Güncelleme Tarihi:
İşte Ömer Çelik'in konuşmasından satır başları:
"CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun ’Oslo’da da İmralı’da da vaatlerde bulundular. Niye tutanakları açıklayamıyorlar? Kandil ’bize söz verdiniz açıklayın’ diyor. Açıklasınlar hangi sözleri verdiklerini. Benim gördüğüm bazı belgeler var. Bu kadarını söyleyeyim. Bazı taahhütler var, halka bunları açıklayamıyorlar ve onların altında eziliyorlar" sözleri ile ilgili olarak Ömer Çelik, şunları söyledi; "İktidar her rejimde var, muhalefet ancak demokrasilerde var. Muhalefet dünyanın çağdaş demokrasilerinde, kendisini iktidar alternatifi olarak görür ve hatta gölge kabine kurar. Türkiye’nin bu kadar önemli meselesinde ’Ben Oslo belgeleri gördüm, hükümet eziliyor’ diyen birisinin, ilk yapması gereken çıkmalı kamuoyunun önünde ’Bakın dönemin başbakanının imzası var, bu belgelerle şu sözler verilmiş’ demesi gerekir. Bunu ispat ettiği takdirde, hükümet ve altında imzası olanlar gereğini yapmalıdır. Ama bunu ispat edemiyorsa, bu kadar sorumluluk gerektiren bir itirafı ispat edemiyorsa da istifa etmelidir. Bunlar büyük meselelerdir. Türkiye 30 yıldır bu işlerle uğraşıyor. Her şeyi doğru yaptık da demiyoruz, yanlış yaptığımız işi de düzeltiriz. Ama bir tavizi verdiğimiz iddia ediliyorsa, açık çağrıda bulunuyoruz. Hemen bir saat, iki saat içinde bu belgeler nelermiş, altında kimin imzası varmış. Bunu açıklasınlar, biz gereğini yaparız. Bu kadar büyük iddiaların arkasından bir ispat söz konusu değilse de bu iddiaları öne süren kişilerin ne yapması gerektiğini vatandaşlarımızın takdirine bırakıyoruz. Ben belgeler gördüm büyük tavizler verilmiş dendikten sonra… Bu belgeleri size kim getirdi? Kim gösterdi ? Bunların da açıklanması lazım. Neymiş bu belgeler, içinde ne yazıyormuş, altında kimin imzası varmış? Açıklasınlar görelim. Bunu açıklamamak da iddia edenin sorumsuzluğu olarak tarihe geçer."
Türkiye Esad’lı geçişe hazır gibisinden bir takım yorumlar çıktı.
Türkiye’nin temel parametreleri açısından Suriye politikasında bir değişiklik yok. Değişim de yok zaten. Deniyor ki Türkiye Esad’lı bir geçiş dönemine razı oldu gibisinden bir takım haberler çıkıyor. En azından AK Parti hükümetleri tarafından ifade edilen şey şudur. Esad’ın kalıcı olduğu hiçbir formül makbül bir formül değildir. Eğer kast edilen şey, muhalefet ve rejimin tam mutabakatıyla ortaya çıkacak bir geçiş hükümeti söz konusu olursa rejim tarafından bu işe katılacak olanların herhangi bir katliamın içinde olmamış kişiler olması gerekiyor. Meşru muhalefetle rejim hükümetinin kurulmasının tam mutabakatla ortaya çıkarsa, esad’ın üç ay altı ay içerisinde gitmesine dönük olarak Türkiye’nin kabul edebileceği bir formül düşünülmekteydi.
Ama Esad’lı geçiş dediğinizde, Suriye’nin istikrarını barışını sağlayabileceğini düşünmek hayal olur. Halkının büyük çoğunluğunu katletmiş, ordu ve istihbarat faaliyeti içerisinde suriye’nin geleceğinde barışın kurulması söz konusu olamaz. Bu kalıcı da olamaz. Halkının büyük bir kesiminin ailelerine kast etmiş bir kişinin, bir gelecek inşa etmesi söz konusu değil.
Dolayısıyla Türkiye’nin aradığı formül suriye halkının gerçek iradesini yansıtacak bir geçiş hükümetinin ortaya çıkması ve Esad’ın belli bir süre içerisinde Suriye’den ve yönetimden ayrılması şeklindedir. Bunu bir kalıcılık gibi göstermek, böylesi bir dış politika değişikliğinden bahsetmek söz konusu değil.
Şimdi bakınız oraya dünyanın bütün büyük güçleri yerleştiler operasyon yapıyorlar. Oradaki halkın değişik kesimlerinin bu operasyonların hedefi haline geldiğini, muhalefetin de zarar gördüğünü görüyoruz. Baştan beri Türkiye’nin altını çizdiği de budur.
