Okur Temsilcisi'ne mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Okur Temsilcisine mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Mart 06, 2006 00:00

Okurlarla 5 yıl

SEVGİLİ okurlar. Hürriyet’in sayfalarını okur eleştirilerine açmasından bu yana tam 5 yıl geçti. Okurların eleştirileri, bu köşede ilk olarak 19 Mart 2001 yılında yayınlandı.

1.5 yıl boyunca imzasız yürüttüğüm "Okur Temsilciliği"ni 2002 yılı ağustos ayından bu yana da imzamla sürdürüyordum.

Benim Okur Temsilcisi olduğum bu 5 yıl içinde, bu köşede haftada ortalama 10, yılda 500 ve 5 yılda yaklaşık 2 bin 500 okur görüşü yer aldı.

Bunların bir bölümüne ben yanıt vermeye çalıştım. Bir bölümünde de Hürriyet’in öteki çalışanlarının yanıtlarına ve açıklamalarına yer verdim.

Okur Temsilciliği’nin veya öteki adıyla ombudsmanlığın yarım asırdır sürdürüldüğü ABD gazetelerinde, bu görev 3 veya 5 yıllık periyotlar için yerine getiriliyor. Okur temsilcileri, tümüyle bağımsız hareket etsinler diye görev süreleri önceden belirleniyor. Hatta New York Times Gazetesi, ilk okur temsilcisiyle sadece 1.5 yıl çalıştı.

Ben de, bu 5 yılın benim için yeterli bir süre olduğuna inanıyor ve bu görevi Hürriyet’in yeni Okur Temsilcisi’ne devrediyorum.

Böylece bu köşe yeni bir bakış açısıyla, farklı bir değerlendirmeyle hazırlanmış olacak.

Burada asıl önemli olan, Hürriyet’in kendini şeffaf ilan etmesi, okura "hesap verme"yi bir görev sayması.

Osmanlı eleştirileri

UZUN
zamandır Hürriyet Gazetesi okurum. Fakat son zamanlarda dikkatimi çeken bir nokta var. Nedense Osmanlı Devleti’ne takmış vaziyettesiniz. Bugune kadar hatırlanmayan Donizetti Paşa’nın ölüm yıldönümü bu ara hatırlanıyor. "Son Osmanlılar" belgeseli yayınlanıyor.

Ayrıca 13 Şubat tarihli gazetenizde Donizetti Paşa’dan, ilk milli marşımızın bestecisi olarak bahsediliyor. Ben, Türkiye Cumhuriyeti’nin milli marşı olarak "İstiklal Marşı"nı bilirim. Senelerdir devamı olmadığımızı söylediğimiz bir devletin marşı, bizim ilk marşımız olamaz.

Ayrıca son günlerde artan Osmanlı haberlerinin altında başka bir şey olduğunu düşünmeye başladım artık. Sanki bu haberler kasıtlı olarak bir şeylere zemin hazırlamak veya bir şeyleri desteklemek amacıyla yapılıyormuş gibi görünüyor dışarıdan.

Mehmet Onur ARSEVEN

TEMSİLCİNİN NOTU:


Bu konuda Gündüz Türem de, "Allah aşkına Türkiye konu sıkıntısı mı çekiyor, ya da Hürriyet manşet yapacak haber mi bulamıyor da Osmanlı ve hanedan hayranı Murat Bardakçı’nın haberlerini manşet yapmak durumunda kalıyor. Türkiye’nin en çok satan gazetesine yakışmayan haberleri sekiz sütuna manşet görmek bizleri hayrete düşürüyor" dedi ve şöyle devam etti: "Ülkesini işgal eden devletin gemisiyle vatanından kaçan padişahların avukatı mı oldunuz."

Bahri Kurol
ise, "Yazarınız Murat Bardakçı ’Atatürk yaşasaydı Vahideddin için vatan haini ibaresini kullanmazdı’ diyor. Atatürk Nutuk’ta ilk paragrafta ’Padişah ve Halife olan Vahideddin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça yollar araştırmakta’ diyor. Murat Bardakçı önyargılarımızı değil değer yargılarımızı değiştirmeye çalışıyor" eleştirisinde bulundu.

