Güncelleme Tarihi:
Cezaevlerinde başlatılan ölüm orucu ve açlık grevi bugün 182. gününe girdi.
F tipi cezaevlerini protesto amacıyla mahkûmlar ve yakınlarının başlattıkları ölüm oruçlarında ‘kritik’ döneme girildi. Sincan F Tipi Cezaevi'nden bir süre önce Ankara Hastanesi'ne kaldırılan Ender Canyıldız da dün akşam öldü. Böylece 14'ü bulan ölümlere her gün yenilerinin eklenmesinden endişe eden mahkûm yakınları hastane önlerinde bekliyor. Dün Hüsamettin Özkan ve Sadettin Tantan ile görüşen Adalet Bakanı Türk, Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesi konusunda uzlaşma sağlanmak üzere olduğunu söyledi.
Nahide Tungan, Ankara Numune Hastanesi önünde kızı Fatma Hülya'nın ‘‘ölüm’’ haberini bekleyen bir anne. Sesi titreyerek artık kızının kurtuluşunun olmadığını anlattı:
‘‘Kızım 'Sakın anne müdahale istemeyin' dedi. Çocuğumun son vasiyeti bu. Ölene kadar vicdan azabı çekeceğim ama o 2 yaşında bebek gibi sakat kalanları gördükten sonra hiç isteyemem. Benim iki günlük ömrüm kalmış, sakat kalırsa onu kimin eline bırakırım? Kızım 32 yaşında. Lisede coğrafya öğretmeniydi. Biz nelerle büyüttük onu. Hükümetten adil bir şey istiyoruz. Hiç değilse zekaları yerindeyken müdahale olsun.’’
ÖLÜM EYLEM OLUR MU?
Zeynel Bektaş da her an oğlunun ölüm haberini alabileceğinin dehşetini yaşayan bir baba. ‘‘Oğlum beş gündür su dahi alamıyor. Bilinci gidip geliyor’’ dedi. ‘‘Peki, her şeye rağmen ölümün bir eylem haline gelmesi doğru mu?’’ sorusuna bir baba olarak hayli serinkanlı bir yanıt verdi:
‘‘Baba yüreğiyle baktığınız zaman doğru değil. Ama hukuki yönden baktığınızda devletin bu kadar katı olması, vatandaşına bu kadar düşmanca bakması doğru değil. ’’ Dikkat çeken nokta, orada bulunan babalardan hemen hiçbiri çocuklarının eylemini haksız görmüyor. DHKP-C'nin lider kadrosundan olduğu belirtilen Şadi Naci Özpolat'ın babası Halil Özpolat, ‘‘Bir baba ister mi çocuğunun ölmesini? Ama devlet dayatmış bu çocuklara’’ diyen bir babaya destek verdi:
‘‘Çocuklarımız dünya standartlarının çok altında haklar talep ediyorlar. Gidin o cezaevlerini şimdi görün. Ben aynı zamanda avukatım. 104 gündür ölüm orucunda olan bir müvekkilimle görüştüm. 'Niye ölüm orucuna gidiyorsunuz?' diye sordum. Kapıya vurdu, vurdu, ses yok. 'Gelin bu kapının arkasına siz girin, ölüm orucuna girmezseniz biz bırakalım. Bize ölüm orucunu bırakın diyenler gelip görsünler burada yaşadığımızı' dedi. Bunlar kutsal devlet anlayışının bir sonucu. ’’
‘‘Ölümün eylem olması doğru mu?’’ sorusunu İHD yöneticisi Lütfi Demirkapı da yanıtladı: ‘‘Biz insan hakları savunucuları olarak hiçbir zaman ölüm oruçlarını desteklemedik. Ölüm orucunu eylem biçimi olarak savunmuyoruz. Ancak ölüm orucundaki kim olursa olsun yaşam hakkı kutsaldır. Biz onun yaşam hakkına sahip çıkarız.’’ Demirkapı, taleplerin artık ‘‘tecritin kaldırılması, cezaevi katliamına karışanların yargı önüne çıkarılması, istedikleri hekimler nezdinde tedavilerine hassasiyet gösterilmesi, cezaevlerinin bağımsız heyetlerin denetimine açılması, cezaevlerinin insanca yaşam koşullarına kavuşturulması’’ olarak daraldığını söyledi. Demirkapı, Adalet Bakanlığı'nın ölüm oruçlarının sona ermesi için somut adım atmasını istedi.
ÖLMELERİ İSTENİYOR
Adının gizli tutulmasını isteyen bir baba da bir köşede fısıldadı:
‘‘Derin devlet ile derin devrimcilik karşı karşıya. İkisi de bu çocukların ölmesini istiyor. Ne devlet zarar görsün, ne de bizim çocuklarımız ölsün. Bizim istediğimiz bu.’’