Hangi partiye oy verirlerse versinler Türkiye’nin demokasi gücünü göstermemiz gerekir. Etrafımızdaki ülkelerde insanlar sandığa gitmek için bu kadar büyük bedeller öderken, Türkiye’nin en büyük kazanımının demokrasimiz olduğunu altını her zaman çizmek gerektiğini ve bu seçimleri son derece sağlıklı biçimde gerçekleştirebilmemizin büyük bir başarı olduğunun altını çizmek için, ayrıca demokrasimizi daha güçlendirmek için katılımın yüksek olmasında büyük bir fayda var. gerek yurtdışında gerekse yurt içinde en yüksek düzeyde katılımın gerçekleşmesi için bir kere daha çağrı yapıyoruz"
"O KLİBİN PARTİMİZLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR"
Dün sosyal medyada AK Parti’nin klibi olduğu iddia edilen video ile ilgili Ömer Çelik, "Bu klip bizim olumlamadığımız bir klip. Kardeşlik sanki sadece etnik kimlik arasında oluyormuş gibi. Burada Faruk Çelik de açıklama yaptı. Kendilerine bazı klipler hazırlanması için çeşitli çalışmalar sunulacakmış. Ancak kendilerinin onay vermediği çalışmalardan bir tanesinin onay alınmadan sosyal medyaya verildiğini ifade etti. Ve bununla ilgili de hukuka başvuracağını söyledi. Ben Faruk Bey ile konuştum, kendisi zaten olumlu bulsaydı genel merkeze getirecekti. Seçim kampanyamız tek elden yürütülmektedir. Biz onay vermemişsek otamatikman bizim dışımızdadır. Buna Faruk Çelik, de zaten onay vermediğini söyledi. O klibin partimizle ilişkilendirilmesi söz konusu değildir" dedi.
SORU – CEVAP
Suriye konusunda AK Parti’nin duruşu tavrı noktasında değerlendirmelerde bulundunuz. Önemli bir gelişme yaşandı. Esad ve Putin’in bir görüşmesi oldu. bu görüşmenin sonuçları neler olabilir?
Bir de Bülent Arınç’ın bazı açıklamaları oldu. “Sizden 400 vekil istemeyeceğim, oy dilenciliği yapmayacağım” dedi. Bu ayrışmanın işareti mi? Nasıl yorumluyorsunuz?
Birincisi bu Rusya ziyaretinde ortaya çıkan tablo iki tür şeye işaret edebilir. Orada iç savaş başladığından beri Esad ilk defa Suriye topraklarının dışına çıkıyor. Ülkesine dönünceye kadar da Rusya duyurmadı. Bu Esad’ın kendi ülkesinde büyük katliam şebekesini yönetirken yurtdışına çıkabilmesi soru işareti olarak konulmalıdır. İkincisi her zaman sorunun çözümü için, sadece askeri olmadığını biz de ifade ediyoruz. Fakat bu tip görüntülerden, bunlar Suriye’deki katliamın sona ermesine dönük olarak işlev üretecekse tabi ki son derece yararlı olur. Ama bunun tersine Esad’a meşruiyet görüntüsü verme sonuçları olursa, Esad tarafından bu şekilde kullanılmasına dönük çerçeve söz konusu olursa bu oradaki halkın meşru mücadelesine zarar vermiş olur.
Sayın cumhurbaşkanımız da aradı Putin’den bilgi aldı. Burada söz konusu olan şudur. Kim ne derse desin her türlü siyasi çözümün aranması gereken birinci şartı bunun arkasında Suriye halkı var mıdır? Suriye halkının iradesini arkasına almaksızın Suriye geleceğini inşa etmesi mümkün olmaz. Aksi takdirde bu kadar kendi iradesini yönetime yansıtmak için bu kadar bedel ödemiş, bu kadar can vermiş bir halkın bundan sonra bir takım büyük devletler anlaştı diye buna razı olacağını düşünmek büyük bir hayal olur.
Türkiye’de bizim en büyük arzularımızdan bir tanesi Türkiye’nin çağdaş bir anayasa yapmasıdır. Yeni Türkiye’nin kimlik belgesi olacak en önemli unsurun, ekonomik demokratik gelişmeler çok önemli, ama tüm bunlar hukuki altyapı olmazsa ve anayasa noktasında biz çağdaş normlara kavuşmazsak…
Gerekli hızı alabilmemiz için, muhakkak suretle yeni anayasa yapılması gerekiyor.
