Ölümü hissettiği an

Güncelleme Tarihi:

Ölümü hissettiği an
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 21, 1999 00:00

Haberin Devamı

DGM: karar idam

PKK'nın ikinci adamı sıfatıyla yüzlerce kişinin kanına giren ve acımasızlığıyla tanınan Şemdin Sakık, mahkeme başkanının sözlerini duyunca dondu, kaldı...

PKK'da uzun süre Abdullah Öcalan'dan sonra ‘ikinci adam’ olan ‘Parmaksız Zeki’ kod adlı Şemdin Sakık ve kardeşi Arif Sakık, bir yıldır yargılandıkları Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce idam cezasına çarptırıldı. ‘‘Bana verilecek ceza örgütü ve yabancı güçleri sevindirmesin. Çıkacak bir pişmanlık yasasından yararlanmak istiyorum’’ diyen Sakık, mahkemenin idam kararını duyunca buz kesti. Gözleri dolan Sakık, ağlamamak için kendini zor tuttu. Diyarbakır 1 Nolu DGM, 191 eylemde 283 kişinin ölümünden sorumlu tutulan Şemdin Sakık ve kardeşi için, ‘örgütteki konumu, eylemlerin yoğunluğu ve vehameti’ nedeniyle, ceza indirimini içeren Türk Ceza Yasası'nın 59'uncu maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verdi. Şemdin ve Arif Sakık kardeşler duruşmaya saat 09.30'da getirildi. Saat 10.00'da başlayan duruşmada, kararın açıklanacağını belirten mahkeme heyeti, sanıklara son sözlerini sordu. Şemdin Sakık, örgütten kariyer için değil, düşünce bazında ters düşmesi nedeniyle ayrıldığını söyledi. Örgütle 1993 yılından itibaren mücadele etmeye başladığını ve 1998 yılında kaçtığını belirten Sakık, daha önce el yazısıyla yazdığı 38 sayfalık savunmasının aynen geçerli olduğunu söyledi. Ayrıca mahkeme heyetinin kendisi için hem yargıç, hem de avukat olmasını talep ettiğini hatırlatarak örgüt içinde silahlı mücadeleye karşı çıktığını, görevlendirildiği Amanos Dağları'ndan bu nedenle geri çekildiğini ifade etti. Sakık, ‘‘Çünkü, artık olayın bir terör olayı olduğunu gördüm. Daha önce ellerine silah vermeye bile tereddüt ettiğim kişiler, şimdi Amanos ve Karadeniz'dedirler. Mahkeme heyetinin bunları dikkate almasını talep ediyorum’’ dedi.

YUGOSLAVYA'YA BENZEMEYELİM

PKK'ya ve elebaşı Abdullah Öcalan'a karşı her zaman mücadele verdiğini, bundan sonra da mücadeleye devam edeceğini belirten Şemdin Sakık, ‘‘Çünkü örgütün yürüttüğü mücadelenin gelinen aşaması, Türkiye'yi bir Yugoslavya, Kürtleri de bir Arnavut halkına dönüştürebilecek niteliktedir. Çok tehlikeli bir konum içerisindedirler’’ dedi. Kendisinin bilinçli olarak buna karşı tavır geliştirdiğini söyleyen Sakık, şunları ekledi: ‘‘Bu nedenle mahkeme heyetinin vereceği kararın, tüm bu faktörler gözönünde bulundurularak, örgütü ve yabancı kişileri sevindirmeyecek nitelikte olmasını diliyorum. Bana şans verilmesini istiyoum. Zaten mahkemede gösterdiğim tavır belli. Türkiye'de en olgun geçen bir mahkeme oldu. Bir yıldan beri hücrede kalmama rağmen tek bir sorun yaratmadım. Bundan sonra da aynı konumum devam edecek. Bunların samimi olduğunun dikkate alınmasını talep ederim.’’ Çıkacak bir Pişmanlık Yasası'ndan yararlanmak istediğini de söyleyen Şemdin Sakık, dosyasının gerekirse bu amaçla İçişleri Bakanlığı'na gönderilmesini talep etti. Kardeşi Arif Sakık da, mahkemenin vereceği her türlü karara saygılı olacağını söylemekle yetindi.

HÁKİM KALEMİNİ KIRMADI

Şemdin ve Arif Sakık kardeşlerin son sözlerini söylemelerinden sonra duruşmaya 10 dakika ara verdi. Heyet yeniden yerini alınca Mahkeme Başkanı Fahrettin Gültekin, Sakık kardeşlere, Türk Ceza Yasası'nın 125. maddesi gereğince idam cezası verilmesini öngören kararı okumaya başladı. Daha önce sakin görünen Şemdin Sakık'ın yüz ifadesi değişmeye başladı. Ceza indirimiyle ilgili Türk ceza Yasası'nın 59'uncu maddesinin uygulanmadığını öğrenen Şemdin Sakık'ın bir anda gözleri doldu ve ağlamamak için kendisini zor tuttu. Arif Sakık ise tepkisiz kaldı. Mahkeme Başkanı Fahrettin Gültekin, Diyarbakır DGM’de böyle bir gelenek olmadığı için, idam kararlarını açıkladıktan sonra kalemini kırmadı.

