Güncelleme Tarihi:
Tarih 16 Ocak 2001. Yer Fatih Kadıçeşme Parkı'nın yanındaki inşaat. İnşaat işçileri, ağzı sıkı sıkı bantlı bir bidon buldular. Olay yerine çağrılan polis, bidondan siyah poşet içinde bir ceset çıkarttı. Cesedin elleri ve ayakları arkadan boyna bağlanmıştı. Ağzı, burnu, kulakları bez ve kağıtlarla tıkalıydı. Cinsel organı bantlanmıştı.
KOLİLERDE 5 CESET
Tarih 22 Ocak 2001. Yer Gaziosmanpaşa Çamlık Parkı. Park bekçisi, kaldırımda iki koli buldu. Ağzı bantlı kutulardan birini açmaya kalkınca, çırılçıplak bir cesetle karşılaştı. Koli ve bidonlarda bulunan cesetlerin sayısı kısa zamanda beşe yükseldi. Cesetlerin bulunuş şekli, önce Hizbullah'ı akla getirdi. Kimse bir ‘‘seri katil’’le karşı karşıya olduğunu tahmin etmemişti. Cinayetler kusursuz işlenmişti. Tıpkı ABD'de, İngiltere'de görülen seri cinayetler gibi...
KUSURSUZ CİNAYETLER
Ama katilin yakalanması, ABD ve İngiltere'de olduğu gibi, çok uzun bir zamanda olmadı. İlk cesedin bulunmasından 8 gün sonra katil yakalandı. Katil, küçük bir açık vermişti: İlk kurbanının cep telefonunu kullanmış, polis de bunu affetmemişti. Beş kişiyi öldüren adamın adı Orhan Aksoy'du. Çünkü cesetleri ya bidona koyup ağzını koli bantıyla bağlıyordu ya da onları çöp poşetine geçirip kolilere koyuyordu.
CESETLERLE SOHBET
Orhan Aksoy, öldürdüğü insanların cesetleriyle sohbet eden, kokmasınlar diye onları günlerce sulayan bir katil. ‘‘Şimdi kimi öldüreyim’’ diye düşünüp cinayet planlayan biri. Hapse girerken, gazetecilere ‘‘Hepinizin kolileri hazır’’ diye bağıran bir adam.
ÖLDÜRMENİN ZEVKİ
Orhan Aksoy'a cinayet işlemesi için önemli bir neden gerekmiyordu. Kurbanının kadınlara laf atması ya da kendisi vejetaryen olduğu halde ‘‘etli nohut’’ getirmesi yetiyordu ona. Aksoy için kimi, neden öldürdüğü önemli değildi. Ona göre her şey ilk cinayetten sonra başlamıştı. İlk kurbanından sonra fark etmişti öldürmekten zevk aldığını.
ÖNCE VİSKİ İÇİLDİ
İlk kurban, Mehmedi Yeşilyayla'ydı. Kız Kulesi'nde komilik yapıyordu ve Orhan Aksoy'la bekár evini paylaşıyordu. Orhan Aksoy, itiraflarında ‘‘Cep telefonumu çaldığı için öldürdüm onu’’ dedi. İddiasına göre defalarca uyarmıştı. Yoksa ‘‘kardeşi kadar yakın arkadaşını hiç öldürür müydü?’’ Odasına çağırmış, birlikte viski içmişlerdi. Birlikte porno film de seyretmişlerdi.
SİYASAL FARKLILIK
İkinci kurban Hakan Kaya oldu. İlk cinayetle birlikte keşfettiği ‘‘zevk’’i arıyordu artık: ‘‘Başka kimleri öldüreyim diye düşünürken Hakan aklıma geldi. Siyasi düşüncelerinden hoşlanmıyordum. Hırsızlık yapıyordu. Aynı yöntemle onu da öldürdüm. Cesedi bir çarşafa sarıp Kemerburgaz'da bir araziye attım.’’
ODASINA ÇAĞIRDI
Üçüncü kurbanı Turgut Erkan oldu. Film şirketlerinde ışık şefiydi Erkan. Star Televizyonu'nda yayınlanan ''Süper Kurşunsuz‘‘ komedi dizisinde başrol oynamıştı. Orhan Aksoy'dan şüphelenmesi, onun da sonu oldu. Orhan Aksoy, ipleri hemen ele aldı. Bir akşam, Erkan'ı ‘‘Sorma bizim başımıza neler geldi’’ diyerek odasına çağırdı. Yine viski içtiler. Sonrası, aynı son.
