Oluşturulma Tarihi: Ekim 19, 2002 00:00
BERGAMA'daki ‘‘altın’’ maskaralığına bir dokunalım dedik, bin ‘‘aahh!’’ işittik.Önce belirtelim:Dünyada kendi toprakları üzerinde altın cevheri bulup da işletmeyen bizden başka hiçbir ülke ve hiçbir toplum yok.Konuya değinince belgeler, bilgiler birbiri ardından yağmaya başladı.Temel iddia şu:‘‘Bergama'daki altın üretiminde sodyum siyanür ile çözünürlük metodunun kullanılmasına karşı çıkanların arkasında Almanya'nın eli var. Ama Almanlar aslında siyanürün kullanılmasına değil, Türkiye'de altın üretilmesine karşılar. Çünkü Almanya, bu altın dünya piyasasına çıkınca elindeki büyük altın stokunun değerinin düşeceğini görüyor.’’Bu iddia doğru mudur değil midir, bilmiyoruz. Ama dün de bu sütunda yazdığımız gibi birtakım gizli ellerin ve onların Türkiye'deki uzantılarının insan sağlığı gibi, sömürülmemek gibi kulağa hoş gelen gerekçelerle Bergama'daki altın ocağının işletilmesine tam 13 senedir başarıyla engel olduklarını biliyoruz. Bu sözlerimizle işletici firmanın insan sağlığını dikkate almadan altın üretmesini savunuyor değiliz. Elbet bir tek insanımızın dahi hayatı, o altın yatağının tamamından daha kıymetlidir.Ama Türkiye'ye her yıl madencilik, plastik ve tekstil dahil çeşitli alanlarda kullanılmak üzere 2 bin ton sodyum siyanür ve 176 bin ton akrilonitril (vinil siyanür) ithal ediliyor da bu kullanım alanlarının hiçbirinden tek şikáyet gelmiyorsa bunda bir iş var demektir. Nitekim Etibank'ın Kütahya'daki tesislerinde 1987 yılından beri gümüş üretimi sodyum siyanür kullanılarak yapılmakta ama kimse bu yüzden yaygara koparmamaktadır. Çünkü gerekli önlemleri alınca sorun çözülmektedir.Aslında Bergama'nın Ovacık Köyü'ndeki olayda da konu bundan ibarettir.Dünkü yazımız üzerine belgeler ve bilgiler akmaya başladı demiştik. Nitekim Danıştay'ın Bergama köylülerini haklı bulan 6'ncı Daire Başkanı Gürbüz Önbilgin kendilerinin eldeki bilirkişi raporlarına göre karar verdiklerini söyledi. Gerçekten bilirkişi ‘‘aman ha... çok tehlikelidir’’ anlamında rapor vermiş. Ama önlemler alınmasına rağmen olay yürümemiş. Taa ki 57'nci hükümet mevcut Danıştay kararına rağmen izin verinceye kadar.Nitekim firmaya altın arama izni Ağustos 1989'da verilmiş. Firma gerekli önlemleri almayı 1994'te vaat etmiş. Derken İzmir İdare Mahkemesi 1996 yılında ‘‘Altın üretebilir’’ anlamındaki kararını vermiş. Bu karar 1997'de Danıştay 6'ncı Dairesi tarafından bozulmuş.Peki aradan geçen 5 yıl boyunca ne olmuş?Yaygara, gürültü, patırtı arasında olay kilitlenmiş. Ama aynı 5 yıl içinde dünyada 200 yeni altın madeni sodyum siyanür ile çözündürme yoluyla üretim yapmak üzere işletmeye açılmış. Örneğin, Yunanistan aynı metotla yılda 12 ton altın üretmeye başlamış.Altını olup da işletmeyene ne derler söyleyin Allahaşkına...
button