Görüldüğü gibi aradan geçen 179 güne rağmen gelinen nokta tam bir çaresizlik. Aileler, İHD, TTB ve Baro yöneticileri talepleri asgariye indirgeyerek Adalet Bakanlığı nezdinde çözüm ararken, mahkumlar adına Brüksel'den gönderilen elektronik mesajlarda katı bir tutum sergileniyor, bu kuruluşların temsilcileri eleştiriliyor.
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ten de henüz somut bir adım gelmeyince sorunun çözüme ulaşması zorlaşıyor. Bir yandan da bütün dünyanın gözü önünde insanlar ölmeye devam ediyor...
AVRUPA KONSEYİ: ORUCU DURDURUN
AVRUPA Konseyi (AK) İşkenceyi Önleme Komitesi'nin ölüm orucunu sona erdirme yollarını belirlemek üzere Türkiye'ye geleceği açıklandı. AK Genel Sekreteri Walter Schwimmer, yeni ölümlerin önlenmesi için eylemcilere ‘‘ölüm orucunu durdurun’’ çağrısında bulundu.
TÜSİAD: Hükümet kayıtsız kalmasın
TÜRK Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), cezaevlerinde yaşanan ölüm olaylarına hükümetin ciddiyetle eğilmesi yönünde çağrı yaptı. Çağrıda; ‘‘Hükümetimiz her ne suçtan hüküm giymiş olursa olsun, insanların ölüyor olmasına seyirci kalmamalı’’ denildi. TÜSİAD, hükümetin ve Adalet Bakanlığı'nın kayıtsızlığının demokratik hukuk devleti ile bağdaşmadığını da vurguladı.
Ecevit ÖDP'yi kabul etmedi
ÖLÜM oruçları ile ilgili ailelere ve sivil toplum örgütlerine büyük görev düştüğünü açıklayan Başbakan Ecevit, dün kendisiyle görüşmek isteyen Özgürlük ve Dayanışma Partisi Genel Başkanı Ufuk Uras ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile görüşmeyi kabul etmedi.
Zirvede konuşuldu
Başbakan Yardımcısı Özkan dün Başbakanlık'ta Adalet Bakanı Türk ve İçişleri Bakanı Tantan ile bir araya gelerek, ölüm oruçlarının durdurulması için yapılacak çalışmalar hakkında görüş alışverişinde bulundu. Konu liderler zirvesinde de ele alındı.
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk
Yakında açıklama yapmayı umuyorum
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesinin değiştirilmesi konusunda İçişleri Bakanlığı ile ‘‘bir iki gün içerisinde mutabakata varacaklarını umduğunu’’ vurgulayarak, ölüm orucu eyleminde bulunan mahkumlara bir kez daha ‘‘sağduyulu davranarak tedaviyi kabul etmeleri’’ çağrısında bulundu.
Cezaevleriyle ilgili olarak Bakanlar Kurulu'nda Devlet Bakanı Faruk Bal ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın da katıldığı bir alt komisyon oluşturulduğunu anımsatan Türk, bu komisyonda cezaevlerindeki tüm uygulamaların Batı standartlarına yükseltilmesi için gereken yasal değişiklikler üzerinde anlaşma sağlandığını ifade etti. Türk, Hürriyet'e şu değerlendirmede bulundu:
‘‘Eylemlerin durdurulması için adım atmadığımız eleştirileri doğru değil. Çok sözü edilen Terörle Mücadele Yasası’nın 16. maddesinin değişikliği konusunda, ilgili diğer bakanlıklarla mutabakat sağlamak zorundayız. Bir iki gün içerisinde açıklama yapabileceğimi umuyorum. Bu değişiklik yapıldığı takdirde F tipi cezaevlerinin ortak yaşam alanlarının kullanılması da dahil olmak üzere sıkıntı yaratan birçok konuda mesafe alabileceğiz. 19 Aralık 2000 öncesindeki gibi bir görüşme süreci kesinlikle sözkonusu olamaz. Ailelerden, eski hükümlülerden gelen haberlerde makul isteklerin yerine getirilmesinin yeterli olacağı söyleniyor. İnsani istekler her zaman değerlendirilmektedir. Ama ölüm orucunda bulunanlar üzerinde dışardan talimatlar var. Ölüm orucunda kritik duruma gelip de hastaneye kaldırılmayan yok. Ama tedaviyi reddettikleri veya tedaviyi geç kabul ettikleri için ölümler engellenemiyor. Ben sizin aracılığınızla bu eylemleri sona erdirmeleri konusunda sağduyuya davet ediyorum.’’
Bu arada Türk ile görüşmek isteyen Çağdaş Hukukçular Derneği avukatlarının görüşme talepleri kabul edilmedi.