Güncelleme Tarihi:
BÜŞRA FİLMİNDEN KARELER - FOTO GALERİ
BÜŞRA FİLMİNİN FRAGMANI - WEB TV
Filmin ön gösterimine gitmeden önce kafamda bir sürü önyargı vardı ve çıktıktan sonra ise Can Yücel’in meşhur şiirinin dizelerini getirdi aklıma;
"En uzak mesafe ne Afrika'dır
Ne Çin, ne Hindistan
Ne seyyareler
Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan...
En uzak mesafe
İki kafa arasındaki mesafedir
Birbirini anlamayan..."
Filmde seçilmiş karakterlerin sosyal konumlarındaki farklılık bir yana aslında bunu anlatıyordu en çok. Vizyona daha girmeden büyük tartışmalar yaratan Büşra’nın başrol oyuncularıyla filmi, türban meselesini, filmle ilgili ilginç tepkileri konuştuk.
Bahadır Boysal’ın karikatürlerinden sinemaya uyarlanan ve senaryolaştırılan Büşra’nın başrol oyuncusu Tayanç Ayaydın filme en son dahil olan isim. Mine Kılıç’ın keşfedilişi ise tamamen Yeşilçam’ın efsane keşfediliş hikayelerindeki gibi. Büşra’yı Yaman karakterindeki Tayanç Ayaydın ve Büşra rolündeki Mine Kılıç ile konuştuk.
Rolü almanız oldukça ilginç bir süreç sanırım? Bu süreçten biraz bahseder misiniz?
Buse ÖZEL'İN röportajı
Tayanç A:Hollywoodvari olmuş seninki.
M: Evet, ilk onun dikkatini çekiyorum. Sonra bana deneme çekimi için teklifte bulunuyor. Oyuncu olduğumu öğrenince de kahkahalar atılıyor.
Senaryo elinize geçtiğinde ikinizde de endişeler oldu mu? Film muhafazakar kesimden bir öykü anlatıyor ve belli bir tarafı öven bir film olduğunu düşündünüz mü?
T: Ben Bahadır'ın Büşra ile ilgili kafasındakileri bildiğim için senaryoyu önyargılı almadım. Cumhuriyetçi yazarla türbanlı kızın aşkı da aslında sadece simge olarak seçildi. Sorbonne'da okumaya gidecek bir kız ile inşaat işçisi bir çocuğun aşkı da olabilirdi.
M: Ben projeye dahil olduğumda daha senaryo yoktu. Karikatürden uzun metraja çevrileceği için de çok mizah dolu bir şey bekliyordum sonra senaryo yazıldığı dönemde birazcık daha derinleşti olay. O zaman düşündüm. Biz bunu yaparsak nasıl olur, ne kadar etkilenirim olaydan. Fakat senaryo bittikten sonra ben de rahatladım çünkü kimseye dokunan bir şey yok gerçekten de filmde.
Film için Yaman karakterine hazırlanırken gözlemlediğiniz bir gazeteci var mıydı?
T: Birazcık sert gözüken tavırlarından örnek aldığım birisi var ama ismini söylemeyeceğim.
“UYUŞTURUCU BAĞIMLISI YA DA TÜRBANLI BİRİYLE OLABİLİRİM”
T: Aşklar ve ilişkiler aslında ihtiyaçlara göre belirlenen şeyler.
M: Biriyle bir şeyi yaşama isteği içinde doğuyorsa kabullenmişlikle gelen bir süreçtir. Madem öyle kabullendiğin insanla neden birlikte olmayasın. O yüzden aşk her şeyin üstesinden gelir gibi klişe sözler var.
T: Şöyle bir gerçek de var; bu imkansıza yakın bir şey çünkü bazı egemen güçler bazı yapılar sosyal ortamımızı birbirinden ayırıyor. Dolayısıyla karşılaşmak çok da kolay bir şey değil. Filmde de çok tesadüfi bir şekilde karşılaşıyorlar.
