Güncelleme Tarihi:
Vercihan ZiflioÄŸlu (Referans/Turkish Daily News)
Dünya opera sahnelerinde bir devir kapandı. 2007 yılında hayata gözlerini yuman ünlü İtalyan tenor Luciano Pavarotti'nin ardından 'La Diva Turca' lakaplı efsanevi Türk opera sanatçısı Leyla Gencer'de geçtiğimiz hafta Milano'daki evinde solunum yetmezliği nedeniyle hayata veda etti. Seksen yıllık yaşamına uluslararası arenada pekçok başarı sığdıran Gencer, sanat hayatının ilk yıllarında birçok usta Türk sanatçısı gibi büyük zorlukla karşı karşıya kaldı ve çareyi yurtdışına çıkmakta buldu.
Gencer için zorluklar İtalya'da da devam etti. Türk kökenli genç bir kadın sanatçı olarak Scala'da bir yıldız gibi parlaması sanatçıyı Türkiye'de karşılaştığı zorlukların benzeriyle karşı karşıya bıraktı. Gencer, Divalara has bir özgüvenle yılmadan büyük bir azimle dünya sahnelerinde varlığı kanıtlayarak adını dünya opera tarihine altın harflerle yazdırdı.
"Leyla Hanım'ın Türkiye'den ayrılışı zorunlu bir ayırlıştı. Bu konudaki hayalkırıklıklarını ve kırgınlıklarını sık sık dile getirirdi" diyen Gencer'in yakın dostu ve Borusan Kültür Sanat Merkezi'nin genel müdürü Ahmet Erenli sözlerine şöyle devam etti: "Biz ne yazık ki sanatçılarına değer vermeyen, vurdumduymaz bir milletiz."
Sanat eleştirmeni, yazar ve Hürriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Doğan Hızlan ise yakın dostu Gencer'le ilgili düşüncelerini şu sözlerle dile getirdi: "Leyla Hanım'la bir devir kapandı, bir kuşak sona erdi. Bütünlüklü bir sesti. Diva olarak anılmayı her yönüyle hak ediyordu." Hızlan, Leyla Gencer'in adının yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasının önemine değinerek titiz bir araştırmayla Kültür Bakanlığı'nın Diva'nın cd koleksiyonunu toplamasının önemine değindi. Hızlan, Gencer'in hayatını tüm yönüyle aktaran farklı çalışmaların yapılmasının önemine dikkat çekti.
Gencer, Türkiye'den her ne kadar büyük kırgınlıklarla ayrılmak zorunda bırakılsa da yurt sevgisi öylesine büyük bir tutku haline dönüştü ki tüm ısrarlara karşın İtalyan vatandaşlığını kabul etmedi. En büyük hayali bir gün yeniden Istanbul'a dönmekti fakat bu tutkusu gerçekleşemeden hayata veda etti. Kendisi ile aynı kaderi paylaşan Yunanlı efsanevi yıldız Maria Callas'ın külleri Ege Denizi sularına dökülmüştü. Diva'nın külleri ise hayatı boyunca büyük aşk duyduğu ve özlemini derinden hissettiği Istanbul Boğazı'nın mavi sularına dökülecek. Callas ve Gencer'in külleri sonsuzlukta iki komşu ülkenin sularında buluşacak.
Gencer, tüm servetini İstanbul Kültür Sanat Vakfı'na bağışladı. Vakıf yönetiminden yapılan açıklamaya göre önümüzdeki aylarda Istanbul'da bir Leyla Gencer müzesi açılacak. Diva'nın özel eşyaları İtalya'dan Istanbul'a getirilecek. Unutulan en büyük ayrıntı ise asıl müzeye dönüştürülmesi gereken Gencer'in ailesine ait olan Safranbolu'unun Yörük Köyü'ndeki kaderine terkedilen ev. Gencer, sözü geçen evde çocukluk ve ilkgençlik yıllarını geçirdi.
İSTANBUL'DAKİ MASTER CLASSLAR İLGİ GRÖMEDİ
Gencer, Polonya asıllı bir annenin ve Safranbolu kökenli aristokrat bir babanın kızı olarak hayata gözlerini açtı. Çok kültürlü bir ortamda yetişen Gencer, annesinin de teşvikiyle küçük yaşlarda dört yabancı dile hakim oldu. Öğrendiği diller arasında hiç kuşkusuz İtalyanca gelecekte sanatçının yaşamını şekillendirecekti. Erenli, Gencer'in başarısında yabancı dil bilgisinin önemine vurgu yaparak şunları söyledi: "Yorumladığı eserlerin ruhunu kavrayabiliyordu."
Yabancı bir ülkede büyük başarılar kazanmak için güzel bir sesin yeterli olmadığına değinen Erenli,"Yeteneğin yanısıra bunu taşıyacak kültürel birikime ve duruşa sahip olmak gerekiyor" dedi. Erenli de Hızlan'ın görüşlerini destekleyerek "Leyla Hanım bütünlüklü bir sanatçıydı" sözleriyle düşüncelerini özetledi.
Erenli, Diva'nın Türkiye'de yaşadığı zorluklara dikkat çekerek İtalya'ya yerleşmesini büyük şans sözleriyle tanımladı. Erenli,"Leyla Hanım, İtalya'ya gitmek yerine Ankara'da sanatını icra etmeye çalışsa aynı ilgiyi ve değeri göremezdi" dedi. Leyla Hanım'a gereken değer verilmedi diyen Erenli, seksenli yılların sonlarında Gencer'in Istanbul Devlet Operası'nın katkılarıyla Istanbul'a gelerek master-classlar düzenlediğine değinerek, bu master-classlara solistler tarafından ilgi gösterilmediğini belirtti.
YILDIZLAR DÖNEMİ SONA ERDİ
Gencer'in azmini ve tüm zorluklara karşın direnerek dünya sahnelerinde baÅŸarıyla yükselmesinin övgüye deÄŸer olduÄŸunu vurgulayan Hızlan, Callas, Pavarotti ve Gencer'le birlikte bir dönemin kapandığına dikkat çekti. "Yıldızlar dönemi" bitti sözleriyle düşüncelerini dile getiren Hızlan, bu durumu plak endüstrisinin tüketime dayalı sistemine baÄŸladı. Erenli ve Hızlan günümüz sanatçılarının pekçoÄŸunun maddiyata önem verdiÄŸine deÄŸindi. GeçmiÅŸte sanatçıların tüm varlığını sanata adadıklarına dikkat çeken Erenli ve Hızlan günümüzde sanat piyasasını plak ÅŸirketlerinin ödediÄŸi astronomik ücretlerin ÅŸekillendirdiÄŸini belirtti.Â
KORÄ°DORDAKÄ° TANRIÇAÂ
Erenli Divayla yaşadığı ilginç anektodunu şöyle aktardı: "Seksenli yıllardı Leyla Hanım'la birlikte Scala'daki Locası'na gitmeye çalışıyorduk. Fakat bu mümkün değildi. Scala koridorlarından adeta bir Tanrıça girmişti. Herkes yerlere eğilip ellerini öpüyordu. Loca'ya gidişimiz tam bir saatimizi aldı. Gözlerime inanamadım. Koridorlarda Leyla Hanım'ın neşeli kahkahaları çınlıyordu. Kendimi opera izler gibi hissettim."
Â
Â