri konuşturmak gerekmez mi?
Bir hedef tespit edeceksen, ‘nişan alıp ateş etmek’ yerine ateş edip, nasıl olsa daha sonra nişan alırsın mantığı ne kadar doğru? Kaldı ki, nişan alıp ateş etmek de kendi içinde sorgulanması gereken bir davranış. Ya nişan aldığın hedef, aslında ateş etmemen gereken bir hedefse? Ya nişan aldığın yer doğru değilse? O zaman petrol platformunun yanlış yerde konuşlanıp, petrol olmayan bir yerde 6 ay sondaj çalışması yapıp, günlük 50 ile 300 bin dolar arasında değişen platform maliyetine katlanacaksın demektir. Platformun nerede petrol arayacağı en az 1 yıllık titiz bir çabanın ürünü.
Peki, sizin şahsi hedefleriniz neyin ürünü? Ne iş yapacağınıza nasıl karar veriyorsunuz? ‘Ya, bir girelim şu şirkete bir’ mantığı ile mi başlıyorsunuz kariyerinize? Kapağı devlete bir atalım da yeter mantığı ile.
Nereye gireceğinize, ne iş yapacağınıza, hangi konuda çalışacağınıza, şu anda Akçakoca’nın 8 mil açıklarındaki Romen ‘Prometeu’ Petrol Arama Platformu gibi karar vermezseniz, canınız çok yanar canlarım.
Gelin bir an önce, ‘ateş et nasıl olsa nişan alırısın’ mantığını bırakın.
Yoksa kurşun namludan, ok da yaydan çıktıktan sonra geri dönüşü yok bu işin.