Bu 400 vekil meselesi de gerek sayın cumhurbaşkanımız, gerek başbakanımız tarafından Türkiye’yi yeni bir anayasaya kavuşturma ve Türkiye’yi 7 Haziran sonrasındaki türbülanslardan koruma şeklinde temenninin ifadesi olarak söylenmiştir. Bu Türkiye ile ilgili gerek anayasa gerek anayasa konusunda iyi dileklerin ifadesidir. Bununla ilgili polemik söz konusuysa bunu söyleyen kişilere sorarsınız siz.
Kılıçdaroğlu’nun belgeleri gördüm iddiaları için ne diyeceksiniz? Bahçeli’nin 5’nci parti olacağı iddiası var. bunun için ne diyeceksiniz?
İktidar her rejimde var, muhalefet ancak demokrasilerde var. Muhalefet dünyanın çağdaş demokrasilerinde, kendisini iktidar alternatifi olarak görür ve hatta gölge kabine kurar. Türkiye’nin bu kadar önemli meselesinde ben Oslo belgeleri gördüm, hükümet eziliyor diyen birisinin, ilk yapması gereken çıkmalı kamuoyunun önünde, bakın dönemin başbakanının imzası var, bu belgelerle şu sözler verilmiş demesi gerekir. Bunu ispat ettiği takdirde, hükümet ve altında imzası olanlar gereğini yapmalıdır. Ama bunu ispat edemiyorsa, bu kadar sorumluluk gerektiren bir itirafı ispat edemiyorsa da istifa etmelidir. Bunlar büyük meselelerdir. Türkiye 30 yıldır bu işlerle uğraşıyor.
Her şeyi doğru yaptık da demiyoruz, yanlış yaptığımız işi de düzeltiriz. Ama bir tavizi verdiğimiz iddia ediliyorsa, açık çağrıda bulunuyoruz. Hemen bir saat, iki saat içinde bu belgeler nelermiş, altında kimin imzası varmış. Bunu açıklasınlar, biz gereğini yaparız. Bu kadar büyük iddiaların arkasından bir ispat söz konusu değilse de bu iddiaları öne süren kişilerin ne yapması gerektiğini vatandaşlarımızın takdirine bırakıyoruz.
Ben belgeler gördüm büyük tavizler verilmiş dendikten sonra… Bu belgeleri size kim getirdi? Kim gösterdi. Bunların da açıklanması lazım. Neymiş bu belgeler, içinde ne yazıyormuş, altında kimin imzası varmış? Açıklasınlar görelim. Bunu açıklamamak da iddia edenin sorumsuzluğu olarak tarihe geçer.
CHP’nin internet sitesinde pek çok rapor vardı. Hatta o günün şartları açısından Meclis’te ilk konuşmayı ben yapmıştım. Çok ileri ifadeler vardı. Ben CHP’nin sitesindeki ifadeleri dillendirdiğimde CHP sırasında tepki verdiler. Arkasından bu sizin hala internet sitenizde duruyor dediğimizde cevap verilmedi. biz bu konuda ne yaptığımızı biliyoruz.
BAHÇELİ’NİN 5’NCİ PARTİ İDDİASI…
Tabi şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız. 7 Haziran’da bir şekilde MHP tabanının iktidarın parçası olması gibi bir durum ortaya çıktı. Hayır siyaseti temelinde kurdu. Sayın bahçeli’den beklenen şudur. Siz ülkücülere, bir iktidar vaat edebiliyor musunuz? Yada kendi partinizle ilgili ne türlü gelecek ön görüyorsunuz? Bahçeli bunları hiç konuşmuyor. Sadece AK Parti ile ilgili konuşuyor. MHP’yi iktidar yapmak gibi bir iddiası yok. İktidar ortağı yapma gibi de bir iddiası yok.
Bahçeli bir AK Parti analisti değil, köşe yazarı da değil. Bahçeli’den beklenen şudur MHP’nin geleceğiyle ilgili ne söylüyor? Onların iktidar olma arzularıyla ilgili ne söylüyor? MHP teşkilatları ne için çalışıyorlar, bahçeli bir şey söyleyebiliyor mu? Tek söylediği şey şu. Siz ne kadar çalışırsanız çalışın ben sizi iktidar ortağı yapmayacağım. Peki ne öneriyor beklenti olarak. Ne öneriyor? Bekleyin AK Parti’de bölünme olacak, beşinci parti ortaya çıkacak. Bunun adı siyasi falcılıktır.
AK Parti bir bütün içinde yoluna devam edecek. Siyasi başkanların görevi, AK Parti’yle ilgili komplo teorileri üretmek değil kendi partilerinin geleceğiyle ilgili konuşmaktır.
Ankara saldırısından önce uyarı yazısı gönderildiği, eylemin ne şekilde yapılacağı, IŞİD’in sansasyonel eylem yapılacağı bilgisi verildiği görülüyor. Bir zafiyet söz konusu. Bu konuda ne diyeceksiniz?
