Güncelleme Tarihi:
Bazen uzay hakkındaki bilgilerimizin, okyanusların derin bölgeleri hakkında bildiklerimizden daha fazla olduğunu duyuyoruz. Peki bu ne kadar doğru?
Aslında tabii ki böyle bir genelleme yapamayız çünkü evrenin her yerini kaplayan uzay dokusu hakkında hala çok az şey biliyoruz. Diğer taraftan, okyanusların tamamını keşfetmiş de değiliz. O kadar derine inmek, uzayda seyahat etmekten bile zor. Örneğin,güneş sisteminde gezegenimizin yakın çevresindeki yerlere birçok kez insanlı keşif görevi gerçekleştirdik. Ay’a toplam 12 insan yolladık. Fakat Büyük Okyanus’un en derin noktası olan Mariana Çukuru’na yapılan keşif görevlerinde bugüne dek sadece 3 kişi yollanabildi. Bunlardan biri de ünlü yönetmen James Cameron’dı. Bu noktada bir insanın üstünde oluşan basınç, yeryüzü basıncının neredeyse 1.000 katı kadar oluyor. Bir başka deyişle; hissedeceğiniz ağırlık, üzerinizde 50 tane Boeing 747 varmış gibi olacaktır.
Okyanuslar, gezegenimizin neredeyse yüzde 70’ini kaplıyor. Buna rağmen, şu ana dek sadece %5’lik bölümünü araştırabildik. Bu rakamdan yola çıkıp okyanusları tanımadığımızı söylemek de doğru olmaz. Çünkü okyanus tabanı tamamen haritalandı. Tabii bunun çözünürlüğü çok yüksek değil. Kabaca bir tarifle; 5 kilometreden fazla alan kaplayan her değişimi takip edebiliyoruz. Haritalama işlemi radar kullanılarak yapıldı. Bunun üzerinden görüntüleme yapmak istiyorsak yüksek çözünürlüklü sonar kullanmamız gerek. Bu noktada işler yine karışıyor. Zira en yüksek çözünürlüğe sahip sonarı kullansak bile okyanus tabanının yüzde 0,05’ini görebiliyoruz.
Özetle, okyanuslar hakkında çok az şey bildiğimiz değil ama derin kısımlarındaki oluşum ve canlılar hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığımız doğru.
popsci.com.tr Tarafından Hazırlanmıştır