HÜRRİYET PAZAR / Şermin SARIBAŞ
Oluşturulma Tarihi: Ekim 27, 2002 01:47
Orkestra şefi Hikmet Şimşek'in bir yıldır bekletilen cesedi, nihayet kadavra olarak kullanılmaya başlandı.
Her şey bir gazetede okuduğum 'Hikmet Şimşek'in kadavrası heba oldu' haberiyle başladı. Şimşek, vasiyeti gereği kadavra olmak istemiş ama bir türlü kullanılamamıştı. Buradan aklıma kaç kişinin kendisini kadavra olarak bağışladığı ya da en azından böyle bir şeyi düşünebildiği sorusu geldi. Sonra da, tıp fakültelerinde anatomi dersinin ‘‘gereç’’i olan kadavraların nasıl temin edildiği. Bilgi almak için Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Bilim Dalı'nın kapısını çaldığımda, korkudan ayaklarım iki ileri bir geri gidiyordu. Kadavralar konusunda doktora tezi hazırlayan Yard. Doç. Dr. Ümit Süleyman Şehirli'nin anlattıklarını ağzım açık dinledim. Ne kadar derin bir kuyuymuş meğer bu kadavra işi. Anatomi ve dolayısıyla kadavra kullanımının tarihçesiyle ilgili öyle şeyler anlattı ki, Michelangelo'nun Musa heykelindeki başarısını ancak anlayabildim. Rönesans öncesi insan kadavrası üzerindeki çalışmalar çok kısıtlı ve neredeyse yasakken, o dönemde bu çalışmalar halkın gözü önünde yapılırmış. Mesela Michelangelo, onlarca kadavra üzerinde çalıştıktan ve insan vücudundaki her damarı, kası çok iyi tanıdıktan sonra her an canlanacakmış hissi veren Musa heykelini yapmış. Zaten biliyorsunuz, güya Michelangelo heykeli bitirdikten sonra çekicini yere atıp, ‘‘konuşsana be adam’’ demiş. Niye bu kadar hikáye anlatıyorum? Pazar günü kadavra konusunu en sempatik haliyle size okutabilmek için elbette. Bütün bu yazılanların özeti şu; tıp fakülteleri kadavra sıkıntısı yaşıyor ve kadavra bağışının artmasını istiyor.
Tıp fakültelerindeki kadavraları nerelerden temin ediyorsunuz?
- İki yoldan. Hastanede ölmüş adli bir vaka olmayan sahipsiz ölüler ve diğeri de bağış yoluyla temin edilen kadavralar.
Sahipsiz ölüler için bir bekleme süresi yok mu? Ya bir süre sonra sahipleri gelirse?
- Hastanelerin sahipsiz ölüleri bir hafta bekletme hakkı var. Ondan sonra prosedür gereği bu ölüleri yakınlarındaki tıp fakültelerine vermek zorundalar. Ama maalesef bu böyle olmuyor. 3-4 sene evvel bir başhekim prosedür gereği kadavrayı bize verdi. Sonra da yakını geldi ve ortalığı birbirine kattı. Televiyonlar, ‘‘Hastaları sahiplerine iade etmeden, kadavra olarak üniversitelere veriyorlar’’ diye haberler yaptı. O başhekim gece yarısı yatağından kaldırılıp ifadesi alındı. Halbuki prosedürü yerine getirmişti. Böyle olunca başhekimler bu prosedürü işletmeye çekindiler. Bize getirilen ölüleri biz burada bozulmasın diye ilaçlayıp, 45 gün bekletiriz. Bu sürenin sonunda sahibi çıkmazsa, yasal olarak bu kadavralar üzerinde eğitim yapma hakkımız vardır. 45 gün içinde yakını gelirse iade ederiz. Ama bu kişi sağlığında kendini kadavra olarak bağışlamışsa, bekleme süresine ihtiyaç yok.
Kadavra bağışı çok oluyor mu? Mesela ilk kadavrayı kim bağışlamış?
- Tabii ki yok. Kendini kadavra olarak bağışlamak maalesef kimsenin aklına gelmiyor. 12 milyonluk İstanbul'da, 10 senede sadece 3 kişi kendini kadavra olarak bağışladı. Son iki yıldır 5-6 kişi daha bağışladı. Zaten bağışla kadavra olabilmek, 1980'lerde Medeni Kanun'un şahsiyetin sona ermesi maddesiyle beraber başladı. Batı ülkelerinde 1900'ların başından beri bağış var.
‘‘Karar verdim kadavra olacağım’’ desem ne yapmam gerekiyor?
- Bağış kadavrada da iki seçenek var. Kişi, ya sağlığında kendini bağışlar, ya da öldükten sonra ölen kişinin aksi bir vasiyeti yoksa yakınları bağışlar. Bunun detaylı bir formu var ve bu form iki kişi şahitliğinde imzalanıyor. Ama kişi kendini bağışlasa bile bazen sorun çıkıyor. Çünkü öldükten sonra ailesi onun kendini bağışladığını bilse bile, kadavra olmasını istemediği için bize
haber vermiyor. Kontrol etme imkanımız yok.
Detaylı form dediniz, hangi detaylar?
- Kişinin kadavra istediğini belirten bir metin, bağışla ilgili kanunların hepsi ve kadavra olarak kullanıldıktan sonra cenaze töreni isteyip istemediği, hangi dine göre tören istediği, ailesine geri verilmek mi istiyor, bizim mi bu işlemleri yapmamızı istiyor, hepsi formda var.
