Güncelleme Tarihi:
Geceleri Bağdat Caddesi'nde
gençlerinin normal trafik akışı içinde yaptıkları ve önceki günkü gibi ‘‘vahşet’’ boyutlarına varan ölüm yarışları, 1970'li yıllardan beri yapılıyor. Yetkililerin nedense bir türlü önüne geçemediği bu insanlık dışı olayı, Auto Show Dergisi, 4 ay önce dile getirmişti.
İSTANBUL'un Anadolu yakasındaki en gözbebeği Bağdat Caddesi, özel konumu ve hareketliliğiyle Türkiye'nin en renkli bulvarlarından biri. Marka ürünlerin satıldığı mağazaları, kaliteli cafe ve restoranlarıyla gündüzleri şehrin seçkin semtlerinden biri olan Bağdat Caddesi, geceleri bir yarış pistine dönüşüyor. Özellikle gece saat 23.00'ten itibaren Bostancı'dan başlayıp Kızıltoprak'ta son bulan Bağdat Caddesi ve dönüşü olan Sahil Yolu, ‘‘normal sürücüler’’ için bir ‘‘ölüm yolu’’ haline geliyor.
Anadolu yakasında caddelerdeki kapışmalar 70'li yıllardan beri yaşanan bir olay. 70'lerin başından itibaren Fenerbahçe Burnu'nda toplanan gençler, zamanın gözde Amerikan otomobilleriyle kalkış yarışları yaparlardı. Fenerbahçe Burnu bu aktivite gerçekleştirilemeyecek şekilde yeniden düzenlendikten sonra İstanbul gençliğinin gözde yarış mekanı, trafiğin yaklaşık 8 km tek yönlü aktığı Bağdat Caddesi oldu.
Yarış çılgınlığı, giderek çığırından çıktı ve bölge sakinlerini rahatsız etmenin ötesinde, sık sık yaşanan ölümlü kazaları beraberinde getirdi. Yarışlar, özellikle son birkaç yılda Hıncal Uluç ve Erdal Bilallar başta olmak üzere, basında birçok kez haber olmasına olmasına, çok sayıda insanın canının yanmasına rağmen önlenemedi. polis kontrollerinin sıkılaştırılmasıyla kimi zaman dinmiş görünse de ‘‘cadde yarışları’’ hiç bitmedi. Her kuşak değişiminde yeni ve daha güçlü otomobillerle daha da ürkütücü boyutlara ulaştı.
Yarış kurbanlarına hazin tören
HIZ limitinin azami 50 kilometre olduğu Bağdat Caddesi'nde sabaha karşı yarış yapan gençlerin kurbanı olan üniversite öğrencileri Erdem Celasun ve Selin Uras, dün gözyaşları arasında toprağa verildi. Hazin bir törenle son yolculuklarına uğurlanan iki gencin yakınları, trafik terörüne lanet yağdırdı.
Akademi İstanbul İşletme Bölümü öğrencisi Selin Uras'ın cenazesi, dün Erenköy Galippaşa Camii'nde öğlen namazının ardından kılınan cenaze namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Uras'ın cenazesine çalıştığı Global Menkul Değerler'den ve okulundan çok sayıda arkadaşı katıldı. 22 yaşındaki Selin Uras'ın duvak takılı tabutuna, erkek arkadaşı Erdem Celasun'un 14 Şubat Sevgililer Günü'nde hediye ettiği ‘‘Erdem’’ yazılı çiçek ve çok sevdiği Galatasaray'ın forması ile atkısı da konuldu.
30 Kasım 1978 doğumlu Yeditepe Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğrencisi Erdem Celasun'un cenazesi ise Fenerbahçe Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet mezarlığı'nda toprağa verildi. Celasun'un tabutununüstüne de Beşiktaş'ın forması kondu.
CanavaR tutuklandı
Otomobiliyle yaptığı aşırı hız sonucu iki gencin ölümüne, kendi otomobili içinde bulunan bir arkadaşının da yaralanmasına neden olan 20 yaşındaki Baran Balcıoğlu tutuklanarak Paşakapısı Cezaevi'ne gönderildi. Kadıköy Adliyesi'nde daha önce de çok hızlı otomobil kullandığı için kaza yaptığını belirten Baran Balcıoğlu, kaza sırasında 160 kimoletre hızla gittiğini söyledi. Baran Balcıoğlu, Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu birden fazla kişinin ölümüne sebep vermek ve bir kişinin yaralanmasına neden olmak suçlarından tutuklanarak Paşakapısı Cezaevi'ne gönderildi.