Zaten toplumsal olarak ayrılıyoruz, siz şurada durun siz de şurada durun gibi bir durum var. Herkes kendi gettosunda yalnız bırakılmak için zorlanıyor. Çünkü benzer fikirler bir şey üretemiyor ancak karşıt fikirler bir şeyler üretebilir. En tehlikelisi de bu.
"ANNEMLE SARILIP AĞLADIK"
Film çok yeni ama muhafazakar kesimden ilk gelen tepkiler nasıl?
M: Büşra'lar var anti Büşra'lar var. Şu an sadece fragmanlardan, teaserlardan fikir yürütebiliyorlar. Ama şöyle bir şey de var onları anlatan bir film ilk defa yapılıyor ve ilgilerini çekmesi çok doğal amabu sadece onlara özel bir film yaptığımızın göstergesi değil.
T: İki tarafla da ilgili iltihaplanmış şeyler gösteriliyor. İki kahramanında aslında filmde durduğu yerler çok net ve belli. Biz cumhuriyetçi tarafı çok üst düzeyde bir yerde geziniyor gösterip ama onlarda şöyle böyle demiyoruz. Filmde denge olduğunu düşünüyorum. Şu çok gerçek tabii kimse üniversitelere başörtüyle girilmesin denildi başörtü bir simge oldu ama başörtü takıp olabildiğince dar pantolonlar giyip sonrada saçın görünse ne yazar yani.Sen bu kadar akıllı mantıklı fikirler söylüyorsun, Atatürk diyorsun ama hayatına sokmuyorsan ne yazar yani. Sen inançlarını, inandığın şeyleri hayat biçimi haline dönüştürmezsen ne yazar. Sadece sonrasında kendini kandırdığını görürsün.
Filmde ön plana çıkan şey sizce aşk hikayesi mi yoksa sosyolojik boyutu da ön plana çıkıyor mu?
T: Yalnızlık.
M: Yalnızlığın komplikasyonları.
T: Türbanlı kız ve Cumhuriyetçi gazeteci birer simge. Türkiye'nin sosyo politik hayatına baktığımızda bu simgelerin böyle seçilmesi hem seyirciyi empati kurulması açısından biraz daha rahatlatıyor hem de biraz daha gündemden faydalanıyor. Dolayısıyla seyirci biraz daha meraklanıyor. Burada çok daha insani bir anlatım biçiminden bahsediyoruz. Dolayısıyla simgelere çok fazla takılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bir de propaganda yapmadık, sanat eseri ortaya koyduk.
M: Ama zaman olarak endişe duyduğumuz oldu.Bir iki yıl önce tartışmalar daha yoğunken yayınlanmış olsaydı farklı olabilirdi.
T: Tabii galeyana gelmiş halde bir olaya bakış açınla dingin haldeykenki bakış açın farklı. Sinemanın söylem gücü tabii ki var ama biz bunu bir propaganda aracı olarak kullanmadık.
TÜRBANLA YABANCILIK HİSSETTİM
Peki türban takmak sana ne hissettirdi? Herhangi bir rahatsızlık verdi mi?
M: Ben oldu denilince gidip türban aldım kendime hemen. Eve gidip aynanın karşısında taktığımda hayatta oynamam dedim. Hiç yakıştıramadım ve yabancılık durumu hissettim. Nasıl altından kalkacağım diye düşündüm, ifadem değişti. Ama bir hafta sürdü sonra alıştım hatta o kadar fazla alışıldı ki insanlar şimdi ne kadar yakışıyor
Gelecek projelerinizden bahsedelim…
M: Oyunculukla ilgili çok saplantıları olan biri değilim ben o yüzden seçmek istiyorum. Birazcık bekleyip öyle yola çıkmak istiyorum.
T: Konuşulan çok şey varda Türkiye'de ne kadar gerçekleşir bilmiyorum ama fikir üretiyor olmak güzel.