Okur yorumları

Güncelleme Tarihi:

Okur yorumları
Oluşturulma Tarihi: Ocak 02, 2006 00:00

Kurtlar Vadisi

KANAL D’de yayınlanan Kurtlar Vadisi dizisinde, dünyaca ünlü iki yıldız Sharon Stone ve Andy Garcia’nın oynaması Hürriyet’te geniş yer buldu. Diziyle ilgili haberler, yıldızlarla röportajlar ve TV programı anonsları peş peşe gelince bazı okurlar tepki gösterdi. Bu tepkilerin bir bölümünü geçtiğimiz haftalarda bu sayfada da okudunuz.

Ancak okurlardan Lale Tercan, eleştirilerini hem Hürriyet’e, hem de Okur Temsilcisi olarak bana yönelterek şöyle yazdı:

SANSÜRCÜ MÜ OLDUNUZ?

"Bu satırları ne yazık ki sizi kınamak için yazıyorum. Öncelikle Sharon Stone 3.5 dakika gözüktü (tamamında gözükse ne olacak sanki) diye günlerce sürmanşet yapıp koskoca Hürriyet Gazetesi’nin saygınlığına gölge düşürmeyin. İkincisi siz Okur Temsilcisi’ne. Ben bu konunun Hürriyet okurlarını rahatsız ettiğini, hatta alay konusu olduğunu biliyorum.

Dolayısıyla size bu konuyla ilgili hiç tepki gelmemesi mümkün değil. Ama köşenizde bu konuda tek bir yazı yok. Siz Okur Temsilciliği’ni bırakıp sansürcü mü oldunuz? Bir gazeteci olarak içiniz rahat mı?"

Aynur Önen
ise "Hürriyet’in kendi TV kanallarının reklamını yapması artık yeter. Lütfen kendi gazetenizin büyüklüğüne gölge düşürmeyin" diye yazdı.

Muzaffer Ek de, "Bunca hayati sorun varken bu konuyu bıktıracak kadar işlemenizi anlamıyorum" dedi.

TEMSİLCİNİN NOTU

Öncelikle, eğer bir TV dizisi çok yüksek reytingler alıyorsa, rakamlar dizinin oynadığı saatlerde ekran başındaki iki kişiden birinin bu diziyi izlediğini gösteriyorsa, dizi hangi TV’de gösterilirse gösterilirsin onunla ilgili haberler önem kazanır. Bir Türk dizisinde, dünyaca ünlü yıldızlar Sharon Stone ve Andy Garcia’nın oynaması da ayrıca önemli haberdir.

Geçtiğimiz yıllarda, "Asmalı Konak", "Dallas" benzeri dizilerde ve "Popstar" yarışmasında da böyle oldu. Gazeteler, günlerce bu programları işlediler.

NEW YORK TIMES ÖRNEĞİ

Ancak burada Hürriyet’in özel bir durumu var. Öncelikle geçen hafta ABD’de yayımlanan New York Times Gazetesi’ne yöneltilen bir eleştiriyi hatırlatmak istiyorum.

Dünyanın bu en ünlü ve güçlü gazetesi, aralık ayı başında "2005’in Dikkate Değer 100 Kitabı" diye bir liste yayımladı. Listeye alınan 100 kitaptan 6’sını, New York Times’ta çalışanlar yazmıştı. Bu durum eleştiri konusu oldu. Çünkü ABD’de bir kitabın bu listeye girmesi, otomatik olarak satışını artırıyor. Acaba New York Times, 61’i roman olmayan bu 100 kitap arasına kendi 6 çalışanının kitabını alarak torpil mi yapmıştı?

Gazetenin Okur Temsilcisi Byron Calame de, listeye giren kitapların satışının artacağına dikkat çekti ve "Hatta bazı yazarların, kitapları New York Times’a konu olmadıkça kendilerini yazar bile hissetmedikleri söyleniyor" diyerek konuyu büyüteç altına aldı. Calame, gazetenin kitap editörleriyle konuştu, onların yayınevi yöneticileriyle yediği öğle yemeklerini bile sorguladı ve "Gazetede kitaplarla ilgili değerlendirme yapanların kitap endüstrisiyle aralarında mesafe olmalı" dedi.