Okur eleştirileri için Murat Bardakçı şöyle dedi:

"Türkiye Cumhuriyeti’nin, ’Osmanlı’nın devamı olmadığı’ yolunda hiçbir açıklaması yoktur. Aksine, Osmanlı’nın devamı olduğunu birçok hukuki belge ile de ifade etmiştir ve Lozan Antlaşması’nın özellikle ’Osmanlı borçları’ ile ilgili bölümü, bu kabulün en önemli kanıtıdır.

Ancak, bu görüşün ’Osmanlı ile Cumhuriyet arasındaki farkın sadece bir isim değişikliğinden ibaret olduğu’ şeklinde yorumlanmaması gerekir. Cumhuriyet, doğası gereği Osmanlı’dan farklı ama onun küllerinin üzerine kurulmuş bir devlettir.

Dolayısıyla, Osmanlı devri, Türk Tarihi’nin bir önceki dönemidir; yabancı bir devlet değil, bize ait olan bir imparatorluktur ve hatasıyla da, sevabıyla da tarihimizin bir parçasıdır. Bizden sadece iki nesil önceki büyükbabalarımızın vatandaşı oldukları Osmanlı dönemini bugün yüceltmek de, reddetmek de gereksizdir ve artık yapılması gereken, geçmişimiz olan o dönemin olumlu veya olumsuz hislere girilmeden araştırılmasından ibarettir.

Osmanlı Hanedanı’nın ’Son Osmanlılar’ şeklinde adlandırdığım yaşayan mensupları, bugün Türkiye için siyasi bir mesele değil, sadece bir magazin konusudur. Diğer ülkelerde, özellikle de Avrupa ülkelerinde, şu anda iktidarda olan yahut tahtlarını kaybetmiş bulunan hanedan mensupları ile ilgili yayınlar da aynı şekilde, kaliteli bir magazin anlayışıyla yapılmaktadır. Bunun örneği çoktur.

Bir gerçeği daha unutmamamız gerekir: Cumhuriyet’i yüceltmek için Osmanlı’yı reddetmek gereksizdir ve Osmanlı’yı tarihimizin bir parçası olarak görmek de Cumhuriyet’i küçümsemek anlamına gelmez. Zira, her ikisi de bir zincirin parçalarıdır. Üstelik, biz Türkler, kurduğumuz devletleri son derece sağlam bir şekilde inşa etmişizdir; Cumhuriyet’in temeli de gayet sağlamdır ve bir belgesel yahut birkaç haber bu sağlam temele hiçbir zarar veremez. Hazırladığım ’Son Osmanlılar’ isimli belgeselin ve Donizetti Paşa ile ilgili haberin ana fikri, işte sadece budur."

TEMSİLCİNİN YORUMU:

Eleştirilen haberleri bir kez daha inceledim.

Murat Bardakçı, Türk basınında pek örneği olmayan bir şey yaparak, uzmanlığıyla haberlere derinlik katıyor.

Donizetti Paşa haberi böyle bir örnekti. Rutin bir haber, uzman elinden geçerek bir belgesel niteliğine bürünmüştü.

Son Osmanlılar belgeseli ise Türkiye’de ilk kez yapılan bir belgeselin tanıtımından ibaretti. Hangi konuda bir ilk yapılsa, bu haber olur.

Her gün ortalama 200 haberin yer aldığı Hürriyet’te, sadece birkaç habere bakıp sonuçlar çıkarmak, hele ciddi yargılara varmak bence haksızlık olur.


Biz kelepir öğretmenler değiliz

BEN Acarlar Koleji’nde tarih öğretmeniyim. Okulumuz bir süre önce İsmet Acar tarafından Fethi Şimşek’in okulları olan Doğa Okulları’na satıldı. Gazetenizin 12 Şubat tarihli "İnsan Kaynakları" ekinde Fethi Şimşek ile bir röportaj yapıldı. Bu röportajın başlığı da "Kelepir okulları toplayan adam"dı. Oysa ki Acarlar Koleji batık, kelepir bir okul değildir. Hele ki öğretmenleri hiç kelepir değildir. Bu başlık atılırken öğretmenlerin içine düşeceği durum hiç düşünülmemiş, sadece haberin dikkat çekmesi hedeflenmiş. Biz başka okullara gittiğimizde insanların bize yaklaşımları ne olacak: "Kelepir okulun, ucuz öğretmenleri."

