Ölen 7 kıza tazminat indirimi

Güncelleme Tarihi:

Ölen 7 kıza tazminat indirimi
Oluşturulma Tarihi: Ocak 28, 2011 10:39

ŞANLIURFA’nın Hilvan İlçesi’nde, 2007 yılı Eylül ayında baraj göletinde boğularak yaşamını yitiren yaşları 6 ile 20 arasında değişen 7 kızın ailelerinin DSİ aleyhine açtığı tazminat davasında mahkeme, cesetleri el ele bulunan kızlar ile ailelerini yüzde 70 kusurlu buldu.

Haberin Devamı

Bu karar üzerine kızların ailelerinin maddi ve manevi tazminat isteminde indirime gidildi. Karar sonrası asıl suçlunun Karayolları olduğunu ileri süren DSİ avukatları tazminatları fahiş, ailelerin avukatları ise düşük bularak dava dosyasını temyiz için Danıştay’a gönderdi. Mahkeme sürecini öğrendikten sonra, yan yana gömülen çocuklarının mezarı ile olayın yaşandığı göl kıyısına giden aileler karara isyan edip gözyaşına boğuldu.

Hilvan’ın Yukarıçatak Köyü’nde yaşayan tarım işçisi Bahri Sütpak, 6 Eylül 2007 günü, kızları 6 yaşındaki Esra (6) ve Kamile (11) ile kardeşlerinin kızları Ebru (11), Öznur (16), Ümran (20), Gönül (15) ve Hülya’yı (11), halı yıkamaları için Aşağıkucak Köyü’nde bulunan Atatürk Barajı Göleti’ne götürdü. Gölet suları altında kalan Hacıkamil Köprüsü’nün su üstünde kalan kısmında halı yıkayan kızlardan 6 yaşındaki Esra suya düştü. Esra’nın düştüğünü gören ablası Kamile ile kuzenleri peş peşe suya atlayıp, küçük kızı kurtarmak istedi. Ancak yüzme bilmeyen 7 kuzen bir süre çırpındıkları suda kayboldu. Yardım çağrısı üzerine baraj gölüne gelen güvenlik güçleri ve sivil savunma ekipleri, uzun süren çalışmaların ardından 7 kızın el ele tutuşmuş cesedine ulaştı.

Türkiye’de yankı uyandıran 7 kuzenin cenazesi, olaydan bir gün sonra köylerinde düzenlenen törenle toprağa verildi.

AİLELERDEN TAZMİNAT DAVASI

7 kızın aileleri 2008 yılında, ölümlerin sorumluları hakkında Şanlıurfa İdare Mahkemesi’ne maddi ve manevi tazminat davası açtı. Ölen her kişi için Devlet Su İşleri (DSİ) ve Karayolları Genel Müdürlüğü hakkında tazminat davaları açıldı. Yargılama sürecinde mahkeme heyeti, olayın meydana geldiği baraj gölünün sorumluluğunun DSİ’de olduğunu ve köprünün su altında kalmasından dolayı 1991 yılında karayolu ağından çıkarıldığını belirleyerek Karayolları Genel Müdürlüğü’nü suçsuz buldu. Bunun üzerine, köprünün kullanımdan kaldırılmaması ve önlemlerin alınmamasıyla olaya sebebiyet verdiği gerekçesiyle DSİ sorumlu tutularak yargılamaya devam edildi. Dava kapsamında Esra, Ebru, Kamile ve Hülya Sütpak için 20, Gönül ve Öznur Sütpak için 28 bin, Ümran Sütpak için de 40 bin lira maddi,80 ile 110 bin lira arasında değişen miktarda manevi tazminat istendi.