TEMSİLCİNİN YORUMU

Okur, 100 kitaplık bir liste yayımlayan gazete New York Times bile olsa, bunlardan 6’sı kendi çalışanı çıkarsa kuşkuya düşüyor. Hürriyet örneğinde de, bir dizi ne kadar önemli olursa olsun yayınlandığı TV, haberi veren gazeteyle aynı grupta olunca eleştiri konusu yapılıyor. Kısaca, hem Hürriyet hem de New York Times örneği gösteriyor ki, büyük gazeteler, kendileriyle ilgisi olan konularda biraz daha fazla özen göstermek, daha fazla tarafsız davranmak, bunu iyice hissettirmek zorundalar.

Okurumuz Lale Tercan’ın, Okur Temsilcisi’ne yönelik "Sansürcü mü oldunuz?" eleştirisine gelince. Okurların bu konudaki eleştirileri, hem üst üste iki hafta bu köşede yayımlandı, hem de yer sınırı olmadığı için daha fazla eleştiri Hürriyet’in internet sitesinde çıktı.

Ve unutmayın, aynı durumda olan başka gazeteler de var ve onlar, Hürriyet’in gösterdiği bu hassasiyetin üzerinde bile durmuyorlar.

Hatalı çiçek

GEÇEN
yıl, Baykal’a verilen gerberaya kasımpatı demiştiniz. O zaman biz bunu düzeltmiştik. Bu yıl aynı hatayı yapmadınız. Ama 18 Aralık’taki gazetenizde bu kez gerberaya, orkide dediniz. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, sahnede izlediği Sibel Can’a orkide vermiş. Ama fotoğrafta görülen yine gerbera. Elbette tüm çiçeklerin adlarını hatırlamak mümkün değil; ancak en çok kullanılan çiçekleri de bilmek gerekir diye düşünüyorum. En azından sorarak bunun ne olduğu kolaylıkla öğrenilebilir. Referans site olarak geçen yıl verdiğim www.gerbera.com’u bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Yakup ŞİMŞEK-MERSİN

Gülay Çokay

GAZETENİZDE Gülay Çokay’la ilgili haberde şöyle denildi:

"Hakkındaki suçlamaların bir bölümünü alt birimlere, özel firmalara ve belediye meclis üyelerine atarak ’kaçamak yanıtlar veren Gülay Hanım’, sahte fatura ve belge ’görmediğini’, paravan şirket ’duymadığını’, usulsüz talimat vermediğini öne sürdü." Bir muhabirin "cevapların kaçamak yanıtlar olduğu" iddiası yargıçları etkilemese bile, Gülay’ın üniversite çağındaki evlatlarını, ebeveyn, akraba ve yakın dostlarını üzmez, kamuyu olumsuz etkilemez mi?

Babası İlyas ÇOKAY

annesi Naciye ÇOKAY


Fener dü şeş attı

18 Aralık’ta spor sayfanızda manşet: "Fener Dü Şeş Attı."

En acemi tavla oyuncusu bile 6-2 gelen zarı "şeş i dü" diye söyler, çok yeni başlamışsa "altı iki" der. Yani tavlada önce büyük sayı söylenir. Kaldı ki Fenerbahçe ev sahibi olduğu için attığı 6 gol, bu nedenle bile önce yazılmalıydı, bırakınız tavla jargonunu. Gelelim "dü şeş" tabirinin diğer kullanma sahasına: Bu deyim daha ziyade hakkı olmadığı halde beleşine kazanılmış pozisyonları tarif etmek için kullanılır ki, insaf sahibi herkes, bu maçın "beleşine" alındığını söyleyemez.

