Güncelleme Tarihi:
Denizlerdeki kirliliğin yüzde 80'inin karadan geldiği vurgulanan raporda, kirliliğin 2050 yılına kadar daha da artma riski bulunduğuna işaret edildi.
Raporu hazırlayan BM Çevre Programı (BMÇP) uzmanları, sorunun özellikle kalkınmakta olan bölgeleri etkilediğine, zira kirlilikle mücadelenin mali bakımdan külfetli olduğuna dikkat çekti.
BMÇP yönetim kurulu başkanı Achim Steiner'ın takdim ettiği "Denizlerin durumu" başlıklı raporda, deniz kirliliğinin 9 "kilit kriterinden" üçü konusunda ilerleme sağlandığı belirtildi. Petrol kirliliği, bu üç noktadan birini oluşturuyor. Dört kriterde ise gidişatın "kötü" olduğu vurgulanıyor ve kirli sularla çöplerin denizlere dökülmesi bu kriterler arasında sayılıyor.
Rapora göre, tarımdan kaynaklanan fosfor ve azot, sahillerdeki eko-sistemi bozuyor, bu da zehirli yosunların yayılmasına ve oksijensiz ölü bölgelerin ortaya çıkmasına yol açıyor.
SEVİNDİRİCİ NOKTA
Raporda, 80'li yılların ortalarından bu yana deniz ulaşımındaki iyileştirmeler sayesinde petrol kirliliğinin önemli oranda azaltılabildiği, bunun da sevindirici olduğu belirtildi. Bir başka sevindirici nokta da, kalıcı kirlilik yapan kimyasallarla tarım ilaçları ve radyoaktif maddelerin yol açtığı kirlenmenin azalmış olması.
Kirliliğin bölgeden bölgeye değiştiği de belirtilen rapora göre, sözgelimi Kuzeydoğu Atlantik veya Baltık denizinde iyileşme gözlemlenirken, yılda 17 ton civa ve kadmiyumun döküldüğü Hazar denizi veya Pasifik'in güneydoğusunda durum endişe verici boyutlarda.
BM uzmanlarının raporuna göre, dünya nüfusunun yüzde 40 kadarı, yeryüzünün sadece yüzde 7,6'sını oluşturan dar bir sahil şeridinde yaşıyor. Buralarda 1990 yılında 77 olan kilometrekareye düşen nüfus yoğunluğu, 2025'te 115'e yükselecek. Bu da, nüfus artışıyla insan faaliyetlerinin, sahil ve denizlerdeki eko-sistemin hızla bozulmasının en büyük sebebi olduğunu gösteriyor.
BM raporu, 16-20 ekim arasında Pekin'de yapılacak Dünya Eylem Programı konferansına katılması beklenen yüz kadar ülkenin hükümetlerine sunulacak.