YÜZDE 70 KUSURLU BULUNDULAR

Uzun süren yargılama sonunda mahkeme heyeti, ölen çocuklar ile anne ve babalarının yüzde 70 asli kusurlu olduğunu, sorumluluklarını yerine getirmeyen DSİ’nin ise yüzde 30 tali kusurlu olduğuna kanaat getirdi. Mahkeme kararında şöyle denildi:

"Davacılar, yakınının yaşı itibariyle köprünün tehlike arz ettiğini ve yüzme bilmediği için suya atlamaması gerektiğini bilmesi gerektiği, ayrıca ebeveyni olan davacıların reşit olmayan çocuklarına gerekli denetim, gözetim ve özeni göstermediği açık olduğundan olayın meydana gelmesinde asli kusurlu olarak yüzde 70, DSİ Genel Müdürlüğü’nün tali kusurlu olarak yüzde 30 oranında sorumluluğu bulunduğunun hukuk ve hakkaniyet ilkeleri uyarınca kabulü gerekmektedir."

TAZMİNAT BEDELLERİ DÜŞÜRÜLDÜ

Mahkeme bu kararının ardından, ailelerin maddi ve manevi tazminat istemlerinde de indirime gitti. Ailelerin maddi tazminat taleplerinin ardından yapılan bilirkişi incelemesi doğrultusunda, belirlenen miktarın DSİ’nin kusuru olan yüzde 30 oranında ödenmesi kararlaştırıldı. Bu doğrultuda yaşamını yitiren Ümran Sütpak’a 4 bin 349, Esra Sütpak’a 8 bin 309, Ebru Sütpak’a 14 bin 432, Öznur Sütpak’a 8 bin 221, Hülya Sütpak’a 8 bin 160, Gönül Sütpak’a 9 bin 717 ve Kamile Sütpak’a 8 bin 658 lira maddi tazminat ödenmesi gerektiğine kanaat getirildi. Mahkeme heyeti ayrıca 80 ile 110 bin lira arasında istenen manevi tazminat miktarlarını da 45 ile 55 bin lira arasında ödenmesi gerektiğine karar verdi.

2 YAŞINDAKİ KARDEŞE MANEVİ TAZMİNAT YOK

Öte yandan mahkeme heyeti, ölen Kamile ve Esra Sütpak’ın aile fertlerinin manevi tazminat istemlerinde de ilginç bir karar aldı. Dava kapsamında, ölen 2 kız kardeşin anne ve babası için 15’er, 8 kardeşi için 10’ar bin lira olmak üzere toplam 110 bin lira manevi tazminat istendi. Mahkeme heyeti ise ilk olarak anne baba için istenen miktarı 10 bin liraya, kardeşler için istenen bedeli ise 5 bin liraya düşürdü. Mahkeme son olarak Kamile ve Esra’nın en küçük kardeşi olan Rojin’e manevi tazminat ödenmemesi gerektiğine kanaat getirdi. Manevi tazminatın tatmin amaçlı olduğunu anlatan mahkeme heyeti, "Rojin Sütpak’ın 2005 doğumlu olduğu ve olay tarihinde 2 yaşında olduğu, bu nedenle olayın vahametini idrak edebilecek yaşta olmadığı anlaşıldığından manevi tazminata hükmedilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır" görüşüne yer verdi.

TARAFLAR KARARI TEMYİZE GÖTÜRDÜ

Davanın sonucundan tatmin olmayan davalı DSİ ile davacı 7 kızın ailelerinin avukatı Devrim Polat, kararı Danıştay’a göndererek temyiz etti. DSİ avukatları tarafından Danıştay’a yapılan temyiz başvurusunda, "Maddi ve manevi tazminat başvuruları fahiştir ve ebeveynlerin ağır kusuru mevcuttur. Kamu hizmeti için yapılan bir projede önlemler alınmasına rağmen, gerçekleşmiş veya gerçekleşecek can ve mal kayıplarından idarenin sorumlu tutulması kamu yararına aykırıdır" denilirken, olayın meydana geldiği köprünün sorumluluğunun ise Karayolları Genel Müdürlüğü’ne ait olduğunu iddiasında bulunuldu.