Ali ESER / Eski Samsun milletvekili

Fotoğraf seçimi

BİZ bir erkek, iki kadın televizyoncuyuz. İşimiz gereği her sabah bütün gazeteleri okuyoruz. Ama gündemi takip etmek için Hürriyet’ten vazgeçemiyoruz. Eleştirdiğimiz noktalar da yok değil. Özellikle gazetede kullanılan fotoğraflar çok "erkek"çe. Feminist bir tavır takınmamaya çalışıyoruz. Ancak fotoğrafların bir erkek elinden çıktığı açıkça, üstelik rahatsız edici derecede belli. Geçtiğimiz günlerde bir kazada ölen kadının fotoğrafının ilk sayfadan ve büyükçe verilmesinin nedeni, bizce mağdurun güzelliğiydi. Daha önce Güler Sabancı’nın Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’na geldiğini duyururken de onun mutfak önlüğüyle çekilmiş bir fotoğrafını kullanmıştınız. Gazetelerde kullanılan fotoğraflar, en az manşetler kadar gazetenin bakış açısını sergilemiyor mu?

Emiyra YILMAZ-Cihan YAVUZ-Rengin GÜNER

Emzirme odası

22 Aralık’ta gazetenizde çıkan, Samsun Öğretmenevi’nde "Emzirme Odası Kadın Mescidi Oldu" haberi gerçeği yansıtmıyor. Çocuk emzirme ve bakım odası bu işlevini sürdürüyor. Emzirme odasında namaz kıldığı iddia edilen kadın tamamen idarenin haberi olmadan burada namaz kılmış olabilir; çünkü binanın uygun bir yerinde bir mescit bulunmakta ve herkese açık. Muhabirin öğretmenevi müdürüyle görüştüğünü iddia ederek "Müdür de buranın mescit olduğunu belirtti" demesi de doğru değildir. Olay günü müdür resmi bir toplantıdaydı.

Müdür Recep AKTAŞ

Tecavüzcü hacı

YUKARIDAKİ başlıkla verilen haberde kişinin "hacı" olduğu özellikle belirtilmiş. Ben uzun süredir İngiltere’de yaşıyorum ve küçük çocuklara karşı cinsel tacizde bulunan kişinin dinsel eğilimi ya da "practising christian" olduğunu özellikle belirten herhangi bir haber hatırlamıyorum. Ancak bu kişi bir din adamı ise bu belirtiliyor. Sizin haberde kişinin yaşının ön plana çıkartılması daha uygunken siz onun dinsel kimliğini ön plana çıkartmışsınız. Dini ve dindarları gözden düşürmeye yönelik bir gündeminiz mi var, yoksa sadece masum bir hata mı?

Kani TORUN

OKURLARDAN KISA KISA

GÖKÇEN A.: Ben yurtdışında yaşayan üniversite öğrencisiyim. Hürriyet Gazetesi boyut olarak çok büyük, mesela üniversitede yabancı öğrenciler kendi gazetelerini rahatlıkla getirip okuyabiliyorlar. Fakat Hürriyet Gazetesi’ni istediğimiz yerde çıkartıp okuyamıyoruz. Gazeteyi biraz küçültmek mümkün mü acaba? Umarım saçma bulmadınız sorumu?:)

AHMET ÇİFTÇİOĞLU: 26 Aralık’ta "Sarıkamış şehitleri"yle ilgili haberde, "Allahüekber Şehitleri" adlı şiirin Çankırılı bir ere ait olduğunu yazdınız. Oysa o şiir bana ait, er sadece okumuş. Adı da yazdığınız gibi "Donarak Öldük" değil. Şiirimin yayınlandığı antolojiyi de fakslıyorum.

METİN KÖKSALOĞLU: Ben emekli bir astsubayım. Dün Aşkın Nur Yengi’nin hamileliğini, bugün Gülben Ergen’in atını kocaman verdiniz. Devletin üç önemli valisi ve bir ordu komutanının katıldığı Kubilay’ı anma törenleri küçücük kaldı. Bunu anlamakta güçlük çekiyorum.

OSMAN DALGÜN: Özeleştiriye dayalı köşenizi beğeniyorum ve sizi tebrik ediyorum. Fakat madalyonun bence bir öteki tarafı daha var. Türkiye’nin en fazla okunan ve satılan gazetesinde bu kadar çok yazım ve fotoğraf hatası olması normal mi? Bazen manşetlerde bile hata olabiliyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!