Güncelleme Tarihi:
TEMYİZ BİLE ETMEMİŞ
Marmara Ereğlisi’nde bir otele 2007’de yapılan baskında yabancı uyruklu 3 kadınla otel yöneticileri gözaltına alınmış. O dönem otelin müdürü olan Harbutoğlu tutuklanmamış bile. Geçen sürede 6 yıl hapis cezasına çarptırılmış. “Patronuna güvenip temyiz bile etmediği ortaya çıktı kararı” diyen damadı anlatıyor:
HASTANEDEN ÇIKAMADAN ACİLE GİRDİK
“Bu yılın başında kanser teşhisi kondu, tedaviye girerken (4 Şubat 2014) aldılar. Savcıya gittik, kanser tedavisi için infazın ertelenmesini istedik. 'İmkanı yok' dedi. 'Cezaevi şartlarında tedavisi imkansız' dedik, ‘cezaevinde biz daha iyi bakıyoruz’ dedi savcı. Bir hasta koğuşu var, felaket. Su dahi verilmedi kayınpederime. Böbrekleri iflas etmiş, günde 3 litre su içmesi lazım. 'Su yazdım' gelmedi diyor. Ağzı kapalı su getiriyorum almıyorlar. Lütfen, insanlık namına diyoruz, 'veremeyiz' diyorlar. Doktorun biri öteden ‘bu hasta zaten ölmüş, ne uğraşıyorsunuz’ gibi laflar ediyor. O an bilinci gelip gidiyordu, bunu duydu, komple gitti. Çok akıllı bir adamdı babam, o hastaneden sağ çıkamayacağını biliyordu. En çok istediği dışarıya çıkmak, yakınlarını görmek, vedalaşmaktı, yapamadı. Kanser tüm vücudu sarmış, kemikleri tıkır tıkır kırılıyor dediler, taburcu ettiler. Dokunamıyoruz, acı çekiyor, acile girdik. Serum verip yine taburcu ettiler. Her tarafı acılar içinde, titriyor, bir tarafını tutamıyoruz. Aynı gün acile kaldırıldı yine ve ölüsü geldi eve.”
BATTANİYEYLE Mİ ÇIKARACAKLAR BURADAN
Kızı Yeliz Ateş, “Kemoterapiye girerken yanımda aldı polis, hastanedeydik” diyor ve devam ediyor:
“Yattıktan 3 ay sonra kanser metastaz yapmış, tüm vücuda yayılmış. Ölmeden 1,5 ay önce ağırlaştı. 1 gün kaldı yoğun bakımda, ertesi gün öldü. Öleceğini anlayıp yoğun bakıma aldılar. Öldüğü güne dek dışarı çıkamadı. Hastalığı içeride ağırlaştı. Kendi ihtiyaçlarını
O TOSTU YESEYDİ, BELKİ KENDİNE GELECEKTİ
Balıkesir Devlet Hastanesi mahkum koğuşunda aylarca refakatçi kalan kızı Neşe Ayyıldız, “Ben de babam gibi mahkum muamelesi gördüm, büyük acılar çektik” diyerek şunları anlattı:
“Yemekler o kadar kötüydü ki, çorba buz gibi geliyor, kaloriferler yanmıyor. Kanser hastasına iyi bakım gerekiyor, bu yemekleri yiyemiyor, sürekli kusuyor. 'Baba tost yer misin dedim', istedi, tost yaptırdım, koğuşa sokmadılar. Yalvardım, almadılar, çöpe atmak zorunda kaldım. Babama anlatırken ağladım. O tostu yese belki kendine gelecekti. Ağır hastalar var, yanımda hiç insan ölmemiş, korkuyorum. Stres ve yorgunluktan ‘konveksiyonel atak’ geçirip bayılmışım. Acile kaldırdılar. Ayıldım, ‘Babam yalnız, su isteyecek, kalkmak isteyecek, düşecek ne olur kardeşimi gönderin’ dedim, izin vermediler, o gün yalnız kaldı babam. Tahliye olduğu güne kadar yanındaydım. Sürekli acı çekiyordu, ağlayarak öldü babam.”