KADINA LAF ATTI
Dördüncü kurban 50 yaşındaki işportacı Ömer Şeker'di. Bir Rumen kadınına laf atmıştı. Orhan Aksoy, ‘‘Karımın Rumen olduğunu bile bile bunu yaptı. Ben de cezalandırdım’’ diye itiraf etti bu cinayeti. Beşinci kurban ise Ali Rıza İdrisoğlu oldu. Orhan Aksoy, ondan borç para istemiş ama alamamıştı. Aksoy, borç vermediği için öldürdü İdrisoğlu'nu.
Bir seri katilin anatomisi
Kan tutuyor. Bu nedenle tavuk bile kesemiyor.
Çok güzel yazısı var.
Depremden çok korkuyor. Ölüm korkusu var.
Hayvanları seviyor. İki muhabbet kuşu, akvaryumu ve ‘‘depremi haber versinler’’ diye iki hamster’ı var.
Marka tutkunu. Taklit kravatları Christian Dior, parfümleri Calvin Clein, Harley Davidson, Brut.
Türk filmi izlemeyi seviyor.
Aşırı titiz. Yerden sigara izmaritleri topluyor.
Hırsızlıktan sabıkalı ama hırsızlığa katlanamıyor.
Kurbanlarını ikiyüzlü buluyor. Ama kendisini öyle görmüyor.
Hayat hikayesi
Orhan Aksoy, 16 Eylül 1971 Samsun doğumlu. Aslen Sürmeneli. Sekiz kardeşler. Orhan, henüz bebekken ailece Bursa'ya yerleşiyorlar. Babaları, hem annelerini, hem de çocuklarını sürekli dövüyor. Orhan 20 yaşına gelince, evden kaçıyor. 1991'de beş parasız İstanbul'a geliyor. Bir süre sonra hırsızlık yapmaya başlıyor. 10 ayrı hırsızlık ve bir dolandırıcılık suçundan, toplam beş yıl hapis yatıyor. Yaşamının bir bölümü tüberküloz tedavisiyle geçiyor. Bükreş'e çalışmaya gidiyor ve orada evleniyor. Kreş öğretmeni olan eşi, daha sonra Türk vatandaşlığına geçerek Mine adını alıyor. Çift, Bükreş'te yapamıyor ve Türkiye'ye dönüyor. Orhan Aksoy, restoranda komilik yapmaya başlıyor. Bu sırada iki çocukları oluyor: Esen ve Esin. Komilikten umduğunu bulamayan Aksoy, işportacılığa başladığı sırada 17 Ağustos depremi yaşanıyor. Yeni oturtmaya başladıkları yaşamları depremle altüst oluyor. Karısı, ‘‘Ülkeme döneceğim’’ diye tutturunca, onu ve çocukları rıza göstererek Bükreş'e gönderiyor. Kendisi de Çarşamba'da bekar odasına çıkıyor. Ne olduysa, o tarihten sonra oluyor.
Cesetleri kan sızmasın diye silikonla tıkadım
Orhan Aksoy, yeni cinayet planları yaparken yakalandı. İlk cinayetten sonra et yiyemez olup vejetaryenliği seçmişti. Yakalanmasaydı, Bursa'da kendisine etli nohut getiren garson, kurbanı olacaktı. İtiraflarında şunları söyledi:
Beni kan tutar. Bu nedenle cinayetlerde hep ip kullandım. Kan çıkmaması için, cesetlerin kulaklarına, burunlarına, ağızlarına, makatlarına pamuklar ve bez parçaları tıktım. Sızıntı olmasın diye de silikon sıktım.
Kurbanların cesetleriyle günlerce sohbet ettim.
Cinayetler, bana pahalıya mal oldu. Onları ağırlamak için meyve ve viski aldım.
Cesetleri kokmaması için suladım. Taşımak için de el arabası aldım, atmak için kamyonet kiraladım.
Çıkar çıkmaz yine cinayet işleyeceğim.