Olgun kadına övgü

Güncelleme Tarihi:

Olgun kadına övgü
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 19, 1998 00:00

Haberin Devamı

‘‘İhtiraslarımıza olan inancımız, bize hayatı dolu dolu yaşatabilir.’’ Bir çok yetişkin erkeğin ilkgençliğinde, onu aşk, ihtiras ve tutkuyla 'tanıştıran' görmüş geçirmiş bir kadın vardır kuşkusuz. Şefkatli ve baştan çıkarıcı... Bu kadın günün birinde erkeğin yaşamına girdiği gibi çıkıp gider ama, bıraktığı izler asla silinmez.

İşte, İspanyol sinemasının yetenekli yönetmenlerinden Manuel Lombardero'nun imzasını taşıyan Olgun Kadına Övgü de benzer bir konu üzerine kurulu.

Genç Andres ile güzel, inanılmayacak derecede cazibeli ve yaşını başını almış Countess arasındaki tutkulu ilişki... Countess ile ilişkisi Andres'in, ergenlikten çıkıp yetişkinliğe adım atmasında önemli bir olay olur. Ama sadece bu kadar değil. Andres, bir yandan iç dünyasında fırtınalar yaşarken bir yandan da İspanya İç Savaşı'nın tam ortasında buluverir kendini. Cepheye gönderilir. Üstelik savaşın karmaşası içinde annesinin izini de kaybetmiştir. Savaş, Cumhuriyetçiler'in yenilgisiyle sona erer. Yenilenler tarafında olan Andres annesini, faşist bir liderle evlenmek üzereyken bulur. İçine düştüğü bunalımdan kurtulmak için çareyi başka kadınların kollarında arar.

Olgun Kadına Övgü'nün başrollerinde Juan Diego Botto, Miguel Angel Garcia, Joanna Pacula, Carmen Elias ve Rosana Pastor var. Filmin ağır topu ise kısa ama etkileyici bir rolü olan Faye Dunaway.

Senaryosunu Rafael Azcona'nın yazdığı Olgun Kadına Övgü, 2. Dünya Savaşı sırasında Macaristan'da yaşanan bir olaydan alıyor esin kaynağını.

‘‘Hikaye gerçekte 2. Dünya Savaşı sırasında Macaristan'da geçiyor. Bir gün yapımcı Andres Vicente Gomez'e bu konu hakkındaki düşüncelerimi anlatıyordum. Hikayeyi biliyordu ve bana hikayeyi İspanya İç Savaşı'nda kullanmamı önerdi. O an anladım ki bu işi yapmamın tek yolu bu, çünkü bu sefer eserin temel elementlerini değiştirip, ilgilendiğim iki ana noktaya değinecektim. Birincisi genç adamın alçaltıcı bir dünyada kadınlarla olan ilişkisi sayesinde uyumlu bir şekilde yer alması ikincisi ise şiddetin ve baştan çıkarmanın zıt elementler olduğu.’’ diye anlatıyor yönetmen Manuel Lombardero.

Savaşları hem ikili ilişkilerde hem de gerçek anlamda yaşayan genç bir erkeğin ilginç serüvenini bulacaksınız filmde.

Baraka yeniden gösterimde

İnsanı, insanın çevresini ve doğayla ilişkisini, evrendeki yerini sorgulayan Baraka, yeniden vizyona giriyor. İlk gösterime girdiği 1996 yılında büyük ilgi gören Baraka, Amerikalı yönetmen Ron Fricke imzasını taşıyor.

Amerikalı çağdaş filozof Joseph Campbell'in Mitin Gücü (The Power of Myth) adlı eserinden yola çıkılarak çekilen Baraka, ‘‘kutsama‘‘, ‘‘soluk’’ ya da ‘‘yaşamın özü’’ şeklinde çevrilebilecek mistik bir sözcük... Bu çağrışımların her biri, 24 ülkede çekilen ve yapımı beş yıl süren bu benzersiz ve güçlü filmde çok etkileyici bir biçimde yansıtılmış.

Yönetmen Fricke ile yapımcı-kurgucu Mark Magidson, dünyayı üç kez dolaşarak efsanevi yerlerde özel izinlerle çekimler yaptılar: Everest Dağı, Angkor Wat, Tiananmen Meydanı, Brezilya'nın Yağmur Ormanları, Ghiza'daki piramitler, Kuveyt'te yanan petrol kuyuları, Isfahan'daki İmam Camii, Galapagos Adaları, İstanbul Galata Mevlevihanesi, Ayasofya Müzesi ve Kabe bunlardan sadece birkaçı... Sonuç izleyiciyi savaş, saldırganlık ve rekabet görüntülerinden, dünyadaki en esin verici manzaralardan en harap oluşumlarına taşıyan olağanüstü bir görüntü seli.

Yaşlanmayan star

Eski kuşak starların sonuncusu... Sinema eleştirmenleri, deneyimli oyuncu Faye Dunaway'i işte bu cümleyle tanımlıyor. Sarışın, biraz uzak, biraz soğuk, ama son derece kibar ve zarif...

Sadece nefes kesici görüntüsüyle değil oyun gücü ve karizmasıyla da beyazperdeyi dolduran Faye Dunaway, İspanyol yönetmen Manuel Lombardero'nun Olgun Kadına Övgü adlı filminin en büyük sürprizi. Rolü kısa ama her zaman olduğu gibi etkileyici ve unutulmaz bir kompozisyon çiziyor Dunaway.

ABD ordusunda görevli bir babanın 1941 doğumlu kızı Faye Dunaway. Sanatla çok küçük yaşta tanıştı. Florida Ürniversitesi'nden sonra Boston Üniversitesi'nin Güzel Sanatlar Bölümü'ne devam etti.

Dunaway, sinemaya geçmeden önce kısa bir tiyatro deneyimi yaşadı. A Man For All Seasons ve After The Fall gibi oyunlarda rol aldıktan sonra 1967'de The Happening (Asiler Beldesi) adlı filmle sinemaya adım attı. Ondan sonra da, bir çok filmde unutulmaz kompozisyonlar çizdi. Bonnie ve Clyde, Dunaway'in sinema tarihindeki yerini çoktan almış filmlerinden biri. The Thomas Crown Affair, Küçük Dev Adam, Akbabanın Üç Günü, Çirkin Kahraman Doc, Kara Altın, Üç Silahşörler, Lanetiler Yolculuğu, Laura Mars'ın Gözleri, Don Juan de Marco gibi filmlerde rol aldı.

Beyazperdede birbirinden farklı karakterleri canlandıran Faye Dunaway, mesleki kariyerini başarıyla sürdürüyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!