Boğularak yaşamını yitiren 7 kızın ailelerinin avukatlığını yapan Devrim Polat ise, kusur oranlarının hakkaniyetle bağdaşmadığını öne sürdüğıü temyiz başvurusunda maddi ve manevi tazminat bedellerinin istedikleri oranda verilmesini istedi.

’VİCDANLARIYLA KARAR VERSİNLER’

Yaşanan süreci avukatları aracılığı ile takip eden Sütpak ailesinin yakınları, mahkemenin ölen çocuklar ve kendileri hakkında yüzde 70 kusurlu oldukları yönünde verdiği kararı eleştirdi. Ölen çocuklarının yan yana gömülü olduğu köy mezarlığına giden aileler, taşları bile olmayan mezarların başında dua edip, gözyaşı döktü. Sürekli olarak ölen çocuklarının acısını yaşadıklarını ve mahkeme kararı ile acılarının daha da arttığını söyleyen Sütpak ailesinin fertleri gözyaşları içinde şunları anlattı:

"Biz orada halı yıkıyorduk. Esra suya düşünce onu kurtarmak isteyen diğer 6 kız suya atlayıp boğuldu. Kurtarmak için ekipler çok geç gelince de cesetleri bulundu. Orada bir uyarı levhası bile olmadığı için güvenli olduğunu düşünerek gittik. Oraya uyarı levhası koymayan, kurtarmak için geç gelen ekiplerin hatası bize yüklenmek isteniyor. Kurumlar kendilerini aklamak adına 7 çocuğunu kaybetmiş olan ailelere kusur yüklüyorlar. Böyle bir karar kabul edilebilir mi? Danıştay’da inşallah vicdanlı bir karar verilir."

BOĞULDUKLARI YERE GİTTİLER

Mezarlık ziyaretinin ardından Sütpak ailesinin fertleri, olayın meydana geldiği Atatürk Baraj Gölü kıyısına gitti. Ölen çocuklardan Ümran, Gönül ve Hülya’nın 54 yaşındaki babası Şükrü Sütpak duygularını şöyle dile getirdi:

"Ben 3 çocuğum ile 4 yeğenimi bir anda kaybettim. Aynı aileden 7 çocuğu kaybetmenin acısı tarif bile edilemez. Biz çocuklarımızın acısını her gün içimizde yaşıyoruz. Bu olay olduktan sonra köprüye ulaşan yolu kapatıp, göl kıyısına uyarı tabelası koydular. Bu önlemlerin alınması için bizim 7 çocuğumuzun kurban olması beklendi. Biz bu davayı açarken kesinlikle parayı düşünmedik. İsteğimiz burada başka faciaların yaşanmasının önlenmesi için resmi kurumların duyarlılığını sağlayıp dikkatini çekmekti. Ancak, bizim ve ölen çocuklarımızın yüzde 70 kusurlu olduğu yönündeki mahkeme kararı öğrenince başımızdan kaynar sular döküldü. Biz bu haksızlığın önlenmesini istiyoruz."

Boğularak ölen 3 kardeşin annesi Habize Sütpak ise, göl kıyısında ’su evimi yıktı’ diyerek gözyaşı döktü. Kızlarının ölümüne şahit olan anne Habize Sütpak, "Burada birbiri ardına boğuldular, benim burada canım gitti. O günden bu yana isyan ediyorum, şimdi kalkmış bize yüzde 70 kusurlu diyorlar. Hangi anne çocuklarının ölümünü ister, böyle vicdansız karar olmaz" dedi.

Öte yandan olayın meydana geldiği ve daha önce araçların inebildiği baraj gölüne bir kilometre kala yolun hafriyat dökülerek ulaşıma kapatıldığı, kıyıda da yükselen suların altında kalan köprüden geçmenin yasak olduğu yönünde uyarı tabelası konulduğu görüldü.


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!