Auto Show uyardı
Türkiye'nin en çok okunan otomobil dergisi olan haftalık Auto Show, 4 ay önce 28 Aralık 1999 sayısında yetkilileri uyarmış ve ölüm yarışlarına dikkat çekmişti. Dergide cadde yarışlarının niteliği ve geçmişi konusunda bilgi verilmiş ve yarışçılarla röportaj da yapılmıştı.
Cadde yarışı nedir?
Yarışlar, Erenköy, Göztepe, Kızıltoprak, Suadiye gibi Bağdat Caddesi üzerindeki semtlerde yaşayan varlıklı gençlerin otomobilleriyle girdikleri kapışmalardan başka bir şey değil. Kimi zaman anahtarına, kimi zaman parasına, kimi zaman bir depo benzinine, ama çoğunlukla da sadece anlamsız bir ‘‘tatmin’’ uğruna yapılan yarışlar, cadde boyunca sürebildiği gibi bir tek trafik ışığında ‘‘drag’’ yarışı olarak da gerçekleşebiliyor. Trafiğin tek yönlü aktığı Badat Caddesi'nin dönüşüyse, paralelindeki Sahil Yolu'ndan yapılıyor ki, yine düzgün asfaltlı uzun düzlükler ve tatlı görünen tehlikeli virajlardan oluşan yol ciddi kazalara mekan oluyor.
Yarışçılar konuşuyor
Yarışmayı babamdan öğrendim
İçimizdeki enerjiyi otomobillerle, hızla açığa çıkartıyoruz. Biz cadde yarışlarını babamızdan, ağabeyimizden gördük. Yani Bağdat Caddesi geleneğini sürdürüyoruz. Ama şu an yarıştığımızı ailelerimiz bilmiyor. 150 HP'lik otomobillerle 300 HP'lik Amerikan otomobillerine meydan okumak zevk veriyor. Caddede bahisli kalkışlar yapılıyor. Kimi zaman 100 dolarına, kimi zaman bir depo benzinine. Artık anahtarına kalkış pek yapılmıyor. Zaten cebimizde pek para kalmıyor, son kuruşumuza kadar otomobillerimize harcıyoruz. Bu yaşta bir sürü yere borcumuz var. Dünyanın en iyi doğal yarış pistinden biri olan Sahil Yolu'nda ve caddede trafik içinde yarışmak tabii ki tehlikeli, ama çok zevkli. Bu bizde öyle bir tutku halinde ki, uğrunda kız arkadaşından ayrılanlar bile oluyor. Mesela kız arkadaşım hızdan, yarışmaktan nefret ediyor. Bunu bildiğim halde tamponuma biri girip hareket yaparsa kendimi tutamıyorum. Kavga edeceğimizi bildiğim halde gazlıyorum. Bu uğurda geceleri evden kaçanlar, sevgilisini uyutup caddeye çıkanlar bile var. Açıkçası kendi hayatımızı pek önemsemiyoruz. Alkol alan nasıl yola çıkıyorsa, biz de aynı gönül rahatlığıyla çıkıyoruz.
Hayat değerli ama bu da zevkli
Ben kendimi bildim bileli otomobil delisiyim. Küçüklüğümde Mercedes ve BMW'lerin 240 km yazan kadranını hiçbir şey yapmadan saatlerce izlediğimi bilirim. İlk kez 14 yaşında, boyum yetmediğinden okul kitaplarımın üzerine oturarak çıktım caddeye. Ondan sonra iflah olmadım, her fırsatta babamın otomobilini, hatta eve gelen misafirlerin otomobillerini kaçırdım. İnsan hayatı tabii ki önemli ama, burada da zevk var. Bu sigara bağımlılığı gibi bir şey, vazgeçemiyoruz. İnsan direksiyona oturunca değişiyor. Yolda yürümeyi beceremediği halde direksiyonda harikalar yaratan arkadaşlarımız var. Başkalarının hayatını tehlikeye atmak istemeyiz, öyle bir amacımız yok. Zaten o saatte caddeye çıkan normal kullanıcılar bile neler olduğunu bilir. Yaptığımız işte haklıyız demiyorum. Haksızız. Biri çevirip ‘‘Sen ne yapıyorsun?’’ diye üzerime yürüse, ne diyebileceğimi de bilmiyorum.