İşte karar metni

Diyarbakır 1 Nolu DGM'nin, Şemdin ve Arif Sakık kardeşlerin yüzüne okuduğu karar şöyle: ‘‘Sanık Şemdin Sakık'ın, Türkiye Cumhuriyeti'nin hakimiyeti altındaki topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik eylemlerde bulunmak suçunu işlediği sabit görüldüğünden, atılı suçtan eylemine uyan TCK'nın 125. maddesi gereğince ölüm cezasıyla cezalandırılmasına, sanığın yasadışı bölücü terör örgütü içerisindeki konumu ve eylemlerinin yoğunluğu ve vehameti göz önüne alındığında, TCK'nın 59. maddesinin tatbikine yer olmadığına, sanık Arif Sakık'ın da, eylemlerine uyan TCK'nın 125. maddesine göre, ölümle cezalandırılmasına, sanığın daha önce aynı suçtan yargılandığı pişmanlığını belirterek tahliye edildiğini, sanığın tahliye olduktan sonra tekrar yasadışı örgüte katılarak, dava konusu eylemleri gerçekleştirdiği ve yakalandığı tarihe kadar örgütsel faaliyetleri sürdürdüğü ve ayrıca eylemlerinin tehlikesi gözönüne alınarak, hakkında TCK'nın 59. maddesinin tatbikine yer olmadığına, TCK'nın 36. maddesi gereğince emanetteki eşyaların müsaderesine, sanıklar Pişmanlık Yasası'ndan yararlanmak istemişlerse de, halen yürürlükte Pişmanlık Yasası bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin sanıklardan tahsiline, Yargıtay yolu açık olmak üzere, talebe uygun, iddia makamı ve DGM Cumhuriyet Savcısı Yavuz Şentürk'ün huzurunda sanıklar Şemdin Sakık ve Arif Sakık'ın yüzlerine karşı oy birliğiyle karar verildi.’’

283 kişinin katili

Muş'un Zengök Köyü nüfusuna kayıtlı. 46 yaşında. Uzun süre PKK'nın Diyarbakır ve Bingöl'ün bazı ilçelerini kapsayan ve örgütün ‘Amed’ olarak adlandırdığı bölgede elebaşılık yaptı. Apo'nun talimatıyla ardından Tunceli, Ağrı, Kars, Van'da görevlendirildi. PKK'nın 1993 yılında ilan ettiği sözde ateşkesi, Bingöl'de 33'ü asker 37 kişinin can verdiği katliam emrini vererek bozdu. Bu olayın planlayıcısı ve uygulayıcısı oldu. 191 eylemde, 283 kişinin ölümünden sorumlu tutuluyor. Zaman zaman örgüt lideri Abdullah Öcalan ile ters düştü. 'Parmaksız Zeki' kod adını bir çatışmada ellerinden yaralanarak, parmaklarının kesilmesinden sonra aldı. 1982-1992 yılları arasında Diyarbakır ve Bingöl çevresinde oluşturulan ve ‘Türkiye’deki Bekaa' adı verilen kamplarda 3 binden fazla PKK'lı teröristi eğiterek, örgüt saflarına kattı. Abdullah Öcalan'la girdiği liderlik mücadelesini kaybedince, etkisiz hale getirildi. Bir süre Suriye'de kaldı ve Apo tarafından yargılandı. Kuzey Irak'ta 16 Mart 1998 tarihinde fırsatını bulup PKK'lıların elinden kaçarak, Irak Kürdistan Demokrat Parti (IKDP) lideri Mesut Barzani güçlerine sığındı. Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bağlı timler, Kuzey Irak'ta gerçekleştirdikleri 'Yarasa Operasyonu'yla kendisini ve kardeşi Arif Sakık'ı Dohuk yakınlarında yakalayarak, 13 Nisan 1998 günü Türkiye'ye getirdi. Bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın davasında tanıklık yapmak için daha önceki duruşmalarda dilekçe vermişti.

Pişmanlık'tan yararlanamıyorlar

‘‘Devlet toraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin hakimiyeti altına koymaya veya devletin istiklalini tenkise veya birliğini bozmaya veya devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf bir fiil işleyen kimse ölüm cezasıyla cezalandırılır.’’

59. Madde: ‘‘Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse, idam cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir.’’



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!