Bu talihsiz yazıyı gördüğümde gerçekten çok üzüldüm.

Aylin TARIM ÇETİNBAĞ / aylin.ce@mynet.com

Öğretmenevine taş

20 Şubat’ta gazetenizde yer alan "İçki İçen Öğretmenlere Taş Yağmuru" başlıklı haber gerçeği yansıtmıyor. 18 Şubat’ta saat 19.30-20.00 arası boş arsa ve evden (tinercilerin kaldığı ev) atıldığını tahmin ettiğimiz 2 adet taş, restoran bölümünün 2 adet üst camını kırmış olup bu olayda herhangi bir yaralanma ya da garsona taş isabet olayı olamamıştır. Ayrıca olayla ilgili yayınlanan fotoğrafın olayla hiçbir ilgisi yoktur. Bu olaydan restoran bölümünde bulunup yemek yiyen ve maç seyreden müşterilerimiz paniklemeyip restoranımızı terk etmemişlerdir. Rutin işleyiş devam etmiş, restoranımız saat 23.00’te normal mesaisini tamamlamıştır. Olay anı polise bildirilmiş olup gerekli işlem ve inceleme yapılmıştır.

Mustafa ÇELİK / Söke Öğretmenevi Müdürlüğü

Suçlu motor mu?

26 Ocak’ta "Hamile Kadın Motor Kurbanı" başlığıyla bir haber verdiniz. Habere bakarsak, bir motor, hamile bir kadının ölümüne sebep vermiş oluyor. Ancak detayı okuyunca görülüyor ki, İskenderun’da bir adam, hamile eşini doktora muayene için götürüyor, kullandığı taşıt bir motor. Bu motora plakası dahi tespit edilemeyen bir kamyonet çarpıyor ve kaçıyor. Adam ağır yaralı, kadın ve karnındaki bebeği kurtarılamıyor. Çok acı bir olay. Kadının kurban olduğu doğru da, niye "motor kurbanı"? Aynı kadın otobüs durağında beklerken aynı kamyonet çarpsaydı başlık "durak kurbanı" mı olacaktı?

Bora YURTÖREN

Ankara Enduro Motosiklet Kulübü (EMOK) üyesi


Ayakkabı bakanın değil

GAZETENİZDE 18 Şubat’ta yer alan "Ayakkabı Koruması" başlıklı haberdeki ayakkabı, Sayın Bakan Ali Coşkun’a ait olmayıp, beraberindeki sanayicinindir. Ayrıca, medyanın gündeme taşıdığı, haberlerde görüntüsü ve fotoğrafı yer alan kişi Sayın Bakan’ın koruma görevlisi olmadığı gibi Bakanlığımız ile de hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır.

Mehmet Davut ÖZÜLKER / Basın Danışmanı

OKURLARDAN KISA KISA

ÇAĞATAY ERTAN Gazetenizde 19 Şubat’ta yer alan NBA oyuncusu Shaquille O’Neal’in fotoğraf altındaki yazıya "Batı’nın Kozu" başlığı atılmış ve takip eden paragrafta da oyuncunun All Star maçında, "Batı’nın en önemli kozu" olacağı ifade edilmiş. Shaquille O’Neal son 2 sezondur Miami Heat takımında oynamaktadır ve bu takım Doğu Konferansı’nda yer almaktadır.

LEVENT YAVUZ Adli haberlerde lütfen Yargıtay veya mahkeme kararlarının esas ve karar numarasını da belirtiniz.

SUZİ ASİMOVA Hürriyet’in medeni geçmişine yeni güzellikler ekleyecek bir fikrim var. Türkiyemizin etnik yapısını göz önünde tutarak azınlıkların dertlerine çare olabilecek bir köşe hazırlamalısınız. Bu köşe, azınlıklarını kabullenmekte güçlük çeken Türkiyeliler için büyük bir fırsat olacaktır.

ASRİ ŞAHİN Çılgın Türkler’i okuyorduk, lütfen bitmesin. Devam etsin. Bunu kesmek ayıp olur.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!