Bu bilgiyi teyit edemiyorum tabi. Fakat şöyle bir şey var, hem DAEŞ hem PKK hem de diğer örgütlerin bu tip sansasyonel eylem peşinde koşması, bir takım organizasyonlara dönük olarak bu zaten sık sık güncellenen uyarılar. Türkiye 30 yıldır PKK ile mücadele ediyor. Yeni tehditler olan DAEŞ gibi çok tehlikeli terör örgütleri bölgemizde, ülkemize sızma şeklindeki faaliyetleri biliniyor. Ama şundan kimsenin kuşkusu olmasın, bir zafiyet varsa mutlaka açığa alınır. Bazıları da açığa alındılar. Bu herhangi bir şekilde ört bas edilecek bir mesele değildir.
Biz kendi açımızdan baktığımızda biz şuna inandık. Biz gücümüzü şeffaflıktan alıyoruz. Bu terör saldırısı hepimize yapılmıştır. Giden canlar hepimizin canıdır. Yapanlar, emri verenler, planlayanlar açısından… bununla ilgili titiz çalışmalar yürütülüyor. Zihnimizin belli adreslere sevk edilmesi konusunda yoğun propaganda faaliyeti içinde.
Biz burada PKK çıkarsa PKK, IŞİD çıkarsa IŞİD. Bazılarının ilk günden PKK yapmadı DAEŞ yapmadı. Bu tip tahterevalli açıklamalardan uzak durmak gerekir. Terör bir sektöre dönüşmüş durumdadır. Bizim bu son saldırılarda anladığımız, birden çok terör örgütünün ortak eylemiyle gerçekleşen saldırı olduğunu düşünüyoruz.
Size geçmiş saldırılardan, bu saldırıyla ilgili değil. bir kişi mesela terör örgütlerine mensubiyeti PKK’ya girerek başlamış, daha sonra DAEŞ’in içerisine girmiş, en son eylem yapmaya kalkmış, aynı zamanda bu kişi bir yabancı devletin istihbarat teşkilatıyla bağlantılı. Bu melez, kokteyl saldırının tam olarak açığa çıkması konusunda zihnimizi belli adreslere sevk edilmesi konusunda hassas olmamız lazım.
Deniyor ki bunun arkasında şu var, AK Parti DAEŞ’in eylemlerine göz yumduğu için bunu açıklamaktan çekiniyor. Bunlara sormak gerekir, bu iddiayı gündeme getirenlerin DAEŞ’le mücadelesi yok. Bütün terör örgütleri bizim için eşittir. Bizim için dinimizi kirleten bir takım uygulamalara imza attığı için de bu örgütlere karşı durmanın özel bir hassasiyeti vardır.
Dün sosyal medyada bir klip yayınlandı. Faruk Çelik’in yayınlattığı. Siz de AK Parti’nin olmadığına ilişkin açıklama yaptınız. Koordinasyon eksikliği mi var?
Bu klip bizim olumlamadığımız bir klip. Kardeşlik sanki sadece etnik kimlik arasında oluyormuş gibi… Burada Faruk Çelik de açıklama yaptı. Kendilerine bazı klipler hazırlanması için çeşitli çalışmalar sunulacakmış. Ancak kendilerinin onay vermediği çalışmalardan bir tanesinin onay alınmadan sosyal medyaya verildiğini ifade etti. Ve bununla ilgili de hukuka başvuracağını söyledi. Ben faruk beyle konuştum, kendisi zaten olumlu bulsaydı genel merkeze getirecekti. Seçim kampanyamız tek elden yürütülmektedir.
biz onay vermemişsek otamatikman bizim dışımızdadır. Buna faruk çelik, de zaten onay vermediğini söyledi. O klibin partimizle ilişkilendirilmesi söz konusu değildir.
PKK’nın suriye uzantısı olarak bildiğimiz PYD’nin terör örgütü olarak tescillenmesi gerektiği vurgulandı. PYD’nin Rusya’da temsilcilik açacağı söyleniyor. Perde gerisinde diplomasi yürütülüyor mu?
Kuşkusuz görüşmeler yürütülüyor. Bu bölgede çeşitli örgütler, çeşitli fiili durumlar yaratarak, ben DAEŞ ile savaşıyorum diyerek kendilerine suni derinlikler kazandırabilirler. Bir takım vekalet savaşlarının parçası olarak bir takım günlük kazançlar elde ettiğini düşünebilirler. Türkiye’ye karşı terör faaliyeti içinde yapılardan her biri dağılıp gitmiştir. Bugün orada iki açıdan baştan beri söylüyoruz, biz Türkmenlerin Arapların Kürtlerin kazanımlarını birbiriyle kader bağı olan kazanımlar olarak görüyoruz.