Yani kullandıktan sonra cenaze törenini de ihmal etmiyorsunuz?
- İstiyorsa elbette.
Kadavraları nerede nasıl saklıyorsunuz?
- Bakteriler üremesin ve koku yapmasın diye ilaç veriliyor. Ana damardan bir pompa yardımıyla ilaçlı sıvıyı bütün vücuda dolaştırıyoruz. Morglarda gördüğünüz tarzda buzdolaplarında ya da ilaçlı bir havuzda bekletiliyor. Türkiye'de genellikle bu sıvı dolu havuzlarda saklanır.
Bir ders yılında kaç kadavra kullanılması gerekir?
- En az 10 tane kullanılması gerekiyor. Ama biz koca ders yılında sadece bir tane kullanabiliyoruz. İstanbul'da kadavra dağıtımını Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yapıyor. Cerrahpaşa'nın en büyük şansı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi gibi bir kaynağı olması. Orada sahipsiz ölüler çok fazla çünkü.
Madem bu kadar sıkıntı var, ithal edin?
- Kanunen kadavra ithali yasak. Olsa bile çok yüksek maliyetler, karşılamamız mümkün değil. Bir ara Pakistan ihraç ediyordu galiba.
Bir kadavrayla ne kadar idare ediyorsunuz?
- Bir sene. İkinci sene de kullandığımız oluyor ama iyi sonuç alamıyoruz.
Mezarlıklardan kadavra çalınıyor diye bir şehir efsanesi vardır. Siz hiç kadavra çalan birini duydunuz mu? - Şimdilerde yok. Bazen mezarlıklar yol yapılmak için açıldığında kemikler ortaya çıkıyor. Öğrenciler de bazen bunları topluyor. Kemiğe bile ihtiyaç var.
Bagajdaki kemikler güvenlik kontrolüne nasıl yakalandı?Prof. Dr. Aymelek Yalın, bizleri yadırgatan bu mesleğin hayatının doğal bir parçası olduğunu söylüyor: ‘‘Bizim çocuklarımız doğduklarından beri bu işle içli dışlı oldukları için etkilenmezler. Kitaplıkta kafatası durur, çalışmak için kemik götürürüz eve. Bir gün alışveriş merkezine uğradım. Güvenlik görevlisi bagajınızın kilidini açın dedi ben de açtım. Çocuğun yüzü kireç gibi oldu. Hemen aklıma bagajda kafatası, kol bacak kemikleri olduğu geldi. Çıktım arabadan, ‘tıp fakültesinde öğretim görevlisiyim, onlar çalışmak için' deyip, kimliğimi gösterdim. Bagajı hemen kapattı, o günden sonra da bir daha bagaj açtırmadı.’’
PARA KARŞILIĞI KADAVRA OLUNMUYOR Aydınlanma çağında kadavra olarak suçluların cesetleri kullanılıyordu.
O dönemde kadavra için mezar hırsızlığı yaygındı.
AIDS, Hepatit B ve C hastaları kadavra olarak kullanılamıyor.
Öğrenciler bazen kadavraların fotoğrafını çekmek istiyor ama kadavraya saygı için hiçbir şekilde buna izin verilmiyor.
‘HİKMET ŞİMŞEK’İN KADAVRASINA NE OLDU’ TARTIŞMASINİHAL ŞİMŞEK (Hikmet Şimşek'in eşi)
Benim de duygularım var, öyle kullanılsın istemezdimHikmet, vasiyeti üzerine Gazi Üniversitesi'nde kadavra olmak istemişti. Gönlüm razı olsa da, olmasa da bu isteğini yerine getirdik. Benim de duygularım var, onun öyle kullanmasını istemezdim. Kadavra olarak kullanılması gecikince, duygularımı dinledim. Gömülmek, huzura kavuşmak istediğini hissediyordum. Ölüsünün bile eziyet çekmesine dayanamam. O orada öylece durdukça sanki yaşıyor ve onu iyi edebilecekmişim hissine kapılıyorum, kendimi iyi hissetmiyorum. Zaten kullanılıp kullanılmaması bence o kadar önemli değildi, önemli olan kendisini bağışlamasıydı. Bilmiyorum, yanlış mı düşünüyorum? Gerçi bu yıl kullanmaya başlamışlar.
Prof. Dr. HASAN BASRİ TURGUT
(Gazi Üni. Anatomi Bilim Dalı Başkanı)
Ders yılı ortasında kullansak ziyan olurduHikmet Şimşek'in kadavrası vasiyeti doğrultusunda bize verildiğinde ders yılımız başlamıştı. Kadavralar belli bir sıra içinde kullanılır. Ders yılı ortasında kullansak kadavranın bir bölümünü kullanamaz, ziyan olurdu. Bozulmasını önlemek için ilaçlayıp, bir sonraki yıl için sakladık. Bu ders yılı başında da kullanmaya başladık. Geçen ders yılı başında kullanamayınca eşi, ‘‘Kullanmayacaksanız bana verin, dokunmayın ona’’ dedi. Biz de durumu izah ettik. Ama isterse bu ders yılı başına kadar gelip alabileceğini söyledik. Gelmedi ve biz de kullanmaya başladık. Hikmet Bey'den önce bizim üniversitemize kimse kendini kadavra olarak bağışlamamıştı. Onun bağışından sonra üç kişi daha kadavra